Ekonomik siyasi ve toplumsal kriz kar topu gibi büyüyerek devam ediyor. Yıllardan beri kriz gizlenmeye çalışılsa da artık patlayan lastik yama tutmamakta ve tüm toplum tarafından görülmektedir. Siyasi iktidar bu durumu vatan-millet-Sakarya edebiyatı ile de gizleyememektedir. Devletin tüm olanaklarını ve kadrolarını kullanarak ve her türlü manipülasyonu uygulayarak girdikleri seçimlerde bile hezimeti yaşamaktadırlar. Krize karşı yaptıkları tüm ekonomik programların sermayeyi kurtarmaya dönük adımlar olduğu herkes tarafından açıkça görülmektedir.
Bir avuç “azgın azınlık” dışında işçiler, emekçiler ve ezilen halklar gün geçtikçe daha fazla yoksullaşmakta, krizin faturası daha da ağırlaşmaktadır. Enerji maddelerinden temel ihtiyaç maddelerine kadar her şeye yüksek zamlar gelirken, emekçilerin maaşlarına sıfır zam reva görülmektedir. İşsiz sayısı sürekli artmakta, istihdam azalmaktadır. Uygulanan antidemokratik uygulamalara tepki verenler bastırılmaktadır. Siyasi iktidar, toplumun talep ve önerilerini dinleyeceği yerde, baskı ile tepkilerin yayılmasını önlemeye çalışmakta, tepki verenleri kriminalize ederek itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Temel gıda maddelerine yapılan zamlara, yoksullaşmaya karşı çıkmak ve zamlar karşısında eriyen maaşlara zam istemek de “vatan hainliği” olarak değerlendirilmektedir.
İşsizlik her geçen gün artıyor. Toplumsal sorunların başında gelmektedir. Atanamayan öğretmenler, iş bulamadığı için evine ekmek götüremeyen, çocuğuna harçlık veremeyen yurttaşların intihar haberleri sürekli gelmektedir.
Bir avuç “azgın azınlığın” her talebini hiç ikiletmeden karşılayan siyasi iktidar, sermayeye teşviklerle vergi afları ve kredi ertelemeleri gibi her türlü kolaylığı sağlamaktadır. Kendi çıkarlarını koruyarak kendi yarattıkları krizin faturasını “aynı gemideyiz” yalanıyla bizlere ödetmek istemektedirler. Emekçi halklar son seçim sonuçlarına da “aynı gemide değiliz” diyerek tepkilerini yansıtmış ve krizi yaratanlara ders vermiştir. Ders vermeye de devam edecek, krize karşı insanca bir yaşam mücadelesini yükseltecektir.
Devleti yönetenlerin itibardan tasarruf olmaz diyerek savundukları lüks yaşantıları, şatafatlı yaşamları devam ediyor. Ancak bir lokma ekmeğe, işe muhtaç olanları yıllardır biat kültürü ile yönetmeye çalışmalarına karşı milyonların tepki vererek daha iyi bir yaşam talebi ve alternatif arayışları başlamıştır. Şimdi bizlere düşen çaresizlik içinde elindeki lokmasını kaybetmemek için her türlü aşağılanmaya rağmen tepki vermeyen sessiz milyonları örgütleyerek mücadeleye katmak için daha fazla çaba göstermek olmalıdır. Kriz koşulları ve artan işsizlik sermaye açısından bir yönetme biçimi haline gelmiş, milyonları sistemden koparmamak için sopa olarak kullanmaktadır.
Yoksulluğun ve işsizliğin en yoğun görüldüğü bölge illerinde yıllardan beri bu politika uygulanmaktadır. Mevsimlik işlerde bile zorunlu olarak iktidar partisine yakın olma şartı aranmaktadır. Yine iktidara yakın sermaye gruplarına her türlü kolaylık sağlanarak teşvik ve desteklerle kurulan fabrikalarda işe girmek, halkı yönetmenin ve sisteme çekmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. İktidar tarafından bu fabrikalar seçim malzemesi dahi yapılmıştır. Dün propagandasını yaptıkları fabrikaların bazılarında aylardır maaşlar verilmezken her türlü hak gaspı yaşanırken kör, sağır, dilsiz olmakta, muhatap bulunamamaktadır.
Bölgenin her türlü doğal zenginliği iktidara yakın sermaye grupları tarafından yağmalanırken, şimdi de üretim açısından avantaj olan genç işçsizlik sömürülecek yağmalanacak bir olgu olarak değerlendirilmektedir.
“Bölgeyi Türkiye’nin Çin’i yapacağız” diyerek uluslararası sermaye işbirliğinde maliyeti devlet imkanlarıyla kurulan fabrikalar, maaşları yine bize ait olan paradan, işsizlik fonundan karşılanarak işçiler asgari ücretin altında çalıştırılarak kendi sermayelerini güçlendirmenin aracı haline getirilmiştir. İşçilere resmi olarak asgari ücret aldıkları gösterilirken gerçekte asgari ücretin altında maaş verildiği bilinmektedir. Bu iddia değil, oralarda çalışan arkadaşlarımızın aktardığı bir gerçektir. “Azgın azınlık”, “yasalar tarafından suç olan asgari ücretin altında işçi çalıştırılamaz” maddesini bile açıktan çiğnenmekte, fabrika içlerinde de yoğun baskı ile üretim yapılmaktadır. Zaman zaman bu durum basına yansısa da ne yazık ki bizim tarafımızdan da güncelleştirilmemektedir. Önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı bir çalışma ile kamuoyu bilgilendirmesi yapılacaktır.
Öyle Savcı Sayan’ın şov yaptığı gibi güllük gülistanlık değildir. Seçim sonuçlarındaki etkenlerden biri de o fabrikalarda iş vaadi olduğu bilinmektedir. O yüzden şov olarak sunmak istemektedir. Ama kazın ayağı öyle değildir. Yine aynı bölgede aynı işi yapan ama aylardır maaş alamayan yüzlerce işçi vardır.
Ekonomik krizi, işsizliği fırsat bilerek işçileri köleleri gibi gören patronlara şunu söylüyoruz: Bugün bunları yapmak sizin için hala mümkün olabilir ama yabana atmayın bizi. Arkanızda her türlü devlet desteği olsa da bölgede hukuk, kanun rafa kaldırılmış olsa da bu köle düzenine dur diyenler, köle değiliz diyenler sizin bu pervasızlığınıza örgütlü bir güçle cevap verecektir. Yaptıklarınız yanınıza kâr kalmaz.