PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplonun, amacına ulaşmadığı için günümüzde de sürdüğünü belirten PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, ‘Sayın Abdullah Öcalan’ın omuzladığı yükü hafifletmek bizim görevimiz’ dedi
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a karşı 1998 yılında devreye konulan uluslararası komplo, 24’üncü yılını geride bırakıyor. ABD ve İsrail’in öncülüğünde 40’ı aşkın devlet ve istihbarat örgütünün yer aldığı komplo ile kapitalist modernite temsilcilerinin kendilerine tehlike olarak gördüğü Öcalan’ın, 9 Ekim 1998 yılında Suriye’den çıkması sağlandı. 24 yıllık süreçte Ortadoğu coğrafyasında birçok önemli gelişme ve değişim yaşandı. Değişimlerin başında ise komplonun ilk tohumlarının atıldığı Suriye geldi. Suriye’de 2011 yılında iç savaşın patlak vermesi ile Öcalan’ın fikirlerinden ilham alan halklar, Üçüncü Yol seçeneği üzerinden örgütlenerek Kuzey ve Doğu Suriye’de özerklik ilan etti. “İmha” edilmesi planlanan Öcalan, komplonun ilk adımını boşa çıkardı. 24 yıldır özel olarak dizayn edilen İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan Öcalan, 2011 yılından bu yana geçen sürede avukatlarıyla 2019 yılında sadece 5 görüşme gerçekleştirebildi. Öcalan’dan, 25 Mart 2021 tarihinden bu yana ise haber alınamıyor.
Komplonun başladığı topraklarda gerçekleşen devrim, komployu anlamsızlaştırdı. Devrimin partilerinden Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim, Öcalan’ın Suriye’deki etkisini, komplo sürecini ve sonrasında yaşananları Mezopotamya Ajansı’ndan Emrullah Acar’a anlattı.
‘Gelişmelerin başlangıcı’
Komplo sürecini değerlendirmeden önce, komploya giden yılları bilmek gerektiğini ifade eden Müslim, Öcalan’ın 1973 yılında tek başına bir yola girdiğini, zamanla birçok arkadaşı ile bu yolda yürümeye başladığını söyledi. 1978 yılında da bu yürüyüşün partileşmeye evrildiğini, 1984 yılında Kürt halkının hakları için partinin silahlı mücadeleye başladığını kaydeden Müslim, “Yok olmaya yüz tutmuş, adı unutulmuş bir halkın adını dünyaya duyurdu. Sayın Öcalan bir tohum ekti ve o tohum ile birlikte bir halk yeniden yeşerdi. Bu gelişmeler sadece Ortadoğu’yu değil, bütün dünyayı etkiledi. Bunu bütün uluslararası güçler yakından takip etti. Değişimi an be an izlediler. Ortadoğu dünya için önemli bir merkez ve bu merkezin kalbi de Kürdistan. Bunun için birçok kesimin bu coğrafyaya dair planları oluyor. Sayın Öcalan, 1979’da Lübnan’a geçti, Beka kampında binlerce insanı eğitti. Eğittiği insanlar silahlı mücadele başlattı ve bütün Ortadoğu’yu etkileyen gelişmelerin başlangıcı oldu” diye konuştu.
‘NATO onayıyla yapılıyor’
Ortadoğu’yu dizayn etmek isteyen hegemonik güçlerin giderek büyüyen Kürt özgürlük hareketini kendilerine tehdit olarak gördüklerini belirten Müslim, “Bu coğrafyada kimi güçler kendi çıkarları doğrultusunda hesaplar yapıyordu. 1990’lı yıllardan sonra bütün Ortadoğu’da bir çalkalanma süreci oldu. Bazı devletler Büyük Ortadoğu Projelerini gerçekleştirmek için kimi planlar yaptılar. Kürt özgürlük hareketini kendilerine tehdit olarak görenler, tasfiye etmek istediler. Bunun için komployu devreye soktular. Sayın Öcalan’ı Suriye’den çıkardıktan sonra takip ettiler ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim ettiler. Hegemon güçlerin planları doğrultusunda bu yapıldı ve buna NATO’ya bağlı Gladyo öncülük etti. İmralı’da bir sistem yaratıldı. Bu sistemde Türkiye sadece gardiyan görevini görüyor. Bugüne kadar İmralı’da yaşanan her şey özellikle NATO ve diğer hegemon güçlerin onayı ile yapılıyor. Bu gerçeği bilmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Misak-i Milli planları
Hegemon güçlerin, Ortadoğu’ya dönük planlarında Türkiye’nin “bir maşa” olarak kullanıldığını dile getiren Müslim, “Büyük Ortadoğu Projesini hazırladıktan sonra her yönüyle bu planın nasıl devreye sokulacağını düşündüler. Bu projeyi gerçekleştirme görevi Türkiye’ye verildi. Türkiye bunu kendisi için bir fırsata döndürdü. Ortadoğu’yu dizayn etmek isteyenler, ılımlı İslam’ın savunucularını kullandılar. Hegemon güçler Ortadoğu’da kendi planlarını yaparken, Türkiye’de kendi planlarını yaptı. Misak-i Milli planları var. Türkiye kendi egemenliğini büyüterek bölgede bir hegemon güç olma arayışında. Suriye’ye dönük planlar Türkiye üzerinden yapıldı. Türkiye Suriye’yi tehdit etti, sınıra asker yığdı. Sanki sorun Türkiye ve Suriye devleti arasında bir sorunmuş gibi gösterilmeye çalışıldı, ancak sorun daha genişti” şeklinde konuştu.
