Laik bir ailede büyüyen Kosovalı Fatora: Ölüm, işkence, acı… İslam Devleti’nde bunları yaşadım inkâr etmiyorum ama isteyerek yaşamadım. Hayat beni oraya sürükledi. Seçme şansım olsa, eşim vefat ettikten sonra giderdim. Kolumu burada bıraktım, patlama oldu kolum koptu
Kosovalı Fatora ve Suriyeli İntisab… İki farklı coğrafyadan aynı yaştaki bu iki kadın, ortak bir sonda buluşuyor. Fatora Piriştine Üniversitesi’nde, İntisab ise Halep Üniversitesi’nde öğrenciyken radikal İslamcı erkeklerle evlenmişler. IŞİD’e bu erkekler aracılığı ile katılmışlar. İntisab, “Savaş vardı, başka seçeneğim yoktu” diyor. Bağuz’dan çıkan son kafile kadın grubunun içinde yer alan ve içlerindeki bir kadının kendini patlatması sonucu bir kolunu kaybeden Fatora ise, öğrenilmiş çaresizliğini “Eşimi çok seviyordum, onun peşinden geldim. Başka çarem yoktu” sözleriyle özetliyor.
Kosovalı Fatora Raman Kosova’nın başkenti
Piriştine’de doğan Fatora Raman’ın çocukluğu Bosna hikayeleriyle geçmiş. Fatora, “Biz savaşı görmedik ama savaşta neler yaşandığını hep dinledik” diyor ve ailesini “laik, okumuş bir aileydi. Babam radikal İslam’a çok karşıydı” şeklinde tarif ediyor. Kendisini IŞİD’e götüren nedeni ise şöyle anlatıyor: “Ailem Müslüman, orucunu tutar, namazını kılar.
Kendi halinde bir ailedir, cihat hakkında pek bilgileri yoktur. Biz Müslümanlar iç savaş zamanında çok zulüm gördük. Ailem birebir tanık olmadı ama uzak çevrede olanları hep duyuyorduk. Müslümanlara yapılan zulüm hikâyeleriyle büyüdüm. Ailemin büyük bir kısmı Almanya ve Fransa’ya göç etti. Sadece biz, annem-babam ve küçük kardeşlerim Piriştine’de kaldık.”
‘Hep aşk yüzünden!’
Fatora, Piriştine Üniversitesi’nde öğretmenlik okurken Abdullah Raman ile tanışmış. Bu tanışmadan sonra kapanmış ve okulu bırakıp evlenmiş. Ondan sonra tüm hayatının değiştiğini dile getiren Fatora, ailesinin bu değişimi benimsemediğini, evliliğine karşı çıktığını söylüyor. Fatora, “Ben ona aşıktım, başıma ne geldiyse aşk yüzünden geldi” diyerek başını öne eğiyor ve Suriye’ye geliş hikayesini anlatıyor: “Onunla evlendikten sonra Kur’an okumaya başladım. Eşim Suriye’de olanları duymuştu ve sürekli cihada gideceğini söylüyordu. Üniversitede mühendislik okudu ama okulu bitirdikten sonra işini yapmadı.
Sürekli camiye gidiyor, orada birileriyle görüşüyordu. Ben eşime aşıktım, her şeye rağmen onunla evlendim. Ailem eşimi benimsemedi. Cihattan bahsettiğinde, bazı görüntüler gösterdiğinde çok korktum. Kafirlerin kafasının kesildiği görüntüleri gösterdiğinde gecelerce uyuyamadım. Bana birlikte gidelim dedi, korktum ama orada kalmak, aileme dönmek de istemiyordum. Beni bırakmasından çok korkuyordum, o yüzden Suriye’ye gelmeyi kabul ettim.”
Babayla eş arasında
“Birlikte mi geldiniz?” diye soruyoruz Fatora’ya. Eşinin 2016’da tek başına geldiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Eşim Suriye’ye geldiğinde babam boşanmamı çok istedi. ‘Kızım boşan, sen okumuş kızsın, gel yanıma çalış, seni kabul ederim’ dedi. Ama ben bırakmak istemedim. Abdullah’la telefonda konuşuyorduk. İslam Devleti’nde emir olduğunu söylüyor ve beni Suriye’ye çağırıyordu. Bir yanda babam diğer yanda sevdiğim adam, uzun süre bu çelişkiyi yaşadım. Sonra bir gün karar verdim ve peşinden onun verdiği ilişkiler üzerinden Türkiye’ye gittim. Hatay’a geçtim, oradan Suriye’ye geldim. İdlib’de bir süre El Nusra’nın elinde esir kaldım. Eşim devreye girdi ve beni Rakka’ya getirdi. Ben Rakka’ya geldiğimde savaş çok ağırlaşmıştı, orada kalamadık. Eşimle birlikte Meyadin’e geçtik. Eşim Meyadin’de bir hava saldırısında öldü. Son olarak Derazor’a gittim ve Bağuz’da maddafede kalan bacılarla birlikte kalmaya başladım. Hepsinin eşi ya ölmüş ya da boşanmıştı. Çocuklar, kadınlar çok zor koşullardaydık.
