Cezaevlerindeki açlık grevi eylemi 20’nci gününe girdi. Açlık grevine katılan 60 yaşındaki tutsak Reşit Uyar’ın eşi Hatice Uyar, dayanışma ile bu eylemin sonuç alacağını belirtirken, ÖHD Wan Şubesi avukatlarından Erhan Çiftçiler ‘Tecrit İmralı’da başladı orda bitmeli’
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 33 aydır haber alınamıyor. İmralı’daki tecrit ağırlaştırılırken, Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle başlatılan kampanya da büyüyor. Cezaevlerindeki tutsaklar, 27 Kasım’da aynı taleple dönüşümlü açlık grevi eylemi başlattı. Söz konusu eylem 20’inci gününde.
25 yıldır tutulduğu İmralı’da, tecrit politikalarına maruz kalan PKK Lideri, 32 aydır ailesi ve avukatları ile görüştürülmüyor.
60 yaşındaki tutsak Uyar açlık grevinde
Açlık grevine giren Reşit Uyar, Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde 2015 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında katledilen Kongreya Jinên Azad (KJA) üyesi Fatma Uyar’ın babası. Trabzon Beşikdüzü T Tipi Cezaevi’nde tutsak bulunan Uyar, 2012 yılında Şirnex merkezde gözaltına alınarak, tutuklandı. 11 yıldır cezaevinde olan Uyar, ailesiyle yaptığı haftalık telefon görüşmesinde açlık grevine girdiğini aktardı.
‘Tecrit sürdükçe hepimiz tecrit altında olacağız’
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Uyar’ın eşi Hatice Uyar, “Eğer sağırı oynarsak bu sorun çözülmez. Herkesin tutukluların taleplerine kulak vermesi gerekiyor” dedi. Eşinin eyleminde kararlı olduğunu kaydeden Uyar, “O, bu sorumluluğu aldı. Bizlerin onların yükünü hafifletmemiz gerekiyor” dedi. Bütün politik tutsakların serbest bırakılmasını istediklerini belirten Uyar, “Reşit, Öcalan’ın özgürlüğünün Kürt halkının özgürlüğünü ifade ettiğini aktardı. Tek talepleri Sayın Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılmasıdır. Bizler de Sayın Öcalan üzerindeki bu tecridin son bulmasını istiyoruz. Sayın Öcalan ve siyasi tutsaklar üzerindeki bu tecrit sürdükçe hepimiz tecrit altında olacağız. Bugün cezaevlerindeki tecrit her yere yayılmış” ifadelerini kullandı.
‘Güçlü bir dayanışma sergilersek, bu eylem sonuç alacaktır’
Tecride karşı sessizliği eleştiren Uyar, şunları söyledi: “Hırsızlara ve tecavüzcülere af getirip bırakıyorlar. Ancak kendi topraklarında ‘ben Kürdüm’ diyen birini yıllarca cezaevinde tutuyorlar. Bu insanlar kimsenin malına, mülküne el koymamış. Tek suçları Kürt olmaktır. Eğer biz güçlü bir dayanışma sergilersek, bu eylem sonuç alacaktır. Var olan sorun çözüme kavuşacaktır. Herkes sorumluluk alarak hareket etmeli.”
MA’ya konuşan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şubesi avukatlarından Erhan Çiftçiler, İmralı’daki tecridin kırılmaması durumunda her cezaevinin İmralı’ya dönüştürüleceği değerlendirmelerinde bulundu.
‘Sayın Öcalan’ın koşullu salıverilme süresi doluyor’
Tecridin, Türkiye’de iktidar eliyle ilmek ilmek örüldüğünü ve bu aşamaya getirildiğini ifade eden Çiftçiler, “AİHM’in, Öcalan kararında ‘bir kişi eğer 25 yıl cezaevinde kaldıysa, bu kişinin koşullu salıverilmesinin tartışılması gerekiyor’ denildi. Sadece bu değil, AİHM’in bu konuda birden fazla karar var. Normalde 15 Şubat 2024 tarihinde Sayın Öcalan’ın koşullu salıverilme süresi doluyor. Anayasa’ya göre, AİHM’in kararları Türkiye’yi bağlar. Bu keyfiyete ya da kişinin insafından bir durum değil. Türkiye buna sessiz kaldı ve Öcalan kararını uygulamadı. Yine AİHM, Demirtaş ile ilgili bir karar verdi, onu da takmadılar. En son Can Atalay kararı çıktı ve neler olduğunu gördük. Yargıda, eğer siz bir hiyerarşiye uymazsanız, günü gelir Yargıtay da kalkar ve AYM kararının uygulanmayacağı söylenir” dedi.
İmralı’nın kurulması ve faaliyete geçmesinin tecrit sisteminin başlangıcı olduğunu belirten Çiftçiler, “Avukatla görüş, aile ile görüş kısıtlılığı getirildi. Buna ilişkin de toplum siyasi nedenlerden dolayı ciddi bir refleks geliştirmedi. Buna sessiz kalındığı için şimdi de S tipleri ve yüksek güvenlikli cezaevleri ortaya çıktı. Bakanlık, bir kişiye ‘seni tehlikeli olarak görüyorum’ diyor ve S Tipine götürüyorlar.”
‘Tecrit İmralı’da başladı orda bitmeli’
Çiftçiler, “cadı avı” denilen sistem nasıl topluma yayıldıysa, İmralı sistemi ve tecridin de bugün aynı şekilde topluma yayıldığına dikkat çekti. Çiftçiler, insanların bugün en basit talebini dile getirememesinin tecridin bir sonucu olduğunu ifade etti. İmralı’nın tecridin başladığı yer olduğunu ve tecridin son bulacağı yerin de orası olduğunun vurgulayan Çiftçiler, “İmralı tecridi kırılır ve kalkar ise toplumdaki tecrit koşullarının tamamı da ortadan kalkar. İmralı’daki tecrit kendisini koruduğu sürece toplumun diğer kesimlerinin üzerinde bu tecridin devam edeceğine herkesin inanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
S tipi cezaevleri
Tecridin en ağır halinin cezaevlerinde yaşandığına işaret eden Çiftçiler, “Mesela eskiden bir kişi tutuklandığında normal cezaevlerine gönderiliyordu. Sonra F tipleri inşa edildi ve insanları 3 kişilik koğuşlara koyup, ‘haftanın belirli günleri başka arkadaşlarınızla görüşebilirsiniz’ denildi. Daha sonra bundan vazgeçip bu kez de S tipi inşa ettiler. Burada da insanları tekli odalara aldılar ve kimse ile görüşmelerine izin vermediler. Bunun sonraki adımı ‘bu insanların söylemlerinin dışarıya çıkması tehlikelidir. Bu nedenle S tipinde kalanlar aileleriyle, avukatlarıyla görüştürülmeyecek’ denilecek. Bu bir aşamadır. Yani İmralı’dan F tipine gelirken, bu kez S tipine geçilecek” uyarısında bulundu.
‘Tecrit yaygınlaşırsa hukukçular ağır etkilenecek’
Tecritten sadece cezaevleri ve toplumun değil, hukukçuların da ağır bir şekilde etkilendiğini söyleyen Çiftçiler, “Başkasının özgürlüklerini koruduğunuzda aslında kendi özgürlüğünüzü korursunuz. Tecrit tüm hukukçuların önemli bir ödevidir. Çünkü tecrit yaygınlaştırıldıkça yarın hukukçuların tecride maruz kalanlarla aynı tecridi yaşamaları olağandır. Tecridi bir kişinin şahsında görmemek gerekiyor. Sayın Öcalan tecride dikkat çektiğinde ve dikkatli olunması gerektiğini ifade ettiğinde kendisi de tecridin İmralı ile sınırlı kalmayacağını çok iyi biliyordu. Sayın Öcalan’ın ısrarla ‘Ben avukatlarımla görüşmek istiyorum’ demesi, tecridi kırmanın önemli bir yoluydu. İmralı’daki tecride ses çıkarılmadıkça elimizdeki özgürlükleri kaybedeceğimizi çok iyi biliyoruz. Bu açıdan tüm barolar, eğer tecridin kanuni bir zemine yerleştirme politikasına karşı çıkmazlar ise yarın öbür gün aynı şeyi yaşamayacaklarının garantisi yok” diye konuştu.
Çiftçiler, son olarak “Toplumun bu savaş konseptinde yorgun düştüğünü biliyoruz ama toplumun da bunu unutmaması gerekiyor ki; yaşadıkları bunca sıkıntının nedeni tecrittir. Tecrit kalkmadıkça ülke daha da güvenlikçi politikalara teslim olacaktır. Toplumun sadece Sayın Öcalan için tecridin kırılmasını değil kendileri için bunu istemeliler. Halk yaşadığı tüm bu ağır sürecin çaresinin tecridin kırılması olduğunu iyi okumalıdır” dedi.
WAN / ŞIRNEX