‘Adana mutabakatı teslimiyetti’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasından 11 gün sonra Türkiye ve Suriye istihbaratları arasında Adana Mutabakatı imzalandığını hatırlatan Müslim, “Adana Mutabakatının anlamı Suriye devletinin teslimiyetiydi. Türkiye, ‘Bizi dinleyerek Öcalan’ı çıkardınız, ancak sizden başka şeyler de istiyoruz’ diyerek isteklerini Suriye devletine dayattı. O şartlar altında Suriye devleti imzalamak zorunda kaldı. Türkiye bugün de Adana Mutabakatını kullanıyor ve daha da genişlemek istiyor” dedi.
Kaoslara karşı reçete
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın bütün dünya halkları için daha yaşanabilir bir dünya sistemi yaratma arayışında olduğunun altını çizen Müslim, PKK Liderinin İmralı’da kaleme aldığı kitap ve savunmalarında bunu öne çıkardığını kaydetti. PKK Lideri Öcalan’ın fikir ve düşüncelerinin dünyada yaşanan kaoslara karşı bir reçete olduğunu dile getiren Müslim, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Öcalan’ın fikirleri, düşünceleri; dünyada ne kadar filozof, düşünür, aydın varsa onların fikirlerini toplayarak kendi düşünce ve deneyimlerini de eklemesi ile oluştu. Eğer siz fikirlerini öğrencilerinize öğretirseniz ve onlarda başka kişilere öğretirse o zaman sizin fikirleriniz ölmez.”
‘Yükünü hafifletmek görevimiz’
“Ortadoğu’da yok sayılan kadınlar bugün Sayın Öcalan’ın fikir ve düşünceleri ışığında kendi kendini yönetiyor” diyen Müslim, Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleşen devrimin bir kadın devrimi olduğunu söyledi. Kürt kadınlarının mücadelesinin dünya kadınlarına ilham olduğunun altını çizen Müslim, “Önder Öcalan’ın fikirleri ile kendisini donatan kadınlar, artık sadece kendi özgürlüklerini değil bütün dünya kadınlarının özgürlüklerini talep ediyorlar. Kadınlar kendilerini korudukları gibi toplumu da koruyorlar. Kürt kadınları bütün dünya için bir sembol haline geldi. Dünyanın her yerinde ‘jin jiyan azadi’ sloganları haykırılıyor. Bu slogan, fikriyat Önder Apo’nun fikir ve düşüncelerinden besleniyor. Sayın Öcalan’ın fikirleri bütün insanlık için önemlidir. Bizde Kürt halkı olarak bu fikir ve düşünceleri yaymak, pratikte göstermek ile görevliyiz. Dünyaya örnek olacak bir model yaratmak bizim sorumluluğumuz. Sayın Öcalan’ın omuzladığı yükü hafifletmek bizim görevimiz” diye konuştu.
‘Taviz vermediği için tecrit derinleşiyor’
Komplonun amacına ulaşmadığı için günümüzde de İmralı’da tecrit ile sürdürüldüğünü dile getiren Müslim, devamında şunları söyledi: “Her gün Sayın Öcalan’a savunduğu değerlerden ödün vermesi için işkence yapıyorlar, ancak Sayın Öcalan bütün izolasyona karşı bir direniş gösteriyor. Bugüne kadar hiç taviz vermediği için tecrit derinleştiriliyor. Sayın Öcalan Kürt halkına sahip çıktı, herkesin Sayın Öcalan’a sahip çıkması gerek. 18 aydır haber alınamıyorsa, bunda bizim de sorumluluğumuz var. Yapmamız gerekenleri demek ki yapamamışız. Üstümüze düşen görevi yerine getirmiş olsaydık, önderliğimizin durumu da farklı olurdu. Sayın Öcalan kendisine düşen görevi yerine getirerek bize bir yol açtı. Bütün Kürt halkına nasıl direneceklerini öğretti. Bugün hepimiz Sayın Öcalan’ın bizi savunduğu kadar, bizimde onu savunmamız gerekir.”
URFA