Uzun bir süredir politik ortam için yapılan değerlendirmelerin ortak noktası, “Türkiye’nin yeni bir sürece girmiş olması ve bu sürecin yarattığı derin boşluklar olduğu” tespitidir. Bizim için bu tespitten çok daha önemlisi; doğan bu boşluğu Kürtler ve demokrasi güçlerinin çıkarı için nasıl ve hangi içerikle doldurulacağıdır. Yoksa biliniyor ki Cumhuriyet tarihi “tıkanıklıklarla” doludur. Cumhuriyetin politik tarihine baktığımızda bir yanda İttihat ve Terakki’nin jakoben baskıcı Kemalist, tekçi çizgisinin (“Türk-İslam” sentezi de dahil) tekçi ve inkârcı anlayışı (Türkiye’yi bu güne kadar yöneten hep bunlar olmuştur) ile “liberal”-“reformcu” çizgisi olarak tanımlanan güçlerin kapışması olduğunu söylemek çok yanlış olmayacaktır. İkinci çizgi ya da yol genellikle hep düşünce düzeyinde kaldı ve kendi özgül ağırlığı da çok olamadı. Bu yazının konusu bu iki çizginin özelliklerine değinmekten çok, sadece tespitte bulunup bunların günümüzde oluşturduğu politik kamplaşmanın tamamen dışında olan ve ülke sorunlarına çözüm bulmaya çalışan demokratik bir bloklaşma üzerinde yükselecek olan “Üçüncü Yol”a dikkat çekmek olacaktır.
Evet, “Üçüncü Yol”u asla sadece retorik (söylemsel) bir olgu olarak görmemek gerekir. Bunu bir sorun çözme yöntemi olarak ele almak gerekir. Üçüncü Yol’un ne olduğunu anlamanın yolu Türkiye demokrasisinin ana sorununun ne olduğunu kavramaktan geçer. Başka bir ifadeyle sorunun Kürt meselesi olduğunu kavramak ve bu sorunun hangi içerik ve yolla çözüleceğini net olarak program haline getirmekten geçer. Bu noktada kimilerinin “Kürt meselesi var demek bana, bize hakarettir. Türkiye meselesi vardır…” diyen anlayışla demokratik bir şekilde mücadele edilmeden ne Türkiye’yi anlamak mümkün olur, ne de başta “Kürt sorunu” olmak üzere demokratikleşme anlaşılır hale gelir. Tam da bu noktada Üçüncü Yol üzerine birkaç şey söylenilecek olunursa: Her şeyden önce esas olarak halkın kendisini örgütlemesi demektir. Örneğin emeğin örgütlenmesi ve emeğin mücadelesinden ancak emeğin örgütlü gücüyle söz etmek olası olur. Oluşturulan demokratik yapılar demokratik yöntemlerle kendilerini koruma konumuna gelmedikleri müddetçe “Üçüncü Yol” sadece retorik olarak kalır. Ve en önemlisi “Üçüncü Yol” öncelikle kendi kendini üreten demokratik yapılarla yaşamla tanışabilir. O nedenle “birleşerek birlikte yol almak”, demokratik “Kürt bloğu”nu temel hareket dayanağı yapmak, demokratik ve özgürlükçü tüm güçlerin oluşturduğu değerlerle davranarak ‘Üçüncü Yol’u yaşamla buluşturmak olasıdır. Altı çizilmesi gereken nokta; Kürdistan coğrafyası ve siyaseti parçalı olduğu için “demokratik bir Kürt bloğu” hem Kürt sorununun çözümü için gereklidir hem de bölgedeki demokrasi güçlerinin “kendileri olmaları” için bir zorunluluktur. Bu konuda çok duyarlı olmak ve tarihten dersler çıkarmak gerekir.
Birinci Dünya Savaşı döneminde Kürtler demokratik haklarını elde edebilmek için “blok” oluşturamadıkları için sonradan “hezimete” uğradılar. Demokