‘Güvenli bölge’ konusunda Washington yönetimiyle anlaşamayan Türkiye baskıyı sürdürürken, ABD ise buna karşı DSG ile sınırdaki ortak devriye faaliyetlerini sıklaştırdı. Akar da mevkidaşı Esper ile tekrardan telefonda görüştü.
Kuzey ve Doğu Suriye’de kurulması planlanan ”güvenli bölge” görüşmeleri devam ederken Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve ABD Savunma Bakanı Mark Esper dün tekrardan telefonda görüştü. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Akar, Esper’e “Ortak noktada buluşulmazsa Türkiye güvenli bölgeyi tek başına oluşturur” dedi. Yapılan açıklamada, Hulusi Akar Rus yapımı S-400 füze savunma sistemlerinin teslimatının başlamasının ardından Türkiye’nin F-35 programındaki rolünün askıya alınması konusundaki rahatsızlığını “Türkiye’nin F-35 programının sadece müşterisi değil, aynı zamanda yatırımcısı ve üretim ortağı olduğunu” vurgulayarak hatırlattığı belirtildi.
İki bakanın telefon görüşmesine ilişkin ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’dan henüz bir açıklama gelmedi. Pentagon, görüşmenin gerçekleştiğini onaylamakla yetindi.
Taraflar ne istiyor?
”Güvenli bölge” tartışmalarında henüz bir sonuca varılamadı. ABD ve Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG), Türkiye tarafından öne sürülen teklife sıcak bakmadığı belirtiliyor. Türkiye 32 kilometrelik bir alanın kendi kontrolünde olmasını ve DSG’nin de bu alandan çıkarılmasını istiyor. DSG ise “güvenli bölgenin” 5 kilometrelik bir alanda Koalisyon güçleri kontrolünde kurulabileceğini belirtiyor. Geçen hafta Ankara’ya gelen ABD’li heyetin de DSG’nin önerisine benzer bir teklifi sunduğu ve Ankara’nın da buna sıcak bakmadığı kaydediliyor. Türkiye sınıra askeri sevkiyat yaparak, Washington yönetimine baskıyı sürdürürken ABD de sınırdaki devriye faaliyetlerini arttırdı.
Koalisyon, Ankara’nın teklifine sıcak bakmıyor
Ersin Çaksu, tartışmalara ilişkin ANF’de yaptığı haberde Türkiye’nin Dêrik’ten başlanarak Qereqozax köprüsüne kadarki 30 kilometrelik derinlikte bir “güvenli bölge” istediğini ve kontrolün de kendisinde olmasını dayattığını belirtti. Kuzey-Doğu Suriye Yönetimi ise Türkiye’nin denetimindeki bir planı kabul etmeyeceğini ve şehirleri kapsamayacak şekilde 5 kilometrelik sınır hattında YPG/YPJ’nin çekilebileceği ve bu bölgelerin yerel askeri meclislere devredilebileceğini ifade ediyor. Öte yandan Fırat nehrinden Dêrik’e kadar olan hatta şehirleri kapsamayacak şekilde ara bölgelere koalisyon tarafından gözlem noktalarının kurulabileceği, Türkiye’nin de sivil gözlemcilerinin koalisyon bünyesinde bu noktalarda bulunabileceği kabul ediliyor.
Ankara’da iki farklı görüş
Edinilen bilgilere göre, ABD’ye karşı Rusya’ya yanaşma ve “eksen değiştirme” şantajını kullanan Türk devlet yönetiminde “güvenli bölge” konusunda iki farklı görüşün öne çıktığı ifade ediliyor. Birinci görüş, “güvenli bölge”nin kabulünün “Kuzey-Doğu Suriye’yi tanımak anlamına geleceğini” ifade ederek, şiddetle karşı çıkarken; ikinci görüş ise Türkiye’nin bölgeye yönelik bir operasyonun “içinden çıkılmaz bir hal alacağını” ve Türkiye’nin “ABD’den gelen öneriyi kabul etmesi gerektiğini” savunuyor. Birinci görüşü savunan şahin kanadın, Türkiye’nin yaşadığın siyasi, ekonomik ve toplumsal krizi “aşmanın” tek yolunu savaşta gördüğü ve bunun uzlaşmaz bir karşıtlık içerisinde olduğun belirtiyor. AKP’nin bu kanadının tutumunda ise Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nun öncülüğünde kurulması beklenen yeni partilere ölü doğum yaptırmak ve Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi savaşla hasır altı etmek için savaş seçeneğini dayattığı ifade ediliyor.
Türkiye’nin olası bir harekatının IŞİD’i yeniden canlandıracağını düşünen Koalisyon ülkelerinin Türkiye’nin 33 kilometrelik planına sıcak bakmadığı ve Türkiye’nin tutumu sonrası ABD’den güvenli bölge görüşmelerini ağırlaştırmalarını istediği belirtiliyor.
DIŞ HABERLER