Adil yargılama isteyen adalet savaşçısı Avukat Ebru Timtik yaşamını yitirdi. Adalet savaşçısı Avukat Aytaç Ünsal ise ölüm sınırında. İki güzel insan, iki devrimci demokrat insanlığın en temel değeri adalet için yaşamlarını ortaya koydular. Tarihin en kutsal eylemi adalet için yapılandır. Çünkü toplumu var eden ve ayakta tutan adalettir. Tüm kutsallıklar da toplum için olduğundan adalet için yapılan eylem en kutsal eylemdir. Zaten adaleti içinde taşımayan hiçbir çaba, eylem, adım insani olamaz, toplumsal olamaz.
İslam ülkelerinde adalet mülkün temelidir, denir. Hatta Türkiye’de mahkemelerde bir döviz olarak yazılıdır, altında da M. Kemal imzası vardır. Mülk, burada devlet olarak kullanılır. Bu deyim aslında toplumun temeli adalettir, gerçeğinin devlete uyarlanmasıdır. Toplumsal hafıza böyle bir deyim söyleyerek devleti kötülüklerden uzak tutmak istemiştir. Nasıl ki, adalet olmazsa toplum dağılırsa, adalet olmazsa devlet de dağılır, demek istenmiştir. Böylece din ve vicdan adına devlet adamları uyarılmıştır. Dinler sonraları devletleşse de özünde ve çıkışında toplumsallığı esas aldıklarından devlete de en büyük uyarısını adalet konusunda yapmıştır.
Dinlerin adalet konusunda gösterdiği duyarlılık, adaletin olmadığı devletlerin de dinsiz imansız olduğu anlamına geliyor. Bu ölçüye vurulduğunda şu anda dünyanın en dinsiz imansız devleti Türk devletidir. En dinsiz imansız devlet yöneticileri de şu anki devlet yöneticileridir. Çünkü şu anda dünyada adalet değerleri konusunda en son sırada olan devlettir. Ya da sondan ikinci veya üçüncüdür. Zaman zaman ilgili kurumlar tarafından açıklanan veriler böyledir. Biz söylemiyoruz, dünyada herkesin doğruluğunu kabul ettiği otorite kurumlar böyle diyor. Demek ki, Tayyip Erdoğan’ın din iman söylemleri, namaz gösterileri, cami sayısını artırması tamamen içinde adalet olmayan dinsiz imansız bu yüzü gizlemek içindir.
Daha önce de vurguladık, adaletsizlik tuzun kokmasıdır. Ya tuz kokarsa, derler. Yani tuz kokarsa her şey kokar ve çürür. Adaletsizliğin dibe vurduğu Türkiye’de her şey kokmakta ve çürümektedir. Türkiye her türlü kötü kokunun yükseldiği ve her tarafı sardığı ülke haline gelmiştir. Herhalde ne Osmanlı’da ne de Selçuklularda ne de başka Türk devleti ve toplumlarında bu düzeyde bir kokuşma görülmüştür. Ne de olsa ister Şamanizm, ister İslamiyet, isterse başka inanç biçiminde olsun devlet adamlarının bir inancı vardı. Mutlaka adalete belli düzeyde dikkat ederlerdi. Türkiye’de ise din yerine milliyetçilik, ‘Vatan Millet Sakarya’ geçmiştir. Şovenizm, halklara düşmanlık ve Kürtleri soykırıma uğratma dışında bir amacı olmayan hastalık tüm Türkiye’yi sarmıştır. Bu amaca ulaşmak için de tüm toplumsal değerlerin bir tarafa bırakılması lazım! Bu da ancak adaleti bir tarafa bırakmakla mümkün olur. Şu andaki iktidar en küçük bir demokrasi alanı ve sınırlı bir adaletten Kürtler yararlanır diyerek bu kadar demokrasi ve adalet düşmanlığı yapıyor. Zaten adaletsizliğin en fazla yapıldığı coğrafya Kürdistan, en fazla adaletsizliğe muhatap olanlar da Kürtlerdir.
Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal Türkiye’nin teşhir edilmesinde çok önemli bir duruş gösterdiler. Türkiye’de adaletsizliğin var olduğunu tüm dünyaya daha etkili biçimde duyurdular. Artık tüm dünya Türkiye’de adaletsizliğin olduğunu biliyor. Adaletin olmadığı bir devlet gerçeği çırılçıplak ortada.
Türkiye’de 12 Eylül’den söz edilir. 12 Eylül’ün adaletsizliği çok anlatılır. Şu andaki AKP-MHP iktidarının Türkiye’sinde adaletsizlik 12 Eylül’e nal toplattırır. Eğer idam cezası olsaydı şu anda 12 Eylül’ün yüz katı idam olurdu. 12 Eylül’de de zindanlar vardı. Ama bu kadar tutuklu sayısı yoktu. Şimdi neredeyse her şehirde değil, her kasabayı bir zindana çevirmişler. On binlerce siyasi tutuklu zindanlara doldurulmuş. 12 Eylül faşizmi döneminde o zamanki yasalara göre örgüt üyeliğinden tutuklama olurdu. Şimdi ise örgüt üyesi olmasa da sözü ve davranışlarıyla örgüte hizmet edenler biçiminde ucube bir yasa bulunmaktadır. Zaten AİHM de böyle bir yasa maddesi olamaz demiş.
Tüm meşruiyetlerin temelinde de adalet vardır. Şu anda Türkiye’deki mevcut iktidarın ne toplumsal değerler temelinde, ne de uluslararası devletler hukuku ölçülerinde bir meşruiyeti kalmıştır. Sadece zorla, şiddetle ayakta kalan bir iktidardır. Adaletin olmadığı bir Türkiye var. Meşruiyetini kaybetmiş bir AKP-MHP iktidarı var. Böyle bir iktidar en zayıf iktidardır. İçerde zor ve baskı uygulasa da; dışarda savaş naraları atsa da bu zayıflığını gideremiyor. İçerde topluma bu kadar baskı uygulaması, dış politikayı savaş naralarıyla iç politika aracı haline getirmesi bu iktidarın sonunun yakınlaştığının kanıtıdır. Bu iktidarın sonu gelecektir; ancak korkulan, kendi sonu ile birlikte Türkiye’ye de çok büyük kaybettirecek olmasıdır.
Bir taraftan adaletsizlik temelinde toplum düşmanlığı; diğer taraftan da toplumu toplum yapan kadın düşmanlığı bu iktidarın sonunun geldiğinin en güçlü emareleridir. Bu iktidarı da kadınlar ve adalet savaşçıları yıkacaktır.
Adalet Tanrıçası haline gelen, Dersim’in doğal ve açık sözlü kadını Avukat Ebru Timtik’i bir daha saygıyla ve minnetle anıyorum. O, direnerek ve yaşamını vererek adaletin mutlaka kazanacağını müjdelemiş; adaletsizleri de yenilgiye uğratmıştır. Zafer kazanan ve ölümsüzleşen Ebru Timtik’tir. Lanetliler ve unutulacaklar mezarlığına gömülenler ise Türkiye’yi adaletsizlikte yarıştıranlardır.