İnsanlar, sosyalleştirdikleri hayvanları ile toprağını işlerdi. Bulunduğu yerden gideceği yere hayvanları taşırdı onları. Hayvanlarından elde ettiği ürünleri ekmeğine katık yapardı. İhtiyaç fazlası ürünleri de aile bütçesine katkı olsun diye satardı. Hayvanların gübreleri toprağı beslerdi, yağmur suyunu tutardı. Kısacası, toprak, bitki, hayvan üçlüsünün dostluğu tarımın temeliydi, bekasıydı. Üçlüden birinin eksiksiliği, tarımı yavanlaştırırdı. Merasız hayvan yetiştiriciliği ise tatsız tuzsuz yemeğe benzer.
Meralar ve Milli Tarım Projesi
Milli Tarım Projesi kapsamında “25 ilde mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri kurulacak” diye ifade edildi. Ancak bu kararları alanlar, yirmi yıllık ot parasını ödeyenlerin meraları kiralayıp üzerine konut yapabilmelerine imkân sağladı. Hangisi doğru veya “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” (!)
Sülükler için mera değişiklikleri
1998 yılında 4342 sayılı Mera Kanunu çıkarıldı. Çıkarılan Kanunun 14. Maddesi, Tahsis Amacının değiştirilmesi başlığını taşımaktaydı. Bu maddedeki esaslar dahilinde meraların farklı kullanımına izin verildi. Bu maddede de, Kanunun çıktığı 1998 yılından günümüze kadar dokuz değişiklik yapıldı. Mera Yönetmeliğinin “Tahsis Amacının Değerlendirilmesi” başlıklı 8’inci maddesinde ise bugüne kadar on iki değişiklik yapıldı. Her dört yılda bir değişik siyasal partiler hükümet olsaydı bile bu kadar değişiklik olmazdı. 17 yıllık AKP hükümeti bu yıl yaptığını ertesi yıl beğenmez oldu. Değiştirdi. Yapılan her değişiklik de, meraları korumayı değil, tahsisini kolaylaştırdı. Başka bir deyişle, sülükler meraların kanını emsin diye ardarda değişiklik yaptı AKP. Mera alanları bu nedenle sürekli daraldı.
Büyükşehir Yasası ve meralar
Bilindiği üzere Büyükşehir Yasası çıkarıldı. Belediye sınırlarının il mülki sınırları bu kanunla genişletildi. Köyler mahalle yapıldı. Köylülerin ortak varlığı meraları ellerinden alındı. Şimdi meraların durumu iyiden iyiye belirsiz. Ayrıca mera ıslahı yapılmaya, yapılmaya verimsizleşti. Bu durum hayvan yetiştirciliğini kısıtlıyor. Meraların verimsiz ot yapısı koyun, keçilerin otlayabilmesine sınırlı olanak verirken, sığırların merada beslenebilmelerini iyiden iyiye olanaksızlaştıyor. Hayvanlar, hammaddesi GDO’lu ürün olan hazır yemle beslenmeye mahkum edildi.
Yetiştiricilik zor zenaat
Koyun, keçi yetiştiriciliği “zor zenaat.” Çoban temini başlı başına bir sorun. Uygulanan şirket yanlısı politikalar nedeniyle genç nüfus tarımı terk etmiş durumda. Kırlar canlı organizma olmaktan çıktı/çıkarıldı. Doğa insansızlaştırıldı. Bu sorunlara çözüm üretilmeden, ıslah yapılmadan, mera talanını durdurmadan AKP’nin mera hayvancılığı önerisini dile getirmesi ne kadar sahici?
Yetiştirici bölgeleri oluşturulması
Milli Tarım projesi kapsamında hayvancılıkla ilgili başka öneriler de vardı. Bunlar; – 31 ilde damızlık gebe düve merkezleri, – 22 ilde damızlık koç-teke üretim merkezleri, – 8 ilde damızlık üretim merkezleri kurulmasıydı. Bu öneriler yeniymiş gibi sunuldu. Halbuki Bakanlığın daha önce yürüttüğü “Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Projesi” vardı. Söz konusu proje, yerli koyun ve keçi gibi hayvanlarımızın; – Et, süt, yapağı, kıl, tiftik ve döl veriminin artırılması, damızlıkçı işletmelerin kurulması, – damızlıkçı işletmelerin kurulması, – küçükbaş hayvancılıkla nitelikli damızlık ihtiyacının karşılanması, – Birlik ve yetiştiricilere hayvan ıslahı organizasyonunun ve ıslah uygulamalarının öğretilmesi amacını taşıyordu. Milli Tarım Projesi ile yetiştirici bölgeleri oluşturulması kapsamında, yeni bir şey gibi sunuldu. Toplum yanıltıldı.
Kırmızı et yetersiz
Türkiye’de özellikle kırmızı et üretimi yetersiz. Sığırcılığı geliştirmek iddiasıyla AKP çoğu kez şirket karakterli işletmelerin kurulmasını destekledi. Bu tip çabalar doğal olarak, yüksek süt verimli işletmelerin kurulmasına yol açtı. Hal böyle olunca inek sayısı artmadan süt üretimi bir miktar arttı, ama et üretimi beklenen düzeye çıkmadı. Büyük sığır işletmeleri hayvanları meradan kopardı. Kapalı alana hapsetti. Önlerine hazır yem boca edildi. Fakat Türkiye yem konusunda kendine yeterli değil. İthalatçı. Tarım politikalarının her adımında “millileşe, millileşe(!) “ çok şükür ette ve yem hammaddesinde ithalatçı olduk(!)
Demem odur ki, AKP, büyük ölçekli yeni işletmelerin kurulmasını desteklemeye devam ederek yanlışın üzerine yanlışla gitti. Gitmeye de devam ediyor. Küçük çiftçi yerine kapalı alan sermaye sığırcılığı desteklenerek yanlışta ısrarını sürdürüyor. Esas yanlışın büyüğünü, ortaya attığı “Tarımda Milli Birlik Projesi” ile tüy dikecek! Haftaya onu konuşacağız.