Kürt siyasetçi Fuat Kav, Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu paradigmanın Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyayı etkilediğini söyledi
PKK ana davasından 20 yıl cezaevinde kalan gazeteci ve siyasetçi Fuat Kav, PKK’nin çıkış süreci ve sonrasına dair değerlendirmelerde bulundu. Kurdistan coğrafyasının sömürge olarak görülmesi nedeniyle geçmişten günümüze birçok isyan ve ayaklanmanın olduğuna dikkati çeken Kav, 100 yıllık süreçte Kürtlerin hiçbir zaman boyun eğmediğini söyledi. 1938 Dersim isyanının bastırılmasından sonra 1973 yılına kadar Kurdistan’da büyük bir sessizliğin söz konusu olduğunu ifade eden Kav, “O dönemlerde Kürt halkının iradesi bir anlamda kırılmış, korku imparatorluğu yaratılmıştı. Kürt halkı varlığını bir şekilde sürdürüyordu. Dilini, geleneklerini, kültürünü sürdürüyordu. Ancak halk olarak, ulus olarak tamamen mezara gömülmüşü” dedi. Kav, “1973’lere gelindiğinde Başkan Apo, ‘Kurdistan sömürgedir, Kürt halkının mutlaka kurtulması gerekiyor’ dedi. Çubuk Barajı’nda grubunu oluşturdu. PKK’nin ilk ortaya çıkış süreci bu döneme denk geliyor. Bunu birinci dönem olarak biliyoruz, ki ideolojik dönemdir. Araştırma, inceleme, teorik tezlerin oluşturulması süreci olarak değerlendiriliyor” dedi.
Tarihi bir süreç
PKK’nin ortaya çıkışının Kürtler için “tarihi bir süreci” ifade ettiğini kaydeden Kav, PKK’nin ideolojik, politik, örgütsel ve stratejik olarak farklı bir biçimde ortaya çıktığını ifade etti. Kava, “Önceki süreçlerde Kurdistani örgütler, partiler, kurumlar, dernekler olmasına rağmen Kurdistan statüsünde herhangi bir değişiklik olmuyordu. PKK’nin ortaya çıkardığı şey, Kurdistan halkı açısından yeni bir doğuşu ifade ediyor. PKK’nin kadrolarının yaşam tarzları ve düşünceleri de diğerlerinden farklıydı” diye kaydetti. Öcalan’ın “Her bir PKK’li bir havari gibi olmak zorundadır” sözlerini anımsatan Kav, PKK kadrolarının diğer örgüt kadroları gibi hareket etmediğini kaydetti. Bu nedenle farklı gelişmelerin yaşandığını söyleyen Kav, “PKK de Kawa, Özgürlük Yolu, DDKD gibi olacaktı. Ya da Türkiye’deki devrimci hareketler gibi olacaktı. O nedenle PKK’nin inşası Kurdistan halkı açısından hem yeni bir ideolojinin ortaya çıkışını hem de yeni bir siyasetin ortaya çıkışını ifade ediyordu” ifadelerini kullandı.
Ağalığa karşı mücadele
Kava, PKK’nin ilk ortaya çıktığı andan itibaren devletin yerelde varlığını üzerinde sürdürdüğü feodallar, ağalar ve derebeyleri hedef aldığını, bu nedenle tasfiye edilmek istendiğini dile getirdi. Kav, “Örneğin 1977’nin 18 Mayıs’ında Dilok’ta Haki Karer katledildi. Yine 1978’de Halil Çavgun katledildi. Karer, Stêrka Sor denilen bir ajan grup tarafından katledildi. Haki’nin katledilmesi ile grubun dağılabilme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorlardı. Haki, Başkan Apo’ya en yakın bir isimdi. Daha da önemlisi Kürt olmayan, Karadenizli bir arkadaş. PKK giderek gelişiyor, belli bir noktaya ulaşıyordu. Gençlik içerisinde otoriter bir güç haline geliyor, Antep, Elezîz ve Riha’da daha çok öğrencilerin yoğun olduğu yerlerde çığ gibi büyüyordu. Bu mücadele gelişirken 12 Eylül darbesi oldu. 12 Eylül darbesinde PKK kendisini Kurdistan’da otoriter güç haline getirmişti. 12 Eylül darbesinin gelmesindeki nedenlerden biri de PKK’nin bir otorite güç haline gelmiş olmasıydı. Saygınlığının giderek derinleşmiş olmasıydı. Bunu Kenan Evren de söylüyordu: ‘Güney Doğu Anadolu bölgesine gittim, devletin otoritesi kalmamış. PKK daha çok ön plana çıkmış, otorite haline gelmiştir’ diyordu. Darbeyle PKK’nin tasfiye edilmesi hedefleniyordu” şeklinde konuştu.
Neden yenilmedi?
PKK’nin yok olmamasının temel nedenlerinin başında ideolojisi, taktiği ve stratejisi geldiğini söyleyen Kav, “Başkan Apo, PKK’nin yenilmemesinin sebebine dair ‘onun tarihsel bilincidir’ der. Türkiye’de 3 temel grup vardı. THKO, Deniz Gezmiş’in idam edilmesiyle birlikte tasfiye edildi. TİKKO, İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesiyle tasfiye edildi. THKP-C, Mahir Çayan’ın katledilmesiyle birlikte bitti. Bu 3 temel örgüt, liderlerinin tasfiyesiyle birlikte ortadan kaldırıldı. O zaman ne yapman gerekiyor; Öyle bir örgüt kuracaksın ki Türkiye ne kadar çalışırsa çalışsın, ne kadar yönelirse yönelsin kırılmamalı ve bitmemeli. Başkan Apo, 6 aylık cezaevi sürecinde ‘Ben de örgüt kurduğumda bunlar gibi tasfiye olur muyum. Tasfiye olamayacak bir örgüt kurmalıyım’ dedi. ‘Öyle bir kadro oluşturmalıyım ki bu kadrolar sabahtan akşama kadar Kürt halkını düşünmeli. Bireyciliği değil tamamen kendini devrime endekslemiş, özgürlük biçimi yaşam şekline bürünmüş bir kadronun inşa edilmesi gerekiyor’ dedi. İşte PKK’nin yenilmeme nedenleri bu temel ilkelerdir” diye kaydetti.
Rojava Devrimine etkisi
Kav, “PKK, planlaması güncel, orta ve uzun vadeli göz önüne alan; buna göre dostlarını, düşmanlarını belirleyen; buna göre kendi örgütünün organizasyonunu yapan; kadrosunu, eğitimini, siyasetini, diplomasisini buna uygun şekillendiren bir harekettir” dedi. Kav, bu nedenlerle PKK’nin daha sonraki süreçlerde bölgeyi etkilediğine işaret ederek, “Sonuçta Rojava devrimi ve Ortadoğu, PKK’den etkilendi. Dünya PKK’den etkilendi. Rojava devrimi, PKK’nin gelişim sürecini kesintisiz bir biçimde süren bir hareketin sonucu olduğunu çok rahat görebiliyoruz” şeklinde konuştu. Kav, uluslararası güçlerin ortaklığıyla PKK Lideri Öcalan’a dönük komplonun da bu etkiyi kıramadığı ve “tasfiye” amacının başarıya ulaşmasını sağlamadığını vurguladı.
‘Jin, Jiyan, Azadî’ felsefesi
Öcalan’ın paradigmasıyla Kuzey ve Doğu Suriye’de yeni bir yaşamın inşa edildiğini ve birçok ülkede insanlara ilham olduğunu ifade eden Kav, “Bugün Rojava, yarın Ortadoğu’nun başka bir yeri olabilir. İran olabilecek. Bugün sadece İran ve Ortadoğu’da değil, bütün dünyada insanlar ‘jin, jiyan, azadî’ sloganıyla yürüyor. Devrim sloganları atıyor ve isyan ediyor kadın öncülüğünde. Başkan Apo savunmalarında ‘jin, jiyan, azadî’den söz ediyor. Bu slogan kadının özgürlüğünü ifade ediyor” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA