İstanbul’da yerel seçimlerinin üzerinden çok kısa bir zaman geçti. Kimileri bu kadar kıza zaman içinde olup bitenler hakkında “derin” söz söylemek ve gelecek için kalıcı sonuçlar çıkarmak doğru olmaz diyebilir. Söyleyenler genel anlamda haklı ve söylenenler de doğru olabilir. Bu haklılığı hiçbir zaman gözardı etmeden ve zaman kaybına da yol açmadan bir şeyler söylemek gerekirse: Farklı farklı “cepheler” oluşturanlar ve “üçüncü yolu” kendine şiar edinen demokrasi güçleri sadece seçim sonuçlarına bağlı olmaksızın birbirini tanırlar. Bu yeni durum tek başına bile dahi şimdiden seçimler üzerine söz söyleme alt yapısını oluşturmuştur.
İstanbul seçimlerinde demokrasi güçleri büyük bir başarı elde ettiler. Bu kazanım aynı zamanda demokratik güçlerin önüne büyük görevler de koymuştur. Zaman yitirilmeksizin öne çıkan görevler yerine getirilmezse seçim kazanımları kısa zamanda tuzla buz olabilir. Hantal çalışma alışkanlıkları ve kısır politik tutumlar kazanımları boğabilir. İşte o zaman “yönetimde” kim olursa olsun kazananlar tekrar statükocu ve şoven güçlerin lehine dönebilir. Bu duyarlılıkla bugüne bir göz atmak gerekirse: AKP-MHP iktidarının oluşturduğu “Cumhur İttifakı” kaybetmiştir. AKP’nin iç çelişkileri derinleşecektir. Savaş naraları yükselmeye başlamıştır. Bu durumda “Millet İttifakı” ne yapacak? AKP-MHP iktidarını demokratik yollardan düşürmeye niyeti var mıdır? Şimdi herkesin gözü CHP’de. Özellikle bünyesindeki “demokrat” güçlerin nasıl bir tavır alacağına dikilmiştir. Tam bu noktada hantal davranmalar yerel seçimlerde yaratılan “demokratik kazanımları” flulaştırabilir, hatta silinebilir.
CHP’nin halka güven verme beklentisi artmıştır. Kürt halkıyla demokratik ilişkiler kurmak, Kürt coğrafyasına yönelen saldırılara karşı çıkmak “Kürt sorununun” çözümü için kapsamlı düşünceler söylemek ve inandırıcı tavırlar geliştirmek CHP’nin en başta gelen demokratik görevi olmuştur. Bu tutum her şeyden önce CHP’nin “inandırıcı” olabilmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için gereklidir. Ayrıca Kürt sorununun “çözümü”nün AKP’nin tekelinde olmadığını CHP’nin tabanına ve Türkiye’deki kamuoyuna göstermesi açısından gereklidir. Daha önemlisi bu tutum; CHP’nin hem Kemalist tekçi, şoven ve baskıcı politikalardan kurtulması ve kendi içindeki ırkçı düşüncelerden sıyrılarak demokratik bir parti olabilmesi için de zorunludur.
Türkiye’de milliyetçi, ırkçı güçler güç kazandıkça CHP’nin içindeki demokratik güçler de dahil olmak üzere tüm devrimci, ilerici bloklar zarar görür. Bugüne kadar CHP’nin “ciddi” anlamda iktidara gelememiş olmasının önemli bir nedeni de CHP’nin gerektiği gibi gerici ve ırkçı güçlere karşı net tavır alamamış olması bir nedense, diğer neden de CHP’nin içindeki demokrat güçlerin gerektiği gibi Kürt halkıyla ilişkiler kuramamış olmasıdır. Bu eksiklik aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesini de engellemiştir. CHP klasik politikalarını mı uygulayacak yoksa “yenilenecek” mi? CHP’nin önünde duran en zor imtihan budur. AKP-MHP iktidarının Kürtleri birbirine düşürmeye çalışarak, yeni bir “Birakuji” (kardeş savaşı) kardeş kavgasını yürürlüğe koyduğu bugünlerde CHP bu imtihanda ne yapacaktır. İşte CHP ve içindeki demokrasi güçlerinin işleri bu açıdan zordur diyoruz.
Unutulmaması gerekir ki; CHP’nin atacağı her demokratik adım başta HDP olmak üzere demokratik güçlerin desteğine muhtaçtır. Dahası demokratik bir Türkiye’nin inşası için CHP’nin gerekli olan rolü yürütebilmesi için HDP ve demokrasi güçleri tarafından destek ve dayanışma görmesi şarttır. Peki, HDP bu konuda ne yapacaktır? Kuşkusuz ne yapacağını HDP bulup çıkaracaktır. Biz de bu köşenin yazarı olarak bir şeyler yazmak zorundayız. Her şeyden önce demokratik siyasi hareketin halkın gözünde bir tercih olması zorunludur. Onun için “o partiyle, bu partiyle” polemik yapmaktan çok “demokratik paradigmayı” kitlelerle buluşturma, demokratik bir atak yapmak gerekir. Demokratik bir Türkiye yaratılması için Kürt fikriyatının kitlelerce kavranması ve “maddi bir güç” haline getirmeye çalışmak ana görevlerdendir. İkincisi, devrimci “demokrat güçlerin” özenle takip edebileceği yasal bir parti yaratmak temel görevdir. Muazzam demokratik bir halk kitlesi oluşmuştur. Bunun için “Parti işçilerinde” aranması gereken nitel özellikler “çok yönlü” olarak değişmiştir. “Niteliğine ve yeteneğine” göre görev almak ve de “vermek” bir zorunluluk olmuştur. Üçüncüsü, güncel politik gelişmeleri takip eden ve “devrimci manevrayı” refleks haline getirmiş atılımcı, atak, genç, dinamik, tecrübeli ve erdemli kadrolarla yola koyulmak zorunlu bir dayatma olmuştur…