AKP iktidarı tüm politikalarını Kürt düşmanlığı üzerine kurmuştur. Böylece klasik Kürt düşmanları ile ittifak kurarak iktidarını sürdürmektedir. MHP’nin Kürtlere nasıl yaklaştığını siyasi yaşam içinde olan herkes bilir. MHP’nin nasıl bir parti olduğunu en iyi Kürtler bilir. Türkiye’de Kürtlere yönelik linçler içinde devletin derin güçleri MHP yer almaktadır. Gelinen aşamada AKP ile MHP iki kardeş olmuştur. Tayyip Erdoğan’ın geçen gün dile getirdiği ‘’söyle arkadaşını söyleyeyim kim olduğunu’’ biçimindeki halk sözü tam da AKP ile MHP’yi tanımlamaktadır.
AKP yakın zamana kadar ABD ile bazı sorunlar yaşıyordu; bunun nedeni ABD’nin YPG ile taktik ilişki içinde olmasıydı. Şimdi ise ABD ile ilişkilerin düzeldiğinden söz ediyor. Bu ABD’nin Kürtler konusunda Türkiye’yi memnun edecek bir adım atmasıyla ilgili olabilir. ABD Minbic’de Türkiye’ye ne taviz verdi; Fırat’ın doğusunda hangi ortak politikayı yürütecekler? Türkiye’nin ‘Fırat’ın doğusuna gireceğiz’, demesi, sonrasında ABD’nin ‘çekileceğiz’ demesi birbirinden ayrı ele alınacak konular görülmüyor. ABD kesinlikle ön gördüğü bir Suriye projesi nedeniyle çekiliyor. Askeri varlığının yerine başka bir politika ikame etmeden ABD’nin çekileceğini düşünmek ne Ortadoğu’yu ne ABD’yi tanımak olur.
ABD kapitalizmin en büyük gücü. Dünyayı kapitalizmin çıkarları doğrultusunda dizayn etmek istiyor. Kuşkusuz dünya ABD için dikensiz gül bahçesi değil. Ancak böyle amaçları olduğu kesin. Soğuk savaşın sonunda yeni dünya düzeni ve büyük Ortadoğu projesi dillendirildi. Bunlar laf olsun diye söylenmemiştir. ABD’nin 1991 yılındaki 1. Körfez Savaşı, sonra Irak’a müdahale, öncesi Afganistan’a müdahale Ortadoğu’yu kapitalizm ve ABD çıkarlarına göre şekillendirme amaçlıydı. Tüm bunlar ortadayken ABD’nin bir Suriye politikası ortaya koymadan çekileceğini sanmak halkları aldatmak olur. En başta da bunu söyleyenlerin kendini kandırması olur.
Suriye son 7-8 yılda olumlu ve olumsuz yönleriyle büyük bir alt-üst oluş yaşadı. Devlet Suriye’nin coğrafya olarak önemli bölümünde hakimiyetini kaybetti. Şam ve Lazkiye merkezinde hakimiyetini korudu. Buralara dayanarak Halep, Şam arasında da gücünü korudu. Ancak buralardaki toplum da bir alt-üst oluş yaşadı. Herkes bir biçimde değişti. Mevcut devlete hakim olanlar bir çok bakımdan eskiye çakılı kalsalar da onlar da mutlaka belli bir değişiklik yaşadı. Herhalde Suriye’yi onlar da eski yönetemeyeceklerini anlamışlardır. Daha doğrusu bazı gerçekleri kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Suriye konusunda politika değiştirmeyen esas ülke Türkiye’dir. Türkiye sadece önceki iktidar güçlerinin değişerek kendine yakın güçlerin iktidar olmasını istiyor. Siyasi sistem olarak eskisi gibi otoriter bir sistemin olması yönünde çalışıyor. Otoriter sistem olsun ki, Kürtlere hak tanımasın. AKP iktidarının istediği bu. Kürtlerin haklarını tanımayan her iktidar Türkiye’nin kabulüdür. Nitekim Kürtlere hak tanımayacak Esad da AKP iktidarının kabulüdür. Ancak aralarında onların da o kadar husumet ve düşmanlık birbirini kabul etmeleri zor. Özellikle Suriye’deki iktidar Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının Suriye’nin başına getirdiklerini çok iyi bildiğinden AKP iktidarının yakınlaşmalarına kuşkuyla bakmaktadır. Özellikle İdlib politikasındaki manevrasından sonra Türkiye’nin niyetini çok iyi anlamış durumda. Minbic’deki ısrarı da Suriye için büyük bir kuşku konusudur. Minbic’i de alarak Halep dolayısıyla Suriye rejimi üzerindeki baskısını artırmak istiyor. Hatta ABD ile Türkiye arasında İdlib üzerinde bir anlaşma yapıldığı biçiminde değerlendirmeler yapılmaktadır.
