Kurye, mülkün temeli olan adalet mabedinde coşkuyla şakıyordu; “Sadece bir yılda yurt dışına 200 ton altın çıkardık. Öncesinde salt para transferi yapardık. Bir yılda eski para ile 18 katrilyonluk altını yurt dışına çıkardık. Bu 18 katrilyonun yüzde dördü siyasilerin, yüzde dördü Zarrab’ın.” Ve çok sonra öğretmen Reza Zarrab kara tahtanın başına geçip şemalarla göstermeye başlıyordu. Yüz milyarlarca doları bulan tarihin en büyük ve karmaşık kaçakçılık hikâyelerinden biri. Olabilecek en yalın haliyle, bir çocuğa anlatır gibi. Yankee mahkemelerinin külyutmaz yargıçları afallıyordu. İki paket kaçak sigara değil, uçak uçak, kamyon kamyon, gümrük gümrük altın ve dolar. Tüm bunlar olurken helikopter ve uçaklar havalanmıyor, karadan toplar, havadan füzeler ateşlenmiyor ve “terörist” diye kimse öldürülmüyordu. Aksine Zarrab hayırsever işadamı, iştirakçiler milli servet ilan ediliyor; 350 bin dolarlık saatler, müjdelenen yağma çağının en verimli zamanlarına tütsüler ve dualar eşliğinde yeniden ayarlanıyordu.
Sit alanıydı, çivi çakılamıyordu, ama mülkün temeli olan adalet evirir çevirir kılıfına uydurur ve bir milyar bilmem kaç yüz milyon dolarlık dünyanın en büyük kaçak sarayı dikiliyordu. Bulunmayan ruhsatı ve iskânı zorla alınıyor, üç bin ağaç kesiliyor ve 289 dönümlük orman arazisi kapatılıyordu. İki bin 250 odasıyla bu mütevazı yapı, yasaklı internet ansiklopedisi Wikipedia’da dünyanın en büyük sarayı olarak takdim ediliyor, 25’lik listede Beyaz Saray yer bile bulamıyordu. Yanında Buckingham Sarayı bir gecekondu, Kremlin Sarayı derme çatma bir kulübe, Elysee Sarayı ise en fazla bir kümes gibi sırıtıyor, utancından sararıp dökülüyordu. Ülkenin itibar anıtı, iftihar kıblesi kaçak yapı için kazma ve kürekler salınırken helikopter ve uçaklar havalanmıyor, karadan toplar, gökten füzeler ateşlenmiyor, “terörist” diye hiç kimse vurulmuyordu. Aksine kurbanlar kesiliyor, adaklar sunuluyor, sevinç gözyaşları dökülüyordu.
Ucuzdu, çürüktü, zehirliydi. İnançsızlıklar çağının inanç abideleri, kalpsiz dünyanın kalbi dinin korkusuz mücahitleri, ümmet adına talipti. Bağdaş kurdukları şirketler dünyanın dört bir yanından gümrüklerden ve limanlardan kaçak malları, bozuk ürünleri, hastalıklı etleri ülkeye sokarken milyon dolarlar uçuşurdu. Yetmez, bankalar krediler verir; yetmez, devlet hibeye boğar; yetmez, medya yere göğe sığdırmaz; yetmez, millet bağrına basardı. Hastaneler ve mezarlıklar dolup taşarken, yeni gemiler limanlara yanaşırken bir kere bile helikopter ve uçaklar havalanmaz, karadan toplar, gökten füzeler ateşlenmez, “terörist” diye kimse canından olmazdı. Vurgunun adı yine helal kazanç, vurguncunun namı yine dini bütün tüccardı.
Türkiye, kara para aklama cenneti. Söyleyen Emniyet Genel Müdürlüğü. “Siz parayı getirin ben kaynağını sormam” diyen ne demek istemişti? Altın Hilal Ülkeleri: Afganistan, Pakistan, İran. Altın Üçgen Ülkeleri: Laos, Tayland, Burma. Latin Dörtlüsü: Peru, Guatemala, Kolombiya, Meksika. Kafkas Yıldızları: Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan. Bunlar dünyadaki uyuşturucunun üretim ve dağıtım Avrupa ve Amerika ise tüketim merkezleri. Batıda yılda tüketilen 95 ton eroinin yüzde 75’i Altın Hilal Ülkeleri’nden. Güzergah Türkiye. Karayolu olarak Kapıkule Sınır Kapısı, denizyolu olarak HaydarpaşaKöstence ve Derince-Trieste. Türkiye’nin narko-ekonomisi karınca kararınca 140 milyar. Bu şunun şurasında dünya uyuşturucu üretiminin yüzde 92’si. Kimler taşıyor, kimler göz yumuyor? Helikopter ve uçaklar havalandı mı, karadan toplar, göklerden füzeler ateşlendi mi, parçalanmış cesetler battaniyelerle taşındı mı?
Edirne ve Artvin sınır ticareti ne âlemde? Ya Karadeniz limanları, ya Samsun’un kaçak akaryakıt, kara para trafiği? Peki, Ahırkapı açıklarında duran o gemiler? Tankerlere doldurulup götürülen at gübresiydi de kaçak petrolle mi karıştırıldı? Milyar dolarlar kaçıranlar için buralarda İhalar-Sihalar havalanmaz, toplar-füzeler ateşlenmez. Ama Hakkari, o bambaşka bir dünyanın, yüzü tütün buğusu, teni kaçak çay kokulu öldürülesi çocukların diyarı. Hepsi de bilir, burada kaçakçıya çıktı mı adın canını alırlar ecelsiz, sığdıramaz kitaplara kimsecikler.