Eşim İslam Devleti içinde emirdi ve adı Abdullah Kosavi olmuştu. Çocuğumuz olmadı, çocuk yapmaya zamanımız da olmadı. 2018’de öldü. Sonrasında bacılar evlenmem için ısrar etti ama ben kabul etmedim.”
‘Böyle hayalim yoktu’
Tam bu noktada susuyor Fatora. Bir süre bekledikten sonra dudaklarından, “Hayalimde, aklımda böylesi bir yaşam yoktu” sözleri dökülüyor.
“IŞİD’de nasıl bir hayat yaşadın?” sorumuza ise şu yanıtı veriyor: “Hicret etmek, cihat etmek, benim böyle bir yaşamı seçmek gibi bir düşüncem hiç olmadı. Kendi halinde bir insandım. Ben sadece eşimin yanında olmak istedim. Çok yoruldum, burada yaşadıklarım beni çok yordu. Daha sakin bir hayat sürmek istiyorum. Ölüm, işkence, acı… İslam Devleti’nde bunları yaşadım. Bağuz’dayken annemle konuştum, geri dönmemi çok istedi. Çıkmayı çok istedim ama yol bilmiyordum, bacıların yanındaydım ve nereye gideceğimi bilmiyordum. Kurtulma umudum yoktu, orada öleceğimi sanıyordum ama ölmedim, Allah’ın takdiri. Kolumu orada bıraktım (Kolunu gösteriyor). Ben İslam Devleti’nde yaşadım, bunu inkâr etmiyorum ama isteyerek yaşamadım. Hayat beni oraya sürükledi. Son ana kadar da kaldım ama mecburdum çünkü gidecek bir yerim, bir bağlantım yoktu. Mecbur orada kalmak zorundaydım. Seçme şansım olsa, eşim vefat ettikten hemen sonra giderdim. Kolumu burada bıraktım, çıkarken patlama oldu, kolum koptu.
İnsan her şeyi yaşıyormuş, ben başıma gelenleri yaşayabileceğimi hiç hayal etmezdim ama yaşadım ve gördüm…”
Suriyeli İntisab Hindavi
Babam ve kardeşim ölünce can güvenliğimiz olmadığı için Rakka’ya gittik. İslam Devleti benim için bir seçim değil zorunluluktu. Bu ülkede savaş var ve herkes diğerini öldürüyor. İslam Devleti’ni hiçbir zaman kabul etmedim
Son olarak Suriyeli İntisab Mıstafa Hindavi ile görüşüyorum. Şimdiye kadar hep IŞİD’e dışarıdan gelen (muhacir) kadınların katılım hikayelerini dinledik. Kötülüğün örgütlü halinin Suriye’deki kadınları nasıl esir aldığını ise İntisab anlatıyor.
25 yaşındaki İntisab, Suriye’nin zengin Sünni ailelerinden birinin çocuğu olarak Halep’te dünyaya gelmiş. Babası demir tüccarı, radikal İslami fikirler ailede hep varmış. Halep Üniversitesi’nde öğrenciyken iç savaş patlak vermiş ve abisi ile babası savaşın ilk yıllarında ölmüş. 2014 yılına kadar Halep’te okula devam etmiş, bir süre UNICEF’te savaş nedeniyle yetim kalan çocuklar için çalışmış. Üniversitede tanıştığı Suudi Arabistanlı Yakub isimli biriyle evlenerek, annesi ve kız kardeşleriyle birlikte Rakka’ya göçmüş. Halep’ten çıkışını, “Orada yaşama şansımız kalmamıştı. Eşim İslam Devleti mücahidiydi, ama askerlik yapmıyordu, daha çok muhasebe işleriyle ilgileniyordu. Onun aracılığıyla Rakka’ya geldik” diye anlatıyor.
IŞİD zorunlulukmuş
“İslam Devleti’ni sevmedim, nefret de etmedim” diyen İntisab, şöyle devam ediyor: “Bu savaşta tüm ailemi kaybettim. Erkek kardeşim, babam ve kız kardeşlerim öldürüldü. Son olarak Bağuz’da annem öldürüldü. Şimdi aileden sadece kız kardeşim ve ben kaldık.
İlk eşimden bir çocuğum oldu, sonra savaş ağırlaşınca o da cepheye gitti ve öldü. Rakka’da ikinci kez evlendim. İkinci eşimden üç çocuğum oldu, onu da Bağuz’da kaybettim. Rakka’da yaşama şansımız kalmayınca Hacin’e, oradan da Bağuz’a geçtik. Ben inançlı biriyim, ailem Sünni. Katı İslami gelenekte büyüdüm. Babam ve kardeşim ölünce gidecek bir yerimiz olmadığı, can güvenliğimiz olmadığı için Rakka’ya gittik.
İslam Devleti benim için bir seçim değil zorunluluktu. Bu ülkede savaş var ve herkes diğerini öldürüyor. İslam Devleti’ni hiçbir zaman kabul etmedim. Çünkü dinin o kadar kalıpçı şekilde insanlara dayatılmasını hiçbir zaman kabul etmedim. Aslında İslam Devleti herkes için zordu, birçok kişi zulüm gördü. Sonuçlarına baktığımızda bu savaş hepimizi bir şekilde yordu. Artık bitsin istiyorum.”
BİTTİ