ABD çekilme kararından önce Rusya Fırat’ın doğusu konusunda Türkiye’nin söylemine, dolayısıyla politikasına destek verirken; çekilme kararından sonra Minbic konusunda karşı karşıya gelmeleri durumu dikkat çekicidir. Kuşkusuz Rusya-Türkiye ilişkileri hemen çok soğuk ve karşıtlık durumuna gelmeyebilir; ancak eskisi gibi sürmesi zordur. Rusya’nın önceki hassasiyeti esas olarak ABD’ydi. Giderek ABD-Türkiye ilişkilerinin düzelmesi Rusya-Türkiye ilişkilerinin bundan sonra inişe geçeceğini gösterir. Gelinen aşamada Fırat’ın doğusunda ABD ve Rusya Türkiye’yi bir tehdit gücü olarak kullanıp Kürtleri kendi politikalarının parçası yapma politikası izleyecektir. Şu bir gerçek ki, artık Türkiye daha fazla ABD’nin politik enstrümanı olacaktır. Trump’ın açıklamaları da buna işaret etmektedir.
Türkiye Suriye’den çektiği mülteciler üzerinden şimdiye kadar Fırat’ın batısı üzerinde politika yürütmeye çalıştı. AKP’nin Kuvayı Milliye dediği çeteleri mülteci kampları üzerinden kontrol etme ve kullanma içinde oldu. Şimdi Fırat’ın doğusu üzerinde bu mülteci kampları kullanmak istiyor. Son günlerde Kürtler de Türkiye’ye geldi, diyerek bu politikasını dışa vurdu. Zaten Erdoğan, “Sünnileri DAİŞ’e, Kürtleri YPG’ye bırakmayacağız”, diyerek hem işgaline nasıl bir meşruiyet aradığını hem de nasıl politika izleyeceğini ortaya koydu. Fırat’ın doğusu için ne düşünüldüğünü Tayyip Erdoğan itiraf etmişti. Bu politikayı tek başına yürütmesi mümkün olmadığına göre ABD ile nasıl bir anlaşma yaptıkları sorusu akla geliyor. Zaten birçok siyasi çevre, yazar, çizer, araştırmacı şimdi bu soruya cevap aramaya çalışıyor.
AKP iktidarı Rusya hava sahasını açmasaydı Afrin’e giremezdi. Afrin’e Rusya’nın hava sahasını açması üzerine girdi. ABD ve koalisyon güçleri de nasılsa giren güç NATO ordusudur, diyerek Türkiye’nin girişine sessiz kaldı. ABD ve Avrupa’da biliyor ki, çeteler denen güçlerin bir gücü yok. Türk ordusu onları sadece kendi harekatları ve işgali için bir örtü olarak kullanıyor. Türkiye Fırat’ın doğusuna girerse büyük ihtimalle ABD ile birlikte kurgulanan bir proje ile girecektir.
Bu siyasi gözlemciler de “ABD Minbic’i Türkiye’ye teslim edecek ama Fırat’ın doğusunda ise başka bir proje uygulanacak” değerlendirmesi yapıyor. ABD’nin geri çekilme kararı yeni olduğu için yorumlar çok. Ancak Suriye’de dengelerin değiştiği yeni bir karmaşık mücadele dönemine girildiği kesin. Ancak masa başında yapılan anlaşma, uzlaşma, plan ve projelerin pratik sahada istenildiği gibi yürümeyeceği kesin. Çünkü Kürtler, Süryaniler ve Arapların kurduğu ittifak ve geniş bir alanda askeri ve siyasi hakimiyet sağlamaları birçok oyunu bozacak durumdadır. Fırat’ın doğusunda yaşanacak şiddetli bir savaş Suriye’de her şeyi yeni baştan hale getirebilir. Oyun kuranlar, proje ve plan yapanlar bu proje ve planlarının altında kalabilir.
Suriye’de köprülerin altından çok sular akmıştır; artık halkların iradesi dikkate alınmadan Suriye’de hakim olma çabaları hüsranla sonuçlanır.