24 Haziran seçim sonuçlarının insanlar üzerindeki etkisi ilginç farklılıklara yol açıyor. Akşam saatlerinden itibaren araçlarıyla gürültülü kutlamalara girişen AKP’lileri izledik şehrin sokaklarında. Recep Tayyip Erdoğan’ın adı bile başlı başına bir slogan olarak çınlıyor gecede. “Ree ceep Tay yiip Erdoo ğan” avazlarına silah atışları, şarjör boşaltmalar eşlik ediyor.
Televizyonlar saat 21.00’i geçtikten sonra HDP’nin barajı aştığını duyuruyorlar. 8% ile başlayan, çıkardığı milletvekili hanesinin karşısına “0” yazan şemalar hızla değişiyor. Buna bağlı olarak AKP hanesinde 360’larda gösterilen vekil sayıları bir anda 300’lere, kısa bir süre içinde de 290 küsurlara geriliyor.
Seçim özel programı arada sahadaki muhabirlerden gelen haberlerle kesintiye uğruyor. Parti genel merkezlerinden, SYK merkezinden görüntüler akıyor ekranlara. CHP Genel Merkezi önünde öfkeli partililer açıklama bekliyor ‘yönetim aşağı’ sloganı ile yaşanan hezimete gerekçe arıyorlar. Ne de olsa seçimin bir gün öncesindeki yüksek beklenti hayal kırıklığına yol açmış, insanlar Erdoğan’ın birinci turda oyların yarıdan fazlasını almasını sindirememişler. Bu ağır şok içinde Kemal Kılıçdaroğlu veya Muharrem İnce bir kez daha yaşamlarının zor bir gecesini yaşamaktalar. Bulundukları odadan çıkıp ne desinler bu kırgın insanlara? Açıklanmayan oylar da sonucu değiştirebilecek gibi görünmüyorlar.
Saatler ilerledikçe televizyon ekranları siyaset dünyasından yorumcuları konuk etmeye başlıyorlar. ÖDP adına pek çok seçime katılmış olan Alper Taş seçim yarışında sosyalistlerin olmadığının altını çiziyor katıldığı söyleşide. Belli ki HDP’nin her fırsatta vurguladığı sosyalizm olgusu bilinçli bir şekilde görmezden gelinmeye çalışılıyor. Bu partiye karşı bilinçli bir şekilde üretilen ‘kimlik siyaseti’ karalaması halen çok geniş bir çevrede alıcı bulmaya devam ediyor. Üstelik HDP’in kadın hakları, iş cinayetleri, doğa talanına karşı ısrarcı muhalefeti bilindiği halde, hatta bu konularda muhalefet eden tek parti olduğu gerçeği orta yerde duruyorken HDP’yi salt Kürt kimliği ile tanımlamak hiç de adil değil. ‘Türk solu’ geleneksel hastalığından kurtulmaya pek de niyetli değil anlaşılan. Sosyalizmi Kemalizm’le harmanlama uyanıklığı söylem bazında işlevsel olmakla beraber toplum karşısında pek de alıcı bulacak gibi değil. Doğu Perinçek’in binde ikilerle açıklanan oyu da bunun en yalın göstergesi. Propaganda döneminde aynı Perinçek ikinci tura kalacağının kesin olduğunu bildiriyordu partisinin yayın organında.
Türkiye’de seçim öncesinin sözleri ‘yağmasan da gürle’ deyimini anımsatıyor insana. Ne de olsa en olmayacak şeylere dahi inanmaya teşne insanlar bulunabiliyor zira.