Tecride karşı 50 gündür süresiz açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı Güven, yine bırakılmadı. Duruşmada avukatlar, Güven’in tahliye talep edilmemesi telkinini dikkate alarak, mahkemeden hukuki mağduriyetin giderilmesini istedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı 50 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Afrin’e yönelik operasyonuna karşı gösterdiği tepki ve yaptığı açıklamalar nedeniyle açılan davanın 4. duruşması Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDK Eşsözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit, Onur Hamzaoğlu, DBP Eşbaşkanı Mehmet Aslan, İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, TJA aktivistleri ile Güven’in çocukları katıldı. Duruşmaya daha önceki mahkemede açlık grevi kararını açıklayan ve mahkemelere katılmayacağını duyuran Güven katılmadı. Duruşmada, daha önce Güven hakkında tahliye kararını veren mahkeme başkanının değiştirildiği görüldü. Mahkeme başkanının değişiklik gerekçesi ise açıklanmadı. Duruşmada savcı, “mevcut delil durumu” nu gerekçe göstererek Güven’in tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
Müdafilik talebine ret
Güven’in avukatı Reyhan Yalçındağ, salonda bulunan ve Güven’nin savunmasını üstlenmek isteyen avukatların müdafi olarak tutanağa yazılmasını talep etti. Yalçındağ, avukatların müdafi olarak kabul edilmemesinin ağır bir insan hakkı ihlali olacağını söyledi. Mahkeme başkanı, salonda bulunan avukatların isimlerini tutanağa geçirerek, daha sonra kimlerin müdafi olacağına mahkemenin karar vereceğini belirtti. Mahkeme heyeti, CMK’nin 49. maddesi kapsamında, örgüt faaliyeti suçlarında en çok 3 avukatın müdafi olabileceğini belirterek, avukatların talebini reddetti. Avukat kısıtlamasının KHK ile yapılan düzenleme olduğunu, bu düzenlemenin örgüt faaliyetlerini kapsadığını belirten Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Güven’e ilişkin suçlamaların örgüt faaliyeti kapsamında olmadığını, mahkemenin müdafi sınırlandırılma kararının adil yargılama ilkesinin ihlali olduğunu söyledi. Avukat Yalçındağ ise davanın başından beri adil yargılama ilkesinin ihlalinin olduğunu söyleyerek, bu salonda sadece Güven’in yargılanmadığını, gerek İdris Baluken ve diğer siyasetçilerin de yargılandığını hatırlattı. Yalçındağ, “Umarım gerçekleşen bu hukuk katliamına son verilir” dedi. Dosyaların hukuki değil siyasi yargılamalar olduğunu dile getiren Yalçındağ, “Mahkemeler Kürt siyasetinin başka bir yoldan elimine edilmesi görevi görüyor” ifadesini kullandı. “Müvekkilinin hiçbir konuşmasında şiddete çağrı olmadığını, tam tersini barışçıl çağrıları olduğunu” vurgulayan Yalçındağ, savaş çağrısı, kan akıtma çağrısı yapanların suç işlediğini ama onlar hakkında herhangi bir soruşturma açılmadığına işaret etti.
‘AİHM’e başvuracağız’
Duruşmada mahkeme başkanının değişmesinin kendileri için bir soru işareti olduğunu ifade eden Yalçındağ, kimsenin normal bir yargılama yapıldığını düşünmemesini istedi. CHP’li vekilin (Enis Berberoğlu) hüküm giymesine rağmen tahliye edildiğini hatırlatan Yalçındağ, Güven’in tahliye edilmemesini eleştirdi. Anayasal olarak tecridin suç olduğuna işaret eden Yalçındağ, Güven’in 49 (dün) gündür devletin kendi Anayasa2sına uyması için bedenini açlığa yatırdığını dile getirdi. Yalçındağ, Güven’in davası için AİHM’e başvuru yapmak için hazırlandıklarını aktardı. Av. Cemile Turhallı Balsak da, yargılamanın yapıldığı duruşma salonunun, 154 Kürt siyasetçinin yargılandığı duruşma salonu olduğunu vurgulayarak, bunu talihsizlik olarak tanımladı. O dönemde yargılananlardan birinin Güven olduğunu söyleyen Balsak, “Maalesef o gündem bugüne değişen bir şey olmadı” dedi. Balsak, “Leyla Güven HDP milletvekili olduğu için tutukludur” diye belirtti. Av. Şivan Cemil Özen de, KCK yargılamalarını yapan hakimlerin FETÖ’den tutuklandığını, bugün ile o günkü yargılamaları kıyasladı. Özen, yapılan uygulamaların AİHS’in 18. maddesinin ihlali olduğunu, verdiği örneklerle sorgulama sürecinden yargılama sürecine kadar olan bölümü anlattı.
