Abdullah Öcalan’la görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvuran avukatlardan biri olan Fabio Marcelli, ‘Öcalan yalnızca bir siyasi lider olarak değil, bir bilge olarak da ele alınmalı ve bu korkunç tutukluluk hali son bulmalıdır’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, avukatları ve ailesiyle görüştürülmemesine karşı Avrupa’da 22 ülkeden 350 avukat Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikasına karşı Adalet Bakanlığı’na gönderilen mektupta imzacı olan avukat Fabio Marcelli, taleplerini ve İmralı’da uygulanan tecrit politikasını MA’dan Gözde Çağrı Özköse / Berivan Altan’a değerlendirdi.
Dünyanın dört bir yanından yüzlerce avukatın İmralı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvurduğunu hatırlatan Marcelli, “Umuyoruz ki Adalet Bakanı, Türkiye’nin son derece önemli bir norm olan tutuklunun ailesiyle ve avukatlarıyla görüştürülmesi hakkını daha fazla ihlal etmemek adına bu talebi olumlu karşılar. Çünkü Türkiye bu normu çok uzun bir zamandır ihlal ediyor. 1999’da Öcalan’ın tutuklandığı zamandan bu yana, Öcalan’ın her tutuklunun hakkı olan avukat ve ailesiyle görüş hakkı sürekli ihlal edildi ve çok nadir gerçekleştirilebildi. Gerçekleştirildiği zamanlar da çok olağanüstü koşullarda oldu” dedi.
Yüz yüze görüşme talebi
Mektuplarında endişelerini dile getirdiklerini, Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların sağlık durumlarını teyit etmek adına yüz yüze görüşme talep ettiklerinin altını çizen Marcelli, “Öcalan’ın demokrasi ve insan hakları anlamında yalnızca Türkiye’ye değil, Ortadoğu’yu da aşan geniş bir alana katkısı olacağına inanıyoruz” diye belirtti.
Marcelli, Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesine yönelik engellemelerin “hukukun üstünlüğü” ilkesinin ihlali anlamına geldiğini vurguladı.
Masayı devlet devirdi
Abdullah Öcalan’ın önerdiği Demokratik Konfederalizmin barışın sağlanması ve demokrasiye doğru bazı değişiklikler için anahtar bir nokta olduğunu ifade eden Marcelli, “Elbette ki bu anlamda bazı müzakerelerin yapılması gerekiyor ki; bu müzakereler daha birkaç sene önce yapıldı zaten ancak bu masa Türkiye hükümeti tarafından devrildi. Şu anda Türkiye’de devam eden bir zulüm var. Üstüne üstlük bu zulüm yalnızca PKK’ye karşı değil, tüm halka karşı. Yasal bir parti olan HDP’ye ve diğer ilerici partilere de karşı, ki şunun da altını çizmek gerekiyor; yaklaşan seçimlerde bu durum çok ciddi bir endişe sebebidir” diye konuştu.
Görüşmemiş bir hareket
Kalıcı bir barış ve demokrasi ortamı yaratacak yeni bir süreç başlatmak için şartların olgunlaşmış olduğunu ama bunun için Türkiye hükümetinin öncelikle baskı rejimine bir son vermesi gerektiğini söyleyen Marcelli, şöyle devam etti: “Bu hem Kürt sorununun çözümü anlamında bir yol açacak hem de tüm Türkiye halklarına nefes aldıracaktır. Bizden önce 800’e yakın Türkiyeli avukat Öcalan’a uygulanan tecride son verilmesi için bir dilekçe vermişti. Bizden sonra da Ortadoğu ve Afrika’dan avukatlar, ardından Suriye’den avukatlar olmak üzere binlerce avukat bu anlamda bir dilekçe yazdı ve imzaladı. Bu çabaların bir etkisi olmasını umuyorum. Bu uzun zamandır görülmemiş büyüklükte bir hukukçu hareketi ve Türkiye’nin hukuk devleti olmaya yönelik bir adım atması için de çok büyük bir çağrı.”
Umut hakkı
Asrın Hukuk Bürosu’nun Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) başvurusuna, Türkiye’nin “umut” hakkından Abdullah Öcalan’ı muaf tuttuğunu söylemesine dair de Marcelli, bunun mümkün olmadığını ve suç işlendiğini söyledi. Marcelli, “Her tutuklunun sağlığa erişim hakkı vardır, işkenceye maruz bırakılmama hakkı vardır. Öcalan özelinde baktığımızda ise, sağlığa erişim hakkı, iletişim hakkı, avukat ve ailesiyle görüşme hakkının ihlali nedeniyle işkenceye maruz kalan bir insan görüyoruz. Biz bu en temel hakları talep ederken, umut hakkından muafiyet kararı ortaya çıkıyor. Tüm bu haklar, tutukluya dair Birleşmiş Milletler prensiplerinde net bir şekilde tanımlanmış haklardır. Bütün bu BM tarafından tanımlanmış haklar, Öcalan’ın da haklarıdır, bundan muaf tutulması hukuki olarak mümkün değildir, suçtur” şeklinde konuştu.
Bir bilge olarak ele alınmalı
Abdullah Öcalan’ın kitaplarından birkaçını okuduğunu da sözlerine ekleyen Marcelli, “Öcalan bu kitaplarda yalnızca Türkiye ile çatışmalarından bahsetmiyor, kadın özgürlüğünden, çevre sorunundan, ilerici ideolojilerden, bu ideolojilere ilişkin sorun ve eksikliklerden, bu eksikliklerin pratikte nasıl giderileceğinden, devletlerin evriminden, devlet denen kavramın binlerce yıl önce Sümer uygarlığından nasıl doğduğundan bahsediyor. İnanılmaz bir perspektif. Öcalan yalnızca bir siyasi lider olarak değil, bir düşünür bir bilge olarak da ele alınmalı ve bu korkunç tutukluluk hali son bulmalıdır. Bu kişi 1999’dan beri tutuklu ve tutulduğu bu koşullar altında entelektüel tarihe katkıda bulunmaya devam ediyor. Bu çok özel bir durum. Bu kişinin özgür ve çalışabilir şartlar altında olup, üretimine devam etmesi global ölçekte bir kazanım olacaktır” şeklinde konuştu.
ANKARA