Çinli Shanghai Elektrik tarafından inşa edilen Hunutlu Termik Santrali’nin açılışı yapıldı. Sugözü Termik Santrali’nin çalıştığı bölgede ilk 5 yılda kanser vaka sayısı 11 kata ulaşırken, Hunutlu ile bu sayı katlanacak
Yusuf Gürsucu
Çinli Shanghai Elektrik tarafından Adana Sugözü’nde inşa edilen Hunutlu Termik Santrali’nin resmi açılışı yapıldı. Adana’nın Yumurtalık ilçesinde kurulan, 1320 MW kurulu güce sahip termik santralinde ithal kömürle elektrik üretimi yapılacak. TEİAŞ’ın son yaptığı açıklamada Türkiye’de enerji üretim kapasitesinin 103 bin 500 megawata ulaştığını belirtmesine karşın 1320 megawat (MW) gücündeki Hunutlu açılış töreninde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar, santralin Türkiye’nin elektrik arzının yüzde 4-6’sını sağladığını söylemesi dikkat çekici. Yüzde 6 enerjiyi üretebilmesi için bu santralin en az 6 bin 210 MW gücünde olması gerekirken Bayraktar ya hesap bilmiyor ya da Türkiye’de üretim kapasitesinin en çok ¼’ünün tüketilebildiği gerçeğine işaret ediyor.
AKP’den büyük teşvik
Hunutlu Termik Santrali’nin iki ülke arasındaki kazan-kazan işbirliğinin model projesi olduğunu iddia eden Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Shaobin Liu’nun, bu projeyi iki ülke arasında ‘yeşil ve düşük karbonlu’ bir işbirliği model projesi haline getirmek için iki tarafın birlikte çalışmaya devam edeceğini söylemesi ise trajikomik bir durumu gösteriyor. Kömürün iklim değişimi etkisi bilinirken ve mutlaka terk edilmesi gerektiği yönünde kararlar alınırken, Büyükelçi Liu’nun ‘yeşil’ vurgusu Adana’yı diğer santrallerle cehenneme çevirecek olması elçiyi elbette ilgilendirmiyor. Hunutlu Termik Santrali 2015 yılında elektrik üretim lisansını almış ve ardından AKP iktidarı 2016 yılında 3,5 milyar TL (1 milyar dolar) sabit yatırım tutarı üzerinden KDV istisnası ve 768 milyon ABD doları tutarındaki makina teçhizat ithalatı üzerinden de gümrük vergisi muafiyeti sağlaması sürecin gelişimini gösteriyor.
Çinli şirket kazansın diye
Hunutlu Termik Santrali için WWF ve SEFİA tarafından yayınlanan bir raporda, Hunutlu kömürlü termik santralinin yatırım maliyetinin 2,1 milyar $ olduğu ve işletmeye girdikten ancak 30 yıl sonra proje kendini geri ödeyebileceği ve inşaat süresiyle birlikte bu sürenin 35 yıla çıkacağı belirtiliyor. Hiçbir sermaye grubunun bu gerçeğin ışığında yatırım yapması olanaksız. Ancak iktidarın sağladığı KDV istisnası ve vergi muhafiyetleriyle birlikte vergisiz bir süreç içinde yüksek fiyat ve yüksek miktarda enerji alımlarıyla bu yatırımın kârlı hale gelebileceği anlaşılırken, Türkiye’de enerji ihtiyacını 4’e katlayan kapasiteye ulaşmış olması ise böyle bir alım garantisinin nasıl verilebilmiş olabileceğini gündeme getiriyor. Verilmiş olan alım garantisi Çinli şirket kazansın diye verilirken, Türkiye halkları soyguna tabi tutulup bölge halkı ise kanser ve diğer akciğer hastalıklara mahkum ediliyor.
En az bez kişiden biri ölüyor
Sugözü Sahili’nde bulunan ve faaliyetine devam eden Sugözü İthal Kömürlü Termik Santrali’nin sadece 1,8 km doğusuna ikinci bir kömürlü termik santrali olan Hunutlu açıldı. Böylece Adana’nın kuzeyinde yer alan Tufanbeyli Kömürlü Termik Santrali’yle ve diğer kirleticilerle birlikte, Adana’nın hava kalitesi ciddi şekilde bozulmuş durumda. Adana merkezde havadaki kirletici maddeler (PM10) Türkiye’de belirlenmiş sınır değerin iki katı, Dünya Sağlık Örgütü tavsiye değerlerinin ise dört katı üzerinde ve hava sağlıksız. Adana, 2019 yılı boyunca 236 gün, yani yılın yüzde 65’inde bu kirli havayı soludu. Adana’da hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü’nün sınır değerleri altında tutulabilseydi, 2019 yılında 2 bin 72 ölüm yaşanmayacaktı. Bu bulgu, Adana’da her 5 kişiden 1’inin hava kirliliğine bağlı sebeplerden hayatını kaybederken, Hunutlu Termik Santrali’nin çalışmasıyla birlikte bu oranın giderek artacağını gösteriyor.
Denetimden ve yasalardan muaf
Vergisizlik ve diğer teşviklerle Çinli şirketin yatırımı kârlı hale getirilirken, çevresel yasa ve yönetmelikle bu santral için yok sayıldı. Yeşil deniz kaplumbağaları için Akdeniz Havzası’nda öncelikli yuvalama kumsallarından biri olan proje alanındaki santral, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün 2009/10 Genelgesi’ne göre hukuka aykırı ve İskenderun Körfezi Bütünleşik Kıyı Alanları Planı (BKAP) ve Mersin-Adana Bölgesi Çevre Düzeni Planlarına aykırı olarak, inşa edildi. ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu hazırlanırken ölçülen hava kalitesine ait veriler, güncel mevzuatımızın limit değerlerinin çok üzerinde bir kirliliği gösteriyor, santralin ÇED olumlu kararı geçerli olması mümkün değildi. İskenderun Körfezi’ndeki diğer termik santral ve sanayi tesislerinin çevreye ve insan sağlığına etkileri kümülatif olarak değerlendirilmedi. Termik santralin Sağlık Etki Değerlendirmesi (SED) yapılmadan yani halk sağlığı üzerindeki etkisi hiçe sayılarak santral inşa edildi.
Elektrikte kurulan yağma düzeni
Türkiye Elektrik İletim A.Ş.’nin (TEİAŞ), Türkiye’nin Kasım ayı sonu itibariyle elektrik kurulu gücünün 103 bin 541 MW seviyesine yükseldiği açıklandı. Toplam kurulu güçte enerji kaynağı olarak ilk sırada 25 bin 310 MW ile doğalgaz yer alırken, onu 23 bin 275 MW ile barajlı hidroelektrik santralleri takip etti. Kurulu gücün 10,192 MW’ını linyit yakıtlı santraller, 10 bin 374 MW’ını ithal kömür yakıtlı santraller oluşturdu. Kasım’da kurulu gücün yaklaşık 841 MW’ını taşkömürü yakıtlı santraller, 405 MW’ını asfaltit kömür yakıtlı santraller, 387,8 MW’ını atık ısı santralleri ve 251,9 MW’ını da fuel oil yakıtlı santraller oluşturdu. Toplam kömür yakıtlı santraller 21 bin 812 MW olurken, doğalgaz dahil karbon yakıtlı santrallerin toplamı ise 47 bin 761,7 MW’a ulaştı.
103 bin kapasite, 39 bin tüketim
Türkiye Elektrik Üretim AŞ’nin 23 Ekim günü için açıkladığı verilerde, en yüksek elektrik tüketimi saat 12.00’de 38 bin 921 megavatsaat, en düşük tüketim ise saat 05.00’da 29 bin 464 megavatsaat olarak gerçekleşmişti. Bu açıklanan verilerde elektrik üretiminde ilk sırada yüzde 45,2 payla doğalgaz santralleri yer aldı. Bunu yüzde 13,3 ile ithal kömür santralleri ve yüzde 13,1 ile linyit kömürü yakan santraller izledi. TEİAŞ’ın verilerinde görüldüğü gibi en yüksek enerji çekimi saat 12’de yaklaşık 39 bin megawatsaat oldu. Bu durum 99 bin megawata ulaşan enerji üretim kapasitesine göre, arz fazlasının büyüklüğünü gözler önüne sererken, Hunutlu için Bakan yardımcısının elektrik ihtiyacının yüzde 6’sını üretecek vurgusu sadece ithal kömürle üretilen enerji içindeki payını gösteriyor.
Haksız 13 milyar ödeme
Yap-İşlet-Devret adı altında inşa ettirilen köprü, tünel ve otoyollarda hem geçen hem geçmeyenden para alınan ve hasta garantili şehir hastaneleriyle süren soygun devasa boyutlara ulaşırken, kullanmadığımız elektriğin parası da şirketlere aktarılarak büyük bir yağma düzeni yıllardır işletilmekte. 2018 yılından bu yana kömür, doğalgaz ve HES’leri içeren elektrik santrallerine kapasite mekanizması adı altında üretmedikleri enerji için para ödeniyor. Üretmese de santralere üretmiş gibi yapılan ödemenin faturası halkın sırtına yıkılarak 13 milyar lirayı aşkın para şirketlerin kasasına taşındı. Halka uygulanan aşırı yüksek elektrik faturalarla da yağma genişletilerek sürdürülüyor.
Ekim ayı için 308 milyon
Geçtiğimiz günlerde açıklanan Ekim 2022 ,için ödeme yapılacak şirketler ve ödeme tutarı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından yayımlandı. TEİAŞ, 2022 yılı Ekim ayına ilişkin ‘Kapasite Mekanizması Ödeme Listesi’nde bulunan 52 elektrik üretim santralinden 42’sine toplam 308 milyon 338 bin 007,68 TL ödeme gerçekleştirildi. Kapasite iddiasıyla para aktarılan santrallerin içinde yer alan kömürlü termik santrallere toplam 82 milyon 318 bin, doğalgaz yakıtlı elektrik santraline 200 milyon 684 bin, hidroelektrik santraline ise 25 milyon 386 bin TL ödeme yapıldı.
Her şey sermaye için
Kamunun yatırım için kaynağı yok gerekçesiyle özelleştirilip piyasalaştırılan elektrik üretimlerinin ardından genellikle üretici şirketlerin sahibi olduğu dağıtımın da özelleştirilmesiyle birlikte elektrik faturaları halkın kabusu haline geldi. Bu şirketlere uygulanan yüksek yatırım teşvikleri ve alım garatileriyle büyük bir kamusal soygun süreci işletilmekte. Elektrik faturalarının yükü altında ezilen, enerji maliyetlerinin artması nedeniyle tüm mal ve hizmetlere fahiş fiyatlarla ulaşmak zorunda kalan yurttaşlardan toplanan vergilerle oluşturulan kamu kaynaklarının şirketlere aktarılma süreci her geçen gün büyürken, yaşamın her alanı şirketlerin yağma alanı halini aldı.