Yerel seçimler kapıda.
Manzara şöyle: CHP’nin “İstanbul’u, Ankara’yı zaptetme” hedefi umutsuz; buna karşılık HDP’nin “tüm kayyımları silip süpürmesi” mümkün.
Güneş nasıl Doğu’dan doğuyorsa, umut da Doğu’dan yükselmekte.
CHP’den fazla söz etmenin bir anlamı yok. Tekne Ergenekon milliyetçiliği ile “demokratik ulusalcılık” arasında sallanıyor. Bu sallanmanın sonucunda bu partinin seçmeni fena halde “deniz tutması” yaşıyor.
Yerel seçimler Batı’da iktidar değişimine yol açmayacak. Kim kazanırsa kazansın.
Ama Doğu’da durum farklı. Bu yerel seçimlerde Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerdeki yerel iktidar organlarının “Tek Adam” rejiminden geri alınması niteliksel bir değişim anlamına gelecek.
“Niteliksel değişim” dediğimiz zaman bunun “kalıcı” bir değişim olduğunu elbette söylemiyoruz. Merkezi iktidarın demokrasi yönünde değişmesi gerçekleşmedikçe, yerel iktidar organlarının HDP aracılığı ile halkın yeniden eline geçmesi kendiliğinden kalıcı bir sonuç doğurmaz.
O halde Fırat’ın Doğusu’nda yapılacak seçimler “beyhude” seçimler mi? “Halk belediyelerini yeniden kazanacak, Saray yeniden alacak” denebilir mi? “Bekir Kaya, Gültan Kışanak yeniden başkan olacak, Erdoğan onları yeniden hapse atacak” demek doğru mu?
Eğer geçmiş yerel yönetimler deneyimi, kısa bir değerlendirme ile eleştirilir ve yeni bir anlayış ortaya konursa, bu karamsar algı ortadan kalkar.
Kürt özgürlük hareketi belediyelerde çok iyi işler yaptı. Eşbaşkanlık kurumu, kentlerdeki hizmetler unutulamaz. Ama buna rağmen Yerel Yönetimler savunulamadı. Şu nedenle:
Bölge halkı “yerel iktidar organları biçiminde örgütlenemedi.” Halkın işlevi “seçimlerde oy vermekten” ve “seçilenlerden hizmet beklemekten” öteye, tüm çabalara rağmen geçemedi.
Yeniden kazanılacak belediyeler nasıl savunulacak?
Birinci olarak, Belediye Eşbaşkan adayları seçildiklerinde “asgari ücret” alacaklarını hemen açıklamalı. Şimdi hangi semtte ve evde oturuyorlarsa, orada oturacaklarını da. Parti ise, “zengin semtlerinde ve villalarda” oturanları değil, varoşlarda ve kulübelerde oturanları aday göstermeli. Yani aday niteliği, “iyi belediyecilik” değil, “belediyeyi iktidarın saldırısına karşı cesaretle savunma yeteneği” olmalı.
İkinci olarak, yüzbinlerce işsiz gencin ve emekçinin “gönüllü istihdamı”dır. Adaylar tek bir “Belediyecilik vaadinde” bile bulunmamalı. “İktidar belediye hizmetlerimizi baltalayacak, bütçemizi onaylamayacak, Ankara’dan medet yoktur; yollarımızı, köprülerimizi, halka götürülecek tüm hizmetlerimizi kendi öz gücümüzle yapmaya hazır olun” denerek ilk adım atılmalı.
Üçüncüsü, bir gençlik inisiyatifi geliştirilmeli: “Biz gençler, vasıflı ve vasıfsız işgücü ordusu olarak, tüm belediye hizmetlerinde bir ya da iki yıllığına gönüllü olarak çalışmaya hazırız, bir lokma, bir hırka karşılığında yolları, köprüleri, kamu binalarını ücretsiz inşa edeceğiz, kentlerimizi temizleyeceğiz, yoksul halkın ev inşaatına, hayvanlarının bakımına, ürününü kaldırmasına yardım edeceğiz, orman yangınlarını söndürmek, sel, deprem felaketzedelerinin yardımına koşmak için belimizde halat, omzumuzda kazma örgütleneceğiz… Çocuk yuvalarında, çalışan annelerin bebeklerine ücretsiz bakacağız, sağlıkçılarımız bebekler için ücretsiz sağlık hizmeti verecek; Belediye fırınlarında ücretsiz çalışacak, halkın ekmeğini ucuzlatacağız, kitlesel ulaşım araçlarının parasız şoförlüğünü, motor tamirciliğini yapacağız, ulaşım ucuzlayacak, ez cümle belediye kaynaklarını yağmalayan taşeronluğa son vereceğiz, biz halkın ‘emek ordusu’ olarak halkın hizmetinde olacağız.”
“Adayın vaatleri” mi, yoksa “halkın öncü güçlerinin vaatleri” mi sizce daha inandırıcıdır?
Eğer yerel seçim kampanyası bu ve benzeri bir “anlayış, yaklaşım, yaşam devrimi”ne hazırlık olarak örgütlenirse, seçimden sonra halk “belediyeler biçiminde örgütlü” halk haline gelirse, Saray rejimi dün yaptığını yeniden yapmaya kalktığında bin kere düşünmek zorunda kalacaktır. Saray belediyeleri “seçilmişlerin” elinden aldı, yarın “seçenlerin” elinden almak o kadar kolay olmayacaktır.
Demokratik yerel yönetimleri “seçilmişler” değil, halkın örgütlü gücü yenilmez kılar.
Bunlar hayal diyorsanız, bence seçilmek için fazla uğraşmaya değmez.