M. Ali Gülsu
“Eti geçti,
Duydun mu?
Bıçak kemikte!
Duymadınsa duy artık
Behey Allah’ın kulu
Bıçak kemikte!
Duy da silkin n’olursun
Bu, ne biçim uyku bu
Bıçak kemikte!..”
Evet, yıllar önce şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in dediği gibi bıçak kemikte! “Verilmemiş alınmış hep” diyor devamında. “Hak verilmez alınır” düsturu gibi… Kadir İnanır, 1971’de ilk kez gittiği Diyarbakır’da söylediği “Geleceğinizi asla şansa bağlamayın” sözünü hatırlatıyor üç gün önce… Memleketin bugünkü hali karşısında ne yapılması gerektiğini özetliyor bu iki söz. Aynı dönemden süzülen bu sözlerin ortak bir yanı var; mücadele, mücadele, mücadele…
Bugün de geçerliliğini koruyor. Hem de misliyle. Ülke baş aşağı gidiyor. Bu baş aşağı ne zaman başladı? 4 yıl önce. 5 Nisan 2015. Baş aşağının evveliyatı olsa da bu tarih, bir döneme “nokta” koymanın tarihiydi. Bu tarihten sonrası tufan! “Kızgın demir” dövüldükçe dövüldü. Nice canları aramızdan aldı.
Bir zamanlar köylerin yakıldığı coğrafyada şehirler yakılıp yıkıldı. Üç yıllık “huzur” karanlık tünelde yok olup gitti. Leyla Güven, düğümün atıldığı o tarihte aradı çıkışı. Tecridin başladığı o tarihten. Sürecin buzdolabına değil tümden kaldırıldığı o tarihten…
Sorunun kök hücresine indi; oradan tuttu ışığı. “Tecrit bir insanlık suçudur” dedi 7 Kasım’da; ve kıvılcım oldu. Kartopu misali büyüdü, büyüyor. 170 gün oldu.
Talebin muhatapları üç maymunları oynuyor. Kör, sağır ve dilsiz. Eden bulur misali içte ve dışta tükenenler, yarına dair memleketin değil kendi “bekasının” derdine düşenler… Cezaevlerinin önünde evlatlarının “yaşam” hakkını savunan annelere kaldırdığınız eller de sizi kurtarmaz. Leyla Güven, ilk gün böyle başlamıştı: “Tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim.
Gerekirse eylemimi ölüm orucuna da dönüştüreceğim.” Sessizlik, talebe duyarsızlık tam da bunun için bozulmalıdır. “Bizi açlık değil sessizlik öldürür”. Peki, sessiz olan bir tek devletin başındakiler mi? Hayır. Bu haykırışın adresi de onlar değildir. Biziz, bizleriz. Dışarıdakilerdir. Ölüm orucuna dönmeden hep beraber sessizliği bozalım; ses olalım, can verelim.
Ok yaydan çıkmıştır, dönüş yok, bıçak kemikte!