Pelikan Dosyası, bir kitap adı. Adına bakınca bir casusluk romanı gibi duruyor. Ama bir gerilim romanı, John Grisham’ın filme de çekilen en çok satan bir kitabı. İki yüksek yargı mensubunun öldürülmesini konu alan kitata iki cinayet arasındaki bağ olabileceği kuşkusu gerilimi yaratır ve tırmandırır. Kitabın tanıtım yazısında Darby Shaw isimli çekici olduğu kadar hırslı bir hukuk öğrencisinin hazırladığı varsayımlara dayanan raporun Washington’da yüksek çıkarlara dokunduğunu, bu raporun ardında “doludizgin, ölümüne bir kovalamaca başladığını ve bu soluk soluğa kovalamaca da Shaw’un erkek arkadaşı ile gerçeğe yaklaşmış olan araştırmacı gazeteci Gray Gratham da yer aldığı” belirtiliyor. Bu bir roman ve yazarın hayal gücüne dayanıyor. Yani bazı uydurmalarla dolu. Oysaki bizim pelikan dosyamız, gerçeklerle dolu.
Kanlı ve canlı figürleri var. Bizim hikâyemizde de gazeteciler var, hem de çok sayıda. Ama bunlara araştırmacı gazeteci olmaktan çok, yiyici gazetecilere benziyorlar. John Grisham Pelikan Dosyası’nı ne zaman yazdı bilmiyorum, ama bizim pelikancılar Ahmet Davutoğlu’nun kovulması sırasında ortaya çıktılar. Yani 2016 yılında. Ülkenin ve AKP’nin kaderini belirlemeye devam ediyorlar.
Bizim Pelikancıların başını da bir gazeteci çekiyor. Bizim hikâyemizdeki gazeteci de oldukça hırslı. Para ve güç istiyor. Davutoğlu bunlar için kolay lokmaydı. Zaten ‘Hoca’ zaman zaman Erdoğan’ın da sinirine dokunuyordu. Pelikancılar dosyası açtı ve ‘hoca’ uçtu. Seçimler böyle sonuçlanınca ve belediyenin elden gitme ihtimali belirlenince Pelikancıların sinirleri bozuldu.
Yerel seçimler üzerinde Türkiye’ye darbe yapıldığını söylemeye başladılar. Söylentilere bakılırsa İstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın tepe taklak olmasında da rol oynamış. Bu Topbaş bazı ihaleleri kendi aile efradına, eşinedostuna vermeye başlamış, daha doğrusu paylaşmaya kalkar olmuş, pelikancılar büyük işleri olduğu için büyük paralar lazımmış ve büyük ihaleler istemişler (yani milli menfaatler gereği). Böyle olunca da Topbaş’ı topun ağzına koymuşlar. İşte bu pelikancı milletinin bu kadar saldırganlaşmasının altında bu büyük paraların kokusu yatıyor. Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu’nun yazdığına göre de, bu işin altında Sabah ve ATV’nin sahibi olan Kolin İnşaat var.
Bilindiği gibi pelikancı olarak nitelenen isimlerin hemen hemen hepsi bu iki kurumda üstlenmiş durumda. Terkoğlu’nun yazdığına göre İstanbul Belediyesi’nin hemen hemen bütün ihalelerini Kolin İnşaat almış. Metro hattından tutun da Taksim Meydanı projesine kadar her şeyi onlar yapıyor.
Terkoğlu Kolin’le ilgili şunları yazdı: “Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattını onlar yapıyor. Hasköy’deki tünel işini de. Asya bölgesi içme suyu projesinde de varlar. Başakşehir Stadyumu’nun inşasında da. Ataköy Atık Su Arıtma Tesisi de Kalyon’a verildi. Meşhur Tavukçu Deresi ıslahı da.
Taksim Meydanı Projesi’ni mi hatırlatayım? Terkosİkitelli İçme Suyu Hattı’nı mı? Beykoz Dereseki’de yeşil alan talanıyla inşa edilecek 553 villa projesini yapacak şirketin Kalyon iştiraki olduğunu biliyor musunuz? Çağlayan Meydanı’ndaki otopark ihalesi bile Kalyon’da.
Fikirtepe’nin yol altyapı işleri ihalesi de onların. Yaptıkları ev inşaatları bir yana, İstanbul’da doğal olarak belediye ile çalıştıkları, 3. havalimanı gibi merkezi hükümetin dağıttığı onlarca ihale var. Belediyenin kafelerinden çalışma alanlarına kadar sattıkları binlerce gazeteden, aldıkları milyonluk reklamlardan bahsetmiyorum bile. “Haliyle Kalyon için İstanbul milyon değil milyarlarca kazanç demek. Küçük bir ülkeye yetecek kadar rant demek.
Sahi Sabah-ATV bu paralarla alınmadı mı? Bütün motivasyon kaynakları, ellerinde tuttukları bu ekonominin yönetiminde inisiyatifi kaybetmek olmasın?” Pelikancıların durumu bu ama bu sürecin AKP aleyhine işlediği görülüyor. Erdoğan’ın hala çıkıp Pelikancılara destek vermemesi, AKP merkezinin bir adım geride durması, sürecin kaybettirdiğini gösteriyor.