Türkiye’nin Kürt sorununu çözmemek için her türlü yolu denediğini belirten DİB üyesi Zeki Tombak, ‘Kürt meselesinin çözümü için tecridin son bulması lazım. Abdullah Öcalan’ın özgürce konuşması lazım’ dedi
Kürt sorununu barışçıl politikalar yerine savaşla derinleştiren Türkiye, bundan kaynaklı siyasal, sosyal ve iktisadi krizlerle boğuşuyor. 17 Nisan’dan bu yana Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metina ve Avaşin bölgelerine saldıran Türkiye, Kürtlerin yaşadığı Suriye’deki bölgelere de saldırma niyetinde. Türkiye’nin sınır ötesi saldırıları, Kürt sorununu şiddetle bastırma ve halklara yansımasını Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon Kurulu Üyesi Zeki Tombak Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Esra Solin Dal’a değerlendirdi.
Sorunun özünde temel hak ve özgürlükler var
Türkiye’nin yaşadığı krizlerin kaynağında çözümsüz bırakılan Kürt sorunu olduğunu hatırlatan Tombak, bu yaklaşımın emperyalizme bağımlılık yarattığını dile getirdi. Sorunun özünde temel hak ve özgürlükler olduğunu vurgulayan Tombak, “Kürt sorununu sadece dağdaki gerilla değil, bunu bilmek lazım. Devletin uzun süredir Kürtlere yönelik sürdürdüğü bu savaş politikaları bütün Kürtlerin kalbini ve ruhunu zedelemiş durumda. Bu ülkede Kürtler ancak kendilerini Türk addettiği ölçüde vatandaştan sayılıyor. Türk addetmiyorsa da zorla ‘Türküm’ dedirtmeye çalışıyor, asimile ediyor. Kürtler bunu kabul etmediler ve buna karşı mücadele ettiler” dedi.
Cesaret gösteren bir yaklaşıma ihtiyaç var
Savaş politikalarının tüm ülkeye kaybettirdiğini ifade eden Tombak, yüz yıllık geleneksel “kodların” değişmesi gerektiğini ve “Demokratik bir cumhuriyetten bahsediyorsak bunun içerisinde bütün halkları, inançları, toplumsal kesimleri gören, bunların Anayasal statüsünü tanıyan ve Kürt sorunu gibi kadim bir sorununda demokratik yollardan çözümü için elini taşın altına koyan, siyasi risk alan, cesaret gösteren bir yaklaşıma ihtiyaç var” diye belirtti.
Savaşa oluk oluk para akıyor
Sorunun demokratik yollarla çözümünün mümkün olduğunu vurgulayan Tombak, “Zap bölgesinde 17 Nisan’dan bu yana dağları, taşları bombalıyorlar. Sıkılan merminin haddi hesabı yok. Orada bayrak dikilmiş herhangi bir tepe de yok. Türkiye durmadan silah, mühimmat yığınak yaparak arazide uçaklar uçuruyor. Yine bununun lojistiği, akaryakıtı var. Şu anda orada akıl almaz bir şekilde oluk oluk para akıyor” diye konuştu.
Kuzey ve Doğu Suriye’de yeni bir hayat da inşa ediliyor
Federe Kürdistan’da sonuç alamayan Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef aldığını sözlerine ekleyen Tombak, şöyle devam etti: “Türkiye, Zapta elde edemediği zaferi Rojava’da almak istiyor. Rojava’da kurulan sistem sadece yeni bir yaşam kurma idealinin temellendiği bir yer değil. Aynı zamanda da çok ağır bedellerle insanlığın bu büyük düşmanının yenildiği ve cezaevlerine konulduğu bir yerdir. IŞİD’in ilk yenilgi aldığı yer Kobanê’dir. Türkiye ve Erdoğan bu yenilgiyi bir türlü sindiremediler. Suriye’de Fırat’ın doğusunda IŞİD ile mücadelenin sağladığı bir imkanları Esad rejimi ve Rusya’nın da girmediği bir özgürlük alanı Kürtler için, bir inşa alanı ve yeni hayat inşa ediliyor. Sadece orada Kürtler statü elde ediyor diye değil, yeni bir hayat da inşa ediyor. Türk devlet aklı istemiyor ‘Bunu nasıl yok ederim?’ diye geceleri uykularını kaçıran soru işareti budur.”
Ülkenin doğusunda demokrasi rafa kaldırıldı
Savaş politikalarının aynı zamanda hak ihlalleri yarattığına dikkati çeken Tombak, şunları dile getirdi: “Bir yerde savaşın uzun sürmesi aynı zamanda o ülkede hukuku ve adaleti de ortadan kaldırır. Hukuksuzluk bir yerde başlamışsa ülkenin her yerine yayılır. Kimse kendini bundan azade görmemeli. Zamanında Doğu’da seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanarak yapılan hukuksuzluk, bugün batıda da yaşanıyor. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın siyasetten men edilmesi konuşuluyorsa bunun sebebi Kürtlere karşı yürütülen savaştır. Yani siz demokrasiyi ülkenin doğusunda rafa kaldırıp, öbür tarafına demokrasi inşa edemezsiniz.”
Kürtler üzerinden pazarlık yürüttüler
NATO zirvesinde Kürtlerin pazarlık konusu yapılmasını da değerlendiren Tombak, şunları söyledi: “Türkiye bütün devletlerle kurduğu ilişkilerde Kürt meselesi üzerinden pazarlık yapıyor. Şu anda bütün emperyalist devletler Kürt meselesini Türkiye’ye karşı kullanılabilir hale geldi. Hangi devlet Türkiye’ye ne satmak istiyorsa Kürt kartı üzerinden bunun pazarlığını yapıyor. Örneğin; İsveç ve Finlandiya NATO’ya girmek istedi, Türkiye kıyameti kopardı. Yine Kürtler üzerinden pazarlık yürüttüler. ABD ve Rusya’dan Suriye Kürdistan’ına girmek için nasıl izin alırız, bunun karşılığında ne isterlerse veririz tartışmasındalar. NATO’da da aynı şeyi yaptılar. Türkiye’nin başka hiçbir ulusal çıkarı yokmuş gibi sırf Kürt düşmanlığı üzerinden dış politika yürütüyor. Bu anlayış ve politika Türkiye’ye kaybettirdiği gibi hem dış politika hem de iç politikanın bir malzemesi haline gelmiş durumda.”
Sahte zafer!
Emperyalist devletler Kürt sorunu üzerinden Erdoğan’ı stratejik hedefleri için kullandığını dile getiren Tombak, devamla şunları vurguladı: “Bu yönüyle bugün yaratılan hava, 2006 sonları ve 2007’de ABD-Türkiye ilişkilerinde yaratılan havaya benziyor. Çünkü o dönem de ilişkiler oldukça gergin iken ABD’nin ‘ortak düşman’ ilan edilen PKK’ye karşı sınır ötesi hava operasyonlarına izin vermesi üzerinden Erdoğan iktidarı ve medyası askeri bir zafer kazanılmış gibi bir bahar havası estirmeye çalışmıştı. Oysa çözüme hizmet etmediği ortada olan bu hava operasyonları, 2007 Kasım ayında yapılan Erdoğan-Bush görüşmesi üzerinden ‘stratejik ortak’ ilan edilen Türkiye’nin ABD emperyalizminin bölge politikalarına yedeklenmesine ve yaşadığımız birçok sorunun temellerinin atılmasına neden olmuştu. Bu sefer de aynı şeyi İsveç ve Finlandiya’da yapıyor.”
Seçim öncesi algı peşinde
Tombak, devamında şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan, yaptığı görüşmelerde PKK’yi ‘terörist’ olarak kabul edilmesi ve hiçbir şekilde yardım edilememesini istedi. Dolayısıyla NATO’nun PKK’yi ‘terörist’ olarak zaten eski kabullerden birisi. Belki yarın, öbür gün NATO üyeleri bundan da vazgeçebilir. YPG-PYD için terörist demediler, ‘Askeri yardım yapmıyoruz, insani yardım yapacağız’ dediler. Peki, ne kazanıldı? F-16’ların Türkiye’ye satışı. Zaten Amerikan yönetimi, kendi kongresine bu doğrultuda basınç yapıyordu. Amerika, 20 milyar dolarlık uçak ve modernizasyon kitini satmak istiyordu. Bunu Amerikan Başkanı’nın Türkiye’ye büyük bir kıyağıymış gibi gösterdiler. Peki, Türkiye ne aldı buradan aslında hiçbir şey almadı. Sadece seçim öncesi, bir zafer hikayesine ihtiyaçları vardı. Bu anlaşmayı da bir zafer gibi sunmak istiyorlar.”
AKP-KDP ilişkisi
Devlet aklının Kürtlerin, dünyanın hiçbir yerinde statü sahibi olmasını istemediğini anımsatan Tombak, AKP -KDP ilişkileri için “Barzani ailesi şu anda Türkiye hükümeti ile çok yakın gibi davranıyor. Ama bir bağımsızlık referandumu yapmaya kalktılar. İran’dan ve Irak’tan daha fazla kıyameti koparan Erdoğan hükümetiydi. Nedeni ise Kürdün statü sahibi olmasını istememesidir. Erdoğan’ın böyle bir takıntısı var” diye belirtti.
Öcalan’ın özgürce konuşması lazım
DİB olarak Kürt meselesinin demokratik barışçı çözümünü amaçladıklarını ifade eden Tombak, konunun muhataplığı için Meclis’i işaret etti. Tombak, şöyle konuştu: “Önce Kürt meselesini merkeze alan bir çözüm paketi için yola çıkalım. Yani önümüzdeki seçimler hayati bir seçim. Kürt meselesinin çözümü deyince bir sürü şey var. Bunun başında tecridin son bulması lazım. Abdullah Öcalan’ın özgürce konuşması lazım. Türkiye’de şiddetin ilk yükseldiği yer hep cezaevleridir. Cezaevleri Kürt yurttaşlarla dolu. Öncelikle siyasi tutsakları özgürleştiren adımların atılması lazım.”
Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez
“Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez” diyen Tombak, sözlerini şöyle tamamladı: “Kürt meselesinin demokratik, barışçıl, eşitlikçi çözümünü merkeze almayan hiçbir demokratikleşme paketinin Türkiye’de başarı olma şansı yoktur. Anayasa’nın köklü bir değişime ihtiyacı var. Tek adam rejimine kadar merkezileştirilmiş bu güçlerin tekrar dağıtılması lazım. Yerelde halk da bazı sorunlarını kendisi çözecektir ama halkın önünün açılması lazım.”
HABER MERKEZİ