Tahliye istemediler
Avukatlar, Güven ile önceki gün yaptıkları görüşmede, tahliye talep edilmemesi yönündeki telkinini dikkate alarak, tahliye değil, yaratılan hukuki mağduriyetin giderilmesini talep etti.
25 Ocak’a ertelendi
Duruşmaya verilen kısa aranın ardından mahkeme heyeti, “kuvvetli suç şüphesinin varlığını” gerekçe göstererek Güven’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Heyet, bir sonraki duruşmayı 25 Ocak 2019 tarihine erteledi.
Işık söndürüp ses çıkardılar
DTK, HDP, DBP ve TJA öncülüğünde, süresiz- dönüşümsüz açlık grevcilerine destek amacıyla Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Çatlık Mahallesi’nde ışık söndürme ve gürültü eylemi yapıldı. Kadınlar ve çocuklar öncülüğünde çok sayıda yurttaş sokaklara çıkarak alkış ve zılgıtlar eşliğinde ellerindeki tabak ve çanakları çalarak mahalle içerisinde yürüyüş yaptı. Öte yandan mahallede oturan bazı yurttaşlar ışıkları yakıp söndürerek, eyleme destek verdi. Gürültü eylemini duyan polis yurttaşların yürüyüş yapmasını engellerken, polisin HDP Milas İlçe eşbaşkanlarına, “Siz gününüzü göreceksiniz. Bu sizin yanınıza kalmayacak” diyerek tehdit etmesi dikkat çekti. Gürültü eylemi yurttaşların dağılması ile son buldu.
Süleymaniye’de 7. grup devraldı
Mezopotamya İşçileri Derneği’nin Süleymaniye’de başlattığı açlık grevi eylemi 14. gününe girdi. Eylemi devralan 7. grup adına konuşan Tesin Yıldız, tecrit son bulmadığı sürece eylemlerinin devam edeceğini ifade etti. Yıldız, Mezopotamya İşçiler Derneği üyelerinin Federe Kürdistan Bölgesi asayişi tarafından gözaltına alınmasını da kınayarak, “Kürtler birbirlerine karşı duracaklarına, birlik olup ulusal kongreyi gerçekleştirmeliler” diye ekledi.
Bir ayda 63 kişi gözaltına alındı
Neredeyse her gün onlarca kişi gözaltına alınıyor. Gözaltı ve tutuklama operasyonlarının yoğun yaşandığı kentlerden biri Van. 24 Kasım ve 24 Aralık tarihleri arasında kentte yapılan ev baskınlarında aralarında HDP, DBP il eşbaşkanlarının da bulunduğu en az 63 kişi gözaltına alındı. Çoğunluğunu HDP, DBP, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, TJA ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin oluşturduğu bu gözaltılar arasında 9 gazeteci ile 7 Kürt dil eğitmeni de yer aldı. Gözaltına alınan bu kişilerden Dil Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği (DÎSA-DER) eğitmenleri 5 kişi ile HDP Gençlik Meclisi üyesi 6 kişi çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklandı.
Suç yok, suç uydurma var
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle birçok merkezde düzenlenen açlık grevlerine katılan Kürt siyasetçiler ve yurttaşlar, gözaltına alınarak “örgüt üyesi olmak”, “örgüt propagandası yapmak”, “suç ve suçluyu övmek” iddiasıyla suçlanırken; hukukçular, açlık grevlerinin suç oluşturmadığını belirterek, yurttaşların “uydurma” suçlarla gözaltına alındığını söyledi. Konuya ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Esra Solin Dal’a konuşan avukat Gülşen Özbek, İki hafta içerisinde Diyarbakır’da yaklaşık 60’a yakın kişinin, Leyla Güven’in başlatmış olduğu açlık grevine destek vermek amacıyla girdikleri açıklık grevinden kaynaklı gözaltına alındığını söyledi. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı yerlerde insanların kendini ifade etme biçimlerinin farklılaşabileceğine işaret eden Özbek, açlık grevine girmenin de kendini ifade etme biçimi olduğunu belirtti. Türkiye’de yasalar bakımından insanların basın açıklaması ve benzeri eylemler yapmasının birçok kentte yasak olduğunu anımsatan Özbek, şunları söyledi: “Gözaltına alınan kişilerin suçlu olup olmadığına bakmak için, Türk Ceza Kanunu’na bakmak lazım. Bunun bir karşılığı var mı yok mu? Anayasa’ya baktığımızda gözaltına alınanların, gözaltı sebeplerine kişinin açlık grevine girmiş olmasının suç olduğuna dair herhangi bir sevk maddesi yok. Kişi açlık grevine girmiş diye, suç işliyor diye bir madde yoksa bu insanların gözaltına alınması da hukuksuzluktur. Ama yine kanun dışı suç uydurma mantığıyla onlarca kişi sadece açlık grevine girdiği için gözaltına alındı ve gözaltı süreçleri uzatıldı. Ortada bir suç yok, suç uydurma var.”
HABER MERKEZİ