Oxford Üniversitesi’nden Sosyal Antropolog Dr. Huff, Şam’da 1998’de Abdullah Öcalan ile görüşen Tennessee Üniversitesi’nden Prof. Gunter ve Booker ödüllü İskoçyalı yazar Kelman, 9 Ekim komplosunu değerlendirdi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla küresel güçlerin ortaklığında gerçekleştirilen uluslararası komplo, 25’inci yılına girdi.
PKK Lideri, getirildiği Türkiye’de 24 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Abdullah Öcalan’a yönelik komploya tepki gösteren Oxford Üniversitesi Kıdemli Araştırmacısı ve Sosyal Antropolog Dr. Amber Huff, Şam’da 1998’de Abdullah Öcalan ile görüşen Amerika Tennessee Üniversitesi’nden Akademisyen Prof. Michael Gunter ve dünyaca tanınmış Booker ödüllü İskoçyalı yazar James Kelman Fırat Haber Ajansı’na (ANF) değerlendirmelerde bulundu.
‘Fikirlerinden korkuyorlar’
Dr. Amber Huff, Abdullah Öcalan’a yönelik komplonun Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik bir hamle olduğunu belirterek, “Türk devleti Abdullah Öcalan’ı demir parmaklıklar arkasına koyup aslında fikirlerini ve insanların umutlarını da tutsak edebileceklerini sandılar. Türk devleti halen Abdullah Öcalan’a izolasyon uygulamaya devam ediyor; çünkü Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin getireceği sonuçlardan ve onun fikirlerinin insanları etkilemesinden korkuyorlar. Abdullah Öcalan’ın fikirlerini yok saymak veya baskı altına almak konusunda Türk devletinin başarısız olduğunu bugün açıkça görüyoruz” dedi.
‘PKK yasaklı örgütler listesinden çıkarılmalı’
Komploya karşı Kürtlerle dayanışma çağrısı yapan Huff, “Uluslararası komploya karşı mücadeleye devam etmeliyiz, batılı devletler Türkiye ile işbirliğine devam ettikçe, Türkiye de Abdullah Öcalan’ın tutsaklık durumunu devam ettirecektir. Bizler Öcalan’ın özgürlüğünü talep etmeye devam etmeliyiz. Öcalan politik bir tutsaktır ve içerisinde bulunduğu durum kesinlikle insan haklarının çiğnenmesidir. Ayrıca PKK’nin de yasaklı örgütler listelerinden çıkartılmasını talep ediyoruz. Bu adımlar sadece Kürt konusunun çözümlenmesinde değil, aynı zamanda adaletin yerini bulması konusunda da çok önemli adımlar olacaktır” şeklinde konuştu.
‘İki taraf için de kazanım’
Prof. Michael Gunter ise, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan açısından önemine vurgu yaparak, “Ben Abdullah Öcalan tutsak alınmadan önce kendisiyle Şam’da görüşmüştüm. Kendisine iki kitabımı takdim etmiştim. Sadece Kürtler için değil, aynı zamanda Türkiye için de Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması ve güvenli bir barınma imkanının sağlanması çok önemli bir adım olacaktır. Abdullah Öcalan-Türkiye görüşmeleri yeniden başlayabilir ve ancak bu şekilde bölgede bir düzen sağlanabilir. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü hem Kürt halkı hem de Türk devleti açısından çok büyük bir kazanım olacaktır. Her iki tarafın da kazanmasını ve huzurunu istiyorsanız, ayrıca Kürtleri ve PKK’yi yasaklı listelerinden de çıkartmalısınız. Kürtleri ve PKK’yi terörist olarak etiketlemek, barışın sağlanması için hiçbir şekilde katkıda bulunmuyor. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün, çok ciddi şekilde PKK ve Türkiye arasında barış görüşmelerini başlatacağından eminim” ifadelerini kullandı.
‘Öcalan barış isteyen taraf olarak kendini göstermiştir’
İskoçyalı yazar James Kelman da, Türkiye’nin komplo ve tecride karşı savunulacak bir tarafının kalmadığını ifade ederek, şunları söyledi: “Abdullah Öcalan’a yapılanların hiçbir mazereti olamaz, hiçbir şekilde bunu kabul etmiyoruz. Türk devletinin kendini savunacak bir tarafı kalmamıştır, Türk devleti ciddi bir barış görüşmesinin yapılacağı ortamı sağlamaktan kaçınıyor. Abdullah Öcalan ve PKK aslında uzun yıllardır barış yanlısı ve görüşme masasının kurulmasını isteyen, ateşkes isteyen taraf olarak kendini göstermiştir. Abdullah Öcalan ve yoldaşları barıştan yana olduklarını göstermiştir, fakat Türkiye hiçbir değişim göstermemiştir, Türkiye sadece Kürdistan’ı yok etmeye çalışıyor. Hepimizin olduğu gibi Abdullah Öcalan’ın da umut hakkı vardır, hepimiz insanız, bu hak bir insan hakkıdır. Diktatör bir yönetim olan Türk devletinden umut hakkı beklememeliyiz. Tam da bu yüzden insanları katleden bir devlettir, hatta Türk vatandaşları için dahi umut hakkı olmadığını söylemek mümkündür, Kürt ya da Türk fark etmiyor, bu devlet insanları insan yerine koymuyor.”
HABER MERKEZİ