Tecridin kaldırılması talebiyle günlerdir açlık grevinde olan tutuklular, “Ölümler olmadan herkes bulunduğu yerde sesini yükseltmelidir”çağrısında bulundu.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Leyla Güven’in 8 Kasım’da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin sonlandırılması amacıyla başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 117’inci gününde devam ediyor. Güven’in eyleme başlamasıyla birlikte yüzlerce tutuklu da aynı taleple bedenini açlığa yatırırken, 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerinde süresiz dönüşümsüz eylem başlatıldı. Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde olan Zeynep Taşgir adlı tutuklu, 1 Mart itibariyle greve dahil oldu. Taşgir, arkadaşlarının durumuna dikkat çekip, tüm kesimleri dayanışmaya çağırdı. Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde 79 gündür açlık grevinde olan Rühşan Bozan ise, adaletsizliğe karşı bedenini açlığa yatırdığını belirtti. Antep H Tipi Kapalı Cezaevi’nde 36 gündür açlık grevi eylemini sürdüren Selahattin Yaşaer’in annesi Necime Yaşaer, Kürt halkına duyarlılık çağrısında bulundu.
‘Cezaevi yönetimi radyolarımıza el koydu’
28 Şubat’ta haftalık telefon görüşmesinde arkadaşlarının durumunu ailesi aracığıyla aktaran Taşgir, direnişte olan tutukluların durumlarının ciddiyetini koruduğunu ve sesten, ışıktan rahatsız olup, su içmekte zorluk çektiklerini söyledi. Taşgir, “Arkadaşlarımızda baş ağrısı, mide bulantısı gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıyadır. Şuan için durumları kötü. Üzerimizde yoğun baskılar var. Cezaevi idaresi radyolarımıza el koymuş durumda ve haber takip edemiyoruz” dedi.
‘Ölümler olmadan herkes sesini yükseltmeli’
Taşgir, kamuoyuna şu çağrı da bulundu: “Korkarsak, geri adım atarsa bu tecridi kırılmayız ve bu kölelik devam eder. Nerede olursak olalım, tepkimizi ortaya koymamız gerekir. Tecride karşı sesimizi yükseltemezsek, direniş içerisinde olmazsak bu derinleşir ve sonu olmayan sonuçlarla karşı karşıya kalınabilir. Eğer halkımız bu tecride sessiz kalıp cezaevlerinden yükselen sese sessiz kalırsa, cezaevlerinde şahadetler çıkar. Halkımız bugün çocuklarına sahip çıkıp sesini yükseltirse; tecridi kırılıp, bu inkar, imha ve katliamcı politikaları boşa çıkarmış oluruz. Halkımız her alanda sesini yükseltmeli; eylemse eylem, direnişse direniş verilmelidir. Ölümler olmadan herkes bulunduğu yerde sesini yükseltmelidir.”
‘Direnerek öz saygımı güçlendiriyorum’
Batman’da 1981 yılında dünyaya gelen ve 2013 yılının Mayıs ayında tutuklanarak 23 yıl ceza alan Rühşan Bozan, tutuklu bulunduğu Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde, 79 gündür sürdürdüğü açlık grevine ilişkin bir mektup kaleme aldı. Daha önce uzun süreli açlık grevine girmediğini ve bu ilk uzun süreli açlık grevi olduğunu belirten Bozan, “Bu açlık grevinde zulme, onursuzluğa ve adaletsizliği karşı bedenimi açlığa yatırarak başkaldırıyorum. Direnerek öz saygımı güçlendiriyorum” dedi.
‘Direnişimiz devam edecek’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 20 yıldır tecrit altında olduğunu hatırlatan Bozan, şöyle devam etti: “2015 yılında çözüm süreci bozulduğundan bu yana Önderliğimizle ne avukatları, ne de başka kimseler görüştürülmemiştir. Sadece 2 defa aile görüşü yapabilmiştir. Yine telefon ve mektup hakları gasp edilmiştir. Hukuksal olarak bu uygulamalar insanlık suçu olmaktadır. Uluslararası hukukta da bu insanlık dışı olarak yer alır. Ancak söz konusu Kürtler ve Kürt Halk Önderi olunca, kendi oluşturdukları hukuku bile görmezden ve duymazdan geliyorlar. Bu en büyük ahlaki suçtur. Yine Önderliğimize uygulanan tecrit salt 40 milyonu aşan Kürt halkına değil, demokrasiden, adaletten, kardeşlikten, barıştan ve özgürlükten yana olan insanların tümünü tecrit altında tutmaktadır. Bu tecrit özgür, bilinçli, aydın ve ahlaklı beyinlere vurulan paslı ve kanlı prangadır. Bu yüzden bu eylemimizin amacı kesin olarak tecridin kırılmasıdır. O yüzden Önderliğimize uygulanan tecrit zihniyeti kırılıncaya dek direnişimiz devam edecektir.”
‘Cezaevinin doktoru birkaç haftada bir kontrole geliyor’
Eylemlerinin 79 gününü geride bıraktığını altını çizen Bozan, “Her gün dirhem dirhem eriyoruz ve gün geçtikçe sağlığımız bozulmaktadır. Baş ağrıları, mide bulantısı, kemik ağrısı, uykusuzluk ve ani ateş çıkması olmaktadır. B1 vitamini alamıyoruz. B12 vitamini alıyoruz ama kokusu ağır olduğundan almakta zorlanıyoruz. Cezaevinin doktoru birkaç haftada bir kontrole geliyor. Günlük kilo, tansiyon ve nabız kontrollerini revir sağlıkçısı gardiyanlar tarafından takip etmektedir” diye belirti.
‘CPT ve AİHM harekete geçilmeli’
Açlık grevi eyleminde bulunan tutuklulardan diğer biri ise Antep H Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Selahattin Yaşaer. 36 gündür eylemini sürdüren Yaşaer, eyleme başlamasının ardından Antep L Tipi Kapalı Cezaevi’nden 20 Şubat’ta Antep H Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi. Yenişehir Belediyesi’nde çalıştığı 2014 yılında gözaltına alınması ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Yaşaer’e, 6 Şubat 2014 tarihinde “Örgüt üyesi” ve “Örgüte yardım ve yataklık” iddiasıyla 13 yıl hapis cezası verildi. Ayrıca Yaşaer’in babası Hida Yaşaer de 2017 yılında çıkarıldığı mahkemece “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 10 yıl hapis cezası verilerek, Trabzon E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
Yaşaer’in annesi Necime Yaşaer, açlık grevi eylemlerine karşı sessizlik olduğunu belirterek, kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu. Ölümler yaşanmadan taleplerin karşılanması gerektiğinin altını çizen anne Yaşaer, “Herkes elini vicdanına koysun; bir insanın baskı ve zulüm altında bedenini ölüme yatırmasından daha ağır bir şey var mı? Talepleri karşılanmalı, insanlar cezaevlerinde ölmemelidir. Uluslararası devletler Türkiye’ye baskı uygulamalıdır. Kimse evladını ölmesi için dünyaya getirmedi, yaşam için getirdi. Bu dünyada evladının ölmesini isteyen bir anne var mı? CPT ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) harekete geçmelidir” çağrısında bulundu.
‘Bütün devletler buna sessiz kalıyor’
Kürt halkının sessizliğini bozması gerektiğini belirten Yaşaer, “Öyle bir dert ki; çekilemez bir noktaya geldi. Bir dakika yemek yemeyince, can çekişiyor insan. 36 gündür can çekişiyorum. Yediğimiz yemek bize zehir oluyor. Arkadaşların, çocukların açlık grevinde iken yüreğin nasıl dayanır. Biz kendimize çözüm olamazsak, kimsenin bize çözüm getireceği yok” diye konuştu. Hükümetin ve uluslararası kamuoyunun sessizliğini eleştiren Yaşaer, “Leyla Güven 117 gündür açlık grevinde, bedenini ölüme yatırmış. Bütün devletler buna sessiz kalıyor. Leyla Güven’in eylemi suç mudur? Bir insanın zulmün ortadan kaldırılmasını talep etmesi suç mudur? Cezaevlerinde bedenlerini ölüme yatıran tutsaklar suç mu işliyor?” diye sordu.
Kaynak: MA