Mahir ve arkadaşlarının ilan ettiği Parti / Cephe, Deniz-Sinan ve Cihan’ın THKO’su 78 kuşağında çok büyük bir etki yarattı, devletin orantısız güç kullanarak ezmesinden sonra. Ama 68 kuşağından da Mahir ve arkadaşlarına birçok aydın, sanatçı,TİP’li dört köşe arandıkları dönemde, risk alarak evlerini açtı, Maltepe tünelinden kaçtıklarından sonra.
Devrimci çocuklara yardım etmek gerek anlayışı ile. Sonuç olarak “bizim çocuklar”dı.
Tüneli Cihan ve Ömer kazmıştı ama tam şövalye ruhu ile Mahir ve arkadaşlarını da davet ettiler, hatta bir fazlasıyla. Ulaş’ı Bebek’te infaz ettiler, Mahir, Ömer, ve Cihan’ı Niksar/Kızıldere’de. Ziya Fındıklı baskınından sağ çıktı. Kızıldere’de bir tek Ertuğrul Kürkçü’nün sağ kalması gibi.
Nedense ölenleri (tabii öldükten sonra) severiz de, sağ kalanlara da kulp takmayı pek bir severiz.
Mehmet İncili MAY Yayınları’nda çalışırdı, kitaplarını triporter ile dağıtırdı yayınevinin. Neredeyse triporteri ile eşleşmişti.
Hesapta, Mahir’leri Maltepe’den o alacak. O da bir sürü ev hazırlamış zaten. 5 kişiyi nasıl yapacaksa triporterin arkasına sıkıştıracak. Zavallı triporter, o da epey zaman Sansaryan Han’ın önünde tutsak kaldı. Akıbeti ise meçhul! Kayıp triporter!
Biz Maltepe’de Şadi Alkılıç torba davasından yatıyorduk. Çetin Özek’inden Vedat Günyol’una, Azra Erhat’ına, Tilda’dan Azra’sına. Konser piyanistimiz bile vardı: Magdlena Rufer. Masis ve Harun’u, Işıtan’ı unutmayalım lütfen. Sungurlar efsane işgalinin konsey başkanı Vahit Tulis’i de.
Aydın Engin, Babür Kucucu, Tanju ve Seçkin yatakçılarımız. Nihat Sargın tabii unutulmamalı. Öyle bir senaryo ki, 23 yaşında doktora öğrencisi ben TKP yöneticisi, Dr. Nihat Sargın ise üye!
Maltepe’de herkes arasındaki ilişki dostane. Öyle ki, sohbetlerden birinde Cihan Alptekin, Aydın Engin’e birlikte günlük gazete çıkarmaktan söz edebiliyor. (Yani, aydınlar ile devrimcilerin ortak gazete çıkarmaları projesinin patenti, bizim Karadeniz çocuğu Cihan’dadır!)
Cihan benden THKO İstanbul Davası savunmasını yazmamı isteyebiliyor. Öyle ya, habire master ödevleri hazırlamama tanıklar. Deniz, doktriner diye takılıyor. Eylemden vakit kalmadığı için birden popüler olan “Tütün” romanını, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde özetletmişti bana.
Bu arada biz tahliye oluyoruz. Komplo teorisyeni olsak, işte bu tehlikeli bağlar gelinmesin diye bizi erken tahliye ettiler diye hava atabilirdik!
Adamlar tünel kazmakla meşgul, savunmaya mavunmaya vakit nasıl ayırsınlar!
Sonra entel takılan kimi solcularımız az eleştiri döşemedi bu savunmalara. Kimileri de nemalanmaya kalktı.
Oysa, Deniz’in idam sehpasındaki son sözleri yeterli idi, onun gerçek savunması olarak.
Mahir de, THKP-C Davası savunmasını yazma işini daha sonra PDA’cı olacak Zongundaklı bir vatandaşa havale etmiş. O da önüne koymuş Doğan Avcıoğlu’nu kopya çekiyor. (Demek sapma o zaman başlamış, gariban, Avcıoğlu üzerinden savunma hazırlarsa olacağı bu) Masis de homurdanarak ona bakıyor. Kemalizm konusunda en erken uyananlarımızdan biri ne de olsa. Hatta bana da fırça çekiyor, savunmamda, anti emperyalist söylem derdiyle kurduğum cümlelerde, Kemalizan diskurlar bulduğu için!
Her şey bir yanıyla son derece ciddi, ama bir yanıyla da çocukça, romantik ve amatör.
Belki de bunun için devletin kafası karışıyor, panikliyor, deli dana gibi her yana saldırıyor.
Ömer Ayna DDKO’lu, keza en genç elemanlardan Zeruk da. Ula, ne işiniz var THKO’da? Ya da Karadeniz çocuğu Cihan? Nerede hareket, orada bereket!
Dağa çıkalım deyince, kimin yüreği erimez ki?
Bazı Kürt milliyetçileri de söylenmiyor mu 30 yıldır, yahu bu Tirkaların ne işi var Kerkeran saflarında diye?
Yani karşılıklı bir omuzdaşlık anlayışı…
Aslında Mahir’in Parti/Cephe fikri batı cephesinde değil de doğu cephesinde filizlendi. Maşallah Parti de var Cephe de… Birisi kapanırsa öteki açılıyor…
Batı cephesinde ise değişen bir şey yok, 80 sonrası. Ne parti(ler) kaldı ne cephe(ler).
Bir vatandaş, 80 öncesi, Mahirci olduğunu iddia eden bir sürü hareketin adını saydıktan sonra, “Valla Parti/Cephe enflasyonu var!” diyecekti.
Doğu Cephesi ise on yıllardır hareketli. Devlet yoruldu yaa, tutuklaya tutuklaya! Ama öldürmeye, yıkmaya doymadı.
Yoruldu ama acınacak yanı yok!