ÖHD Riha Şube Eşbaşkanı Öyke, AİHM’in ‘umut hakkı ihlali’ kararına rağmen Abdullah Öcalan’ın tahliyesinin engellemesinin ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu’ oluşturduğunu söyledi
İmralı Cezaevi’nde tutulan ve 36 aydır haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan için uluslararası alanda “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası küresel çapta devam ediyor. Bir yandan ise Türkiye’de cezaevlerinde açlık grevleri sürüyor, bir yandan da Adalet Nöbetleri sürüyor.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Riha Şubesi Eşbaşkanı Avukat İbrahim Halil Öyke, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Mahmut Altıntaş’a konuşarak süren tecridi değerlendirdi.
AİHM kararları ve sözleşmeler ihlal ediliyor
Tutsakların aile ve avukat görüş hakkının Anayasa’da mutlak bir hak olarak görüldüğünü belirten Öyke, ancak bunun ihlal edildiğini vurguladı.
İmralı’daki tecridin “kişiye özel” bir tecrit olduğunun altını çizen Öyke, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014 yılında Öcalan’ın “umut hakkının ihlal edildiği” yönünde verdiği kararı hatırlattı. Öyke, bu kararın uygulanmadığını, yasal anlamda böyle bir düzenleme yapılması halinde Abdullah Öcalan’ın tahliye olması gerektiğini belirterek, “Çünkü Türkiye’nin infaz rejimine göre cezaevinde geçirmesi gereken süre doldu. Ancak hem tahliye edilmemesi hem de aile ve avukat görüş hakkının ihlal edilmesi, bunlar hepsi birden fazla suçu da teşkil etmekte. Bu tahliyenin sağlanmaması kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu da beraberinde getirmekti” ifadelerini kullandı
Tecrit hayatın her alanında
Tecridin hayatın her alanına sirayet ettiğini vurgulayan Öyke, “Kişilerin düşüncesini dile getirmesinde bir korku iklimi yaratılmış durumda. Sürekli bir baskı ortamı ortaya çıkarıyor. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit ile kısıtlanan hakkının ihlal edilmesine karşı sorumlulara yaptırım yapılmaması başka hak ihlallerinin de zeminini hazırladı” diye belirtti.
‘CPT siyasi saiklere göre hareket ediyor’
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve diğer uluslararası kurumların sessizliğine de dikkati çeken Öyke, “CPT gibi hukuk kurumları siyasi koşullara göre hareket ettikleri için kendilerine verilen rol misyonu bağımsız ve tarafsız bir şekilde yerine getirmiyorlar. Hem Ortadoğu’daki savaş politikaları da göz önünde bulundurulduğunda uluslararası kurumların tecrit uygulamasıyla Türkiye’nin işlediği bu suça karşı bir yaptırım uygulaması tamamen siyasi saiklerden kaynaklanıyor” dedi.
Açlık grevi talepleri meşrudur
Siyasi tutsakların PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için başlattıkları açlık grevlerine değinen Öyke, “Tutsakların talepleri meşru taleplerdir. Demokratik bir toplumda da olması gereken haklardır. Ancak bu haklar uygulanmadığından tutsaklar açlık grevi eylemine girmek zorunda kaldılar. Bu taleplerin görmezden gelinmemesi gerekiyor. Gereğinin yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Olumsuz durumdan bakanlık sorumludur
İmralı Adasında oluşacak herhangi olumsuz bir durumdan Adalet Bakanlığı’nın sorumlu olacağının altını çizen Öyke, “Tecrit sisteminin hukuka aykırı olduğu noktasında tüm kesimlerin söz söylemesi gerekiyor. Hukuki olmayan bu duruma karşı kimsenin çekinmeden karşı çıkması gerekiyor. Bunun dile getirilmesi meşrudur, hukukidir. Tam tersi dile getirilmemesi hukuki değildir. Bu nedenle hukukçuların, baroların ve sivil toplum kuruluşlarının bu hukuksuzluğu dile getirmeleri gerekiyor. Adalet Bakanlığının da bu tecrit haline karşı adım atması gerekiyor. Oluşacak herhangi bir durumdan Adalet Bakanlığı sorumludur. İnsanlık onuruyla bağdaşmayan bu uygulamaya karşı herkesin elinden geleni yapması gerekiyor” dedi.
HABER MERKEZİ