Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 1994 yılında Batman’da gözaltına alınıp kaybedilen İbrahim Çelik ile oğlu Edip Çelik’in akıbetlerini sordu.
Cumartesi Anneleri, öldürülen ya da zorla kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek ve faillerin cezasız kalmaması talebiyle 746’ncı haftaya ulaşan eylemlerinde bir araya geldi. Galatasaray Meydanı’nda toplanmak isteyen aileler, yine polislerce engellendi. Cumartesi Anneleri, bunun üzerine polislerce abluka altına alınan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube binasının bulunduğu sokakta açıklama yapmak zorunda kaldı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, bu haftaki eyleme katılarak ailelere destek verdi.
Eyleme katılanlar üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyip, ellerinde kayıpların fotoğraflarını ve kırmızı karanfiller taşıdı. Bu haftaki eylemde, 10 Temmuz 1994’te Batman’da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen İbrahim Çelik ile oğlu Edip Çelik’in akıbetleri soruldu.
‘Adaletsizlik sadece bizim sorunumuz değil’
Açıklamayı İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Maside Ocak yaptı. Devletlerin uluslararası hukuk bakımından yaşanan insan hakları ihlallerinin faillerini soruşturmak ve yargılamakla yükümlü olduğunu belirten Ocak, ancak Türkiye’nin bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini söyledi. Gözaltında kaybetme suçunun, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu vurgulayan Ocak, “Bu suçun yargılanması gerekirken, suçun takibatı engelleniyor, etkin soruşturma yürütülmüyor, zamanaşımı hükümleri sorumluların yargılanmasını engellemek için kullanılıyor. Hukuk kuralları, gözaltında kaybedilenler ve aileleri için uygulanmıyor. 746 haftadır haykırıyoruz: bize yaşatılan adaletsizlik yalnız bizim sorunumuz değil, herkesi tehdit eden toplumsal bir sorundur. Hukuk kurallarının herkese eşit ve adil bir biçimde uygulanmadığı bir ülkede hiç kimse güven içinde bir yaşam süremez. Herkes için güvenli, huzurlu ve onurlu bir yaşam ancak kamu gücünü kullananların tüm işlem ve eylemlerinde hukukun egemen olduğu, hiçbir kişinin ve kurumun hukukun üzerinde bulunmadığı demokratik bir Türkiye ile mümkündür. Devlet şiddetine maruz kalanlar açısından adalet sağlanmadan Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değildir” dedi.
‘Engelleme ile karşılaşmadılar’
Devamında bu hafta 25 yıl önce Batman’da Hizbullah tarafından evlerinden alınarak kaybedilen bir baba oğlunun akıbetlerini sormak için buluştuklarını dile getiren Ocak, “90’lı yıllarda Batman, Hizbullah’ın üssü konumundaydı. Batman-Silvan-Diyarbakır üçgeninde binlerce cinayet işleyen örgüt, TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporunda da çarpıcı biçimde anlatıldığı gibi güvenlik ve idari bürokrasinin kollaması, desteği ve göz yummasına işaret eden bir biçimde hiçbir engelle karşılaşmıyordu. Raporda, dönemin Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek, ‘Ne yazık ki, Hizbullah Örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler’ itirafında bulundu” diye belirtti.
‘Hukuk işlemiyor’
50 yaşındaki İbrahim Çelik’in, Batman’ın Soğuksu mezrasında yaşadığını ve burada tarımla uğraştığını dile getiren Ocak, şöyle devam etti: “10 Temmuz 1994 gecesi İbrahim Çelik’in evine maskeli ve silahlı 4 kişi geldi. Yer göstermesi bahanesiyle Çelik’i yanlarında götürdü. Durumdan şüphelenen 19 yaşındaki Edip Çelik de babasını yalnız bırakmamak için peşlerinden gitti. Baba ve oğlundan bir daha da haber alınamadı. Eşi ve oğlundan haber alamayan Merese Çelik, onların bulunması için emniyete ve jandarmaya başvurdu. Hizbullahçı Talat Rüzgâr, Aziz Önlük, İlhan Önlük, Resul Güneş ve Çetin Dursun isimli kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Ancak bütün başvuruları sonuçsuz kaldı. 25 yıldır İbrahim ve Edip Çelik dosyasında hukuk işletilmedi.”
‘Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz’
Devleti yönetenlere seslenen Ocak, uluslararası hukuktan ve anayasadan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve adaletin sağlanması çağrısında bulundu. Gözaltında kaybetmenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu ve insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının olmadığını vurgulayan Ocak, “Kaldı ki mevcut yasalar, kanuni takibat sürecinin engeller nedeniyle aksadığı durumlarda zamanaşımı süresinin durdurulmasına imkan vermektedir. İbrahim ve Edip Çelik’in gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yasal takibatın ciddi ölçüde engellenmiş olması, etkin soruşturmaların yapılmamış olması nedeniyle, zamanaşımı hükümlerini uygulamayın etkili soruşturmanın önünü açın. İbrahim ve Edip Çelik için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘Katillerini bulun’
Onun ardından konuşan 28 Temmuz 1993 tarihinde gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe de, 25 yıldır adalet aradıklarını ifade etti.
Anne Tepe, “Biz 25 yıldır kayıplarımızı arıyoruz. 25 yıldır babamız, oğlumuz, kızımız ve kardeşlerimiz kayboldu. Kuşaktan kuşağa böyle devam ediyoruz. Biz hakikate ve adalete elimizi uzattık ama onlar elini bize uzatmadı. Bizim çocuklarımızı neden öldürdüler? Neden katlettiler? Çocuklarımızın suçu neydi? Biz bugüne kadar mücadelelerini sürdürdük ve sürdürmeye devam edeceğiz. Hakikati ve adaleti istiyoruz. Şimdi ilgili mercilere sesleniyorum. Galatasaray Meydanı’nı neden bize yasakladılar? Biz Cumartesi Anneleri olarak çocuklarımızın resimlerini taşıyarak orada sessizce oturuyorduk. Biz Galatasaray Meydanı’nı istiyoruz ve sonuna kadar da bu mücadelemiz sürecek. Çocuklarımızın katilerini aramaya devam edeceğiz. Biz devletten çocuklarımızın katilini bulmasını ve adalet önünde yargılanmalarını istiyoruz” diye konuştu.