‘Açım ben aç, çocuklarım aç, borcum var’ diyerek intihar eden bir yurttaşın daha feryadı kulaklarımızda yankılıyor…
İktidarın sermaye merkezli politikalarını yurttaşlar; canlarıyla kanlarıyla ödüyor. Ölümü çaresizlik içerisindeki çare olarak görüyorlar zira. Kulaklarımızda yankılanan son sözleri bir yumru gibi göğsümüze oturan 15 bin TL borcu oldu o babanın…. Açlık sınırının 16.483 TL olduğu ülkemizde, açlık sınırının altında bir ‘borç batağı’ydı o babayı çaresizce ölüme sürükleyen… 15 bin TL… Açlık sınırının altında bir borç batağı!
***
Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘dünyada kredi kartına taksit uygulayan tek ülkeyiz, bu uygulamalar vatandaşın gelirinden fazla harcamasına neden oluyor, bu iyi bir şey değil’ diye buyurmuştu ya hani. Oysa insanlar sadece ayakta kalabilmek, yaşayabilmek, acil ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kredi ve kredi kartlarına başvurarak, borcu borçla kapatıp, günü birlik, askıda yaşamlara mahkum edilmişti.
Aynı bakan 2024 bütçesinde 2,2 trilyon liralık vergi affını patronlara kıyak geçen bakandı. Patronların bir kalemde milyarla ifade edilen borçlarını silenler, halkın kredi borçlarını silmeyi aklından bile geçirmiyordu elbette. Ait oldukları sınıfın varoluşuna tersti zira bu. Secdeleri de amentüleri de ait oldukları sınıfın çıkarları idi.
Cumhuriyet tarihinin en derin yoksulluğunu yaşadığımız bir dönemde, 2024 bütçesi, ardından dört nala gelen ve geçirilen torba yasa ve hemen akşamında büyük bir müjde balonu olarak bizzat Erdoğan tarafından ilan edilen asgari ücret işte tam da o çıkarların yazılı hükmü, sermaye sınıfının işçi sınıfına açık savaş ilanı idi.
2024 bütçesinde sarayın 1 günlük harcaması için 33 milyon 600 bin TL kararı alanlar işçi sınıfına 17 bin 2 TL’lik sefalet ücretini uygun görmüştü. Savaş bu kadar açık ve netti.
Daha görüşmeler başlamadan, asgari ücret görüşmelerinin sınırını ‘istihdama zarar vermeyecek, işverenlerimizi yormayacak bir asgari ücret belirleyeceğiz ve yılda bir zam olacak’ diyerek peşinen çizen Erdoğan’ın uygun gördüğü patron dostu ücret buydu işte… Enflasyon karşısında hükmünü henüz açıklamadan yitirmiş olan ve lütuf gibi sunulan asgari ücret zammı açlık sınırına endekslenmiş ve işçi sınıfının asgari değil genel ücretine dönüşmüş vaziyette.
‘Halkı enflasyona ezdirmedik’ hamasetine tutunanlar enflasyonla mücadele adı altında halkın yoksullaştırılmasına yönelik politikalara el yükseltiyor. Sermayenin çıkarları için ne gerekiyorsa o yapılıyor esasında… 83 milyona bir milyonluk mutlu azınlığı doyurmayı layık gören iktidar, sınıfsal görevini büyük bir ustalıkla yerine getiriyor.
Türkiye Yüzyılı diye allayıp pulladıkları bu kara düzende emekçiler için tünelin ucundaki ışık görünmüyor. O yüzden bu sınıf savaşımına aynı kararlılıkla cevap vermek, yaşamak ve yaşatmak için halkın örgütlü birliğini yaratmak gerekiyor.