Arif MOSTARLI
“Bakan istifa etsin deniliyor. Ben zor anlarda bırakıp kaçacak adam değilim. Yaptığım her türlü işin arkasındayım, bunun hesabını da gerekirse sonuna kadar veririm. Büyük bir gönül rahatlığı ile söylüyorum ki bu proje ile ilgili her türlü tertibat önceden alınmıştır.”
Çok tanıdık değil mi?
Normal. Çünkü hem söz konusu olan olay tanıdık, hem de sözlerin sahibi… Bundan tam 15 yıl önce, 22 Temmuz 2004’te, 41 kişinin yaşamını yitirdiği Pamukova tren faciasının ardından zamanın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım konuşuyor…
Sadece o konuşmuyor elbette. Aynı günlerde Tayyip Erdoğan da önce gazetecilere ‘nasıl soru sorulması gerektiğini’ öğretiyor, sonra da “Öyle aklınıza her gelen şeyde, her kazada kalkıp da pat diye burada tasarruf sahibi olan bakandı, hükümetti, bunları böyle görevden mi aldıracağız. Haddinizi bilerek soruları sorun” diyordu.
Şov uğruna olanlar
Bugünlerde Çorlu davası sürerken ve aileler mahkeme kapılarında darp edilirken Pamukova’da olanları hatırlatmak gerekiyor. 1975’ten beri bütün politikacılar tarafından sürekli vaat edilen ama sonra unutulan ‘Hızlı Tren’ 2003’ten sonra AKP’nin aklına geldiğinde, aslında olacaklar belliydi. Büyük bölümü son derece ‘yaşlı’ olan demiryolu hatlarının bu işe uygun olmadığı, öncelikle altyapının kurulması gerektiğini bütün uzmanlar söylese de kimse umursamadı. Oysa 1950’lerden beri otomobil endüstrisinin çıkarlarını kollamak için tek bir yatırım yapılmayan, atölyeleri, tesisleri bir bir kapatılan ve giderek özelleştirilen demiryolları, aslında ‘hızlı tren’ için değil, normal ulaşım açısından bile sakıncalı bir noktadaydı. Çoğu yük treni olduğu için haber olmasa da, örneğin 2003’te sadece bu hatta 46 raydan çıkma vakası yaşanmıştı.
Ama şov, her şeyden önemliydi! Ve öyle oldu. 4 Haziran 2004 günü, Erdoğan kırmızı şapkayı giyip ‘hızlı tren’in hareket işaretini verdi, törenler yapıldı. Bütün bunlar olurken usta makinistler bu işe bulaşmamaya çalışıyor, sendika ve uzmanlar ise uyarılarını tekrarlıyordu. Kimse umursamadı ama.
Böylece 22 Temmuz gününe gelindi. Tren, Mekece İstasyonu’nu geçtikten sonra aşırı hız yüzünden raydan çıktı ve felaket yaşandı. 230 yolcudan 41’i yaşamını yitirdi. Manzara o kadar feciydi ki, ilk anda ölü sayısı çok daha fazla açıklandı, çünkü torbalara konulan vücut parçaları tek tek insanlar olarak değerlendirilmişti!
Her zaman onlar suçlu
Doğal olarak, soruşturmanın ilk hedefi makinistlerdi. 1. makinist Fikret Karabulut 2 yıl 6 ay hapis, 2. makinist Recep Sönmez 1 yıl 3 ay hapis verildi. Savcılığın TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman hakkında soruşturma açılması talebi ise Binali Yıldırım tarafından reddedildi. Daha sonra yargılama süreci devam etti, derken makinistlerin cezaları onaylandı.
Bu arada, kazaya ilişkin “Takdir-i ilahi. Allah’ın işi” diyen TCDD Genel Müdür Yardımcısı Ali Kemal Ergüleç ile Süleyman Karaman görevinden alındı ama işsiz de kalmadılar. Karaman AKP milletvekilliği ile onurlandırıldı, Ergüleç ise İETT Genel Müdürlüğü’nde istihdam edildi.
Oysa bilirkişi raporlarıyla facianın ardında eski raylarla yapılan hızlı tren denemesinin olduğu ortaya çıktı. Kazayla ilgili bilirkişi raporunda, birinci makinist 8’de 3, ikinci makinist 8’de 1 ve demiryolu 8’de 4 kusurlu bulundu. Demiryollarıyla azıcık ilgili olan herkes, tren kazalarında en az sorumluluğun makinistlerde olduğunu bilir ama yine her zaman olduğu gibi suç onlara yıkıldı, 8’de 4 kusurlu TCDD kurumu yöneticilerine kimse dokunamadı.
Bir zincirin halkaları
Konuyla ilgili açıklamalar yapan Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) ve TMMOB Makina Mühendisleri Odası, sorunun yapısal olduğunu, makinistlerin suçlanamayacağını defalarca belirttiler. BTS, açıkça “Tren işletmeye alınmadan önce tamamlanması zorunlu altyapı sistemleri hazır olmadan hızlı trenin çalıştırılmasına göz yuman anlayış sorumludur. Bu anlayış ‘hızlandırılmış tren şovu’ uğruna Pamukova’da 41 yurttaşın hayatını kaybetmesine neden olmuştur” dedi. O dönem henüz tam olarak ‘havuz’ haline dönüşmemiş olan gazeteler de idarenin sorumluluğuna dikkat çektiler ama sonuç değişmedi.
Sonuç değişmeyince, ‘kader’ de değişmedi. 2018’e gelindi sonra ve Çorlu’da 25 insanımızı yitirdik. Ve yine suç gelip makinistlere dayandı! Genel Müdürler ve bütün diğer yetkililer aramızda gezmeye devam ediyorlar. Çorlu’da 9 yaşındaki oğlunu kaybeden bir kadın ise hala ‘adaletin olduğuna inanmak istiyorum’ diye sesleniyor… “Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir insana dönüştüm” diyor Mısra Öz acıyla. Pamukova’dan Çorlu’ya, bütün bu cinayetlerin sorumluları ise keyiflerini bile kaybetmiş değiller!