Maden patronları istemekten, iktidar ise vermekten bıkmadı. Madencilik faaliyetleri Türkiye’de doğal yaşamı altüst ederken, patronlar sektörün S.O.S. verdiğini belirterek destek talebinde bulundu.
Yusuf Gürsucu
Türkiye’de maden patronları, Ege Maden İhracatçıları Birliği’nin ev sahipliğinde İzmir’de “Madencilik Sektörü İstişare Toplantısı”nda bir araya geldiler. Toplantıda, sektörün 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 9.2 küçüldüğünü, sektörde ciroların düştüğünü, ihracatta da 5 milyar dolardan 4 milyar dolarlara gerilediğini, işletmeleri yarına taşıma sıkıntısının olduğuna dikkat çekerek, “Acil önlem alınmazsa madencilik sektörü S.O.S veriyor. Biz tüm zorluklara rağmen ülkemiz için ‘İnadına Üretim, İnadına İhracat’ inancı ile çalışıyoruz; ancak karşımıza çıkan engelleri ‘Yerli Madencilik’ söylemiyle bağdaştıramıyoruz” diye açıklamalarda bulundular.
Zeytincilik yasası rahatsız etti
Sektörün başkanları, toplantıya ilişkin yaptıkları ortak açıklamada, Türkiye’de yatırım ortamının bozulduğuna vurgu yaparak, orman bedellerinin ödenemeyecek seviyedeki yüksekliği, orman izin başvurularının sonuçlanmasının yıllar alması, Zeytincilik Kanunu’nun madencilik yapılamaz boyutta uygulanması gibi sorunlardan dolayı madencilik sektöründe morallerin sıfıra düştüğünü belirttiler. Sektöre karşı hat safhaya ulaşan olumsuz yaklaşımlar nedeniyle madencilik sektörünün 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 9.2 küçüldüğünü, sektörde ciroların düştüğünü, sektörün öngörülebilir olmaktan çıktığını ve işletmeleri yarına taşıma sıkıntısının başladığını belirttiler.
Sınırsız orman katliamı talebi
Madencilik sektöründe, özellikle izin prosedürleri, mülkiyet sorunları, orman mülkiyet bedellerinin yüksekliğinin madencilik projelerine ve yatırımlarına olan ilgiyi azalttığına dikkat çekilen açıklamada, “Orman izin bedelleri bugün birçok altın madeni projesinde yatırım bedelinin yüzde 50’isini bulacak düzeye gelmiştir. Biz, üreticiler olarak hiç para alınmasın demiyoruz; ödenecek bedellerin hakkaniyetli olmasını talep ediyoruz. Bu sorunların çözümü için birçok alternatif üretilebilir. Biz burada her türlü katkıyı sunmaya hazırız” çağrısına yer verildi. Bir taraftan kendilerinin de sınırsız destek verdikleri “Yerli Madencilik” söylemi dillendirilirken, diğer taraftan ağırlaştırılan maddi ve cezai uygulamaların “Türkiye’de madencilik yapılması istenmiyor” izleniminin yaratılmasına neden olduğunu söylediler. Tüm bu söylemler orman dahil yaşam alanlarını madencilere tahsis edilme arzusunu ortaya koydu.
Yeni Maden Kanunu istiyorlar
“Ülkemizin yeraltı kaynaklarının çıkarılıp ekonomiye kazandırılmasının milli bir görev olduğunu düşünüyoruz” ifadesine yer verilen açıklamada, “Topraklarımızın altında işletilmeyi bekleyen madenlerimizi işleterek milletimizin yararına sunmak istiyoruz. Madenler olmazsa hayat olmaz” görüşünü kamuoyuna anlatmak için etkinlikler yapacağız. Yeni Maden Kanunu ihtiyacının gerekçelerini anlatılacağız” gibi ifadelerin yer aldığı açıklamalar madencilerin şımarıklığını ortaya koyarken bu faaliyetlerini ‘mili’ vb. sözlerle süsleyerek doğal yaşamı, hayvancılığı, tarım üretimlerini, ormanları ve su havzalarının yok edilmesi karşısında kendi çıkarlarının daha önemli olduğunu yaptıkları açıklamalarda açıkça ortaya konmaktadır.
Yaşam yok ediliyor
Özellikle AKP iktidarı ile birlikte yaşanan süreçte doğal yaşam maden ve enerji şirketlerinin çıkarlarına kurban edildiği bir gerçek. Çıkarılan yasalarla İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda maden olması halinde şirketlerin çıkarları kamu yararı iddiası ile öne çıkarılarak o meydanı şirketlere peşkeş çekilebilmesi sağlanmış durumda. Kazdağları, Karadeniz yaylaları-dağları, Munzur Dağları, Bergama, Madra Dağı, Uşak Eşme, Manis Turgutlu Çal Dağı, Erzincan İliç, Ordu Fatsa, Gümüşhane Dağları, Kütahya, Bursa ve nice doğal yaşam ve en son Gediz Havzası’nı var eden Murat Dağı. Saymakla bitmeyecek sayıda maden faaliyeti ile doğal yaşam yok olurken maden patronlarının halen ağlayarak yeni alanlar ve sınırsız özgürlük isteyebilmeleri var olan iktidarın hangi amaçla iktidarda olduğunu göstermeye yetmektedir. Demokratik bir ülkede ne böyle talepler ne de bu yağmayı sağlayan yasalar asla olamazdı.
Kapasite artışında ÇED kalktı
Maden Kanunu’na “milli menfaatlere uygunluk” ibaresi eklendi ve madenlerin yurt içinde işlenmesi halinde yüzde 1 ila yüzde 2 düzeyinde olan devlet hakkının yüzde 75’inden vazgeçildi. Maden sahalarında verilmiş olan ruhsatlar kapasite artırımı veya aynı havzada yeni maden ocağı açılması halinde aynı ruhsatın yeni alanı da içine alması sağlanıp, yeni bir ruhsat ve dolasıyla yeni bir ÇED işlem süreci kaldırıldı.
AKP iktidarı onlar için vardı
Madencilerin sınırsız bir doğa ve emek sömürüsü talep ettikleri ve bu talebe de iktidarın bugüne kadar duyarlı davrandığı ise bilinen bir gerçek. Berat Albayrak madenlerle ilgili yaptığı bir açıklamada, “Milli Enerji ve Maden Politikası” programlarını şu sözlerle ifade etmişti: “En bakir ve gelişmeye açık alanımız maden. MTAözel işbirliğiyle ortaklıklar kurulacak ve bölgesel aramacılık noktasında da bir süreci başlatacağız. Madencilik Türkiye’yi katma değer noktasında çok ileri taşıyacak. Bunun için neye ihtiyacınız var? Türkiye jeofizik haritası 2018’de tamamlandı. Tüm Türkiye coğrafyasını, bitki örtüsünden topografik yapısına kadar röntgenini çekip madencilikte sahip olunan kaynakları göreceğiz. İlk sonuçlar gelmeye başladı. Çok harika sonuçlar elde ettik. Türkiye’nin taşı da toprağı da altın inşallah” sözleriyle, madenciliğe yönelik politikalarını ortaya koyarken yaratılacak olan ekolojik krize değinme gereği bile duymamıştı.
Devlet devreden çıktı
2019 yılı başında TBMM’de kabul edilip yasalaşan, “Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile ‘Yerli-milli’ yakıştırmasıyla doğa yağmasını sınırladığını düşündükleri Maden ve Enerji Piyasası kanunlarındaki birçok madde değiştirildi ve yağmanın önünü açan yeni maddeler eklendi. Kanun gerekçesi, ‘Uluslararası enerji ticaretinde stratejik konumun güçlendirilmesi, maden kaynaklarının etkin kullanılması, madenciliğin verimli noktalara taşınmasının öncelikli hedefler içinde yer alması’ biçimiyle özetlenmişti. Kanunda yer alan madenle ilgili bölümlerde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı uhdesinde olan yetkiler, kuruluşunun tamamlandığı açıklanan, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) devredilmesi ve madenlerde devlet hakkının yeniden düzenlenerek çıkarılan madenlerin şirketlerce yurt dışına ihraçları sağlanırken devlet devreden çıktı.
AKP daha ne yapsın?
Eski Enerji Bakanı olan Berat Albayrak geçen yıl yaptığı bir açıklamada, ‘Türkiye’nin Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu’ (UMREK) ile madenlerde yeni bir döneme girildiğini belirterek, “Uluslararası Maden Rezervleri Raporlama Standartları Komisyonu (CRIRSCO) üyeliğiyle beraber, maden sahalarımızda yapılan arama ve işletme faaliyetlerine ait sondaj, analiz, test ve her türlü çalışma verisi artık uluslararası standartlarda ve tüm dünyada geçerli UMREK kodu ile raporlanacak. Şimdi madenlerde ‘Türkiye vakti’ diyoruz. Türkiye’de yatırım yapan hiçbir yatırımcı kaybetmedi, istiyoruz ki madencilik alanında da yatırımcılar girsin, kazansın” sözleri madenciler için iktidar daha ne yapsın sorusunu ortaya çıkarıyor.
Ekoloji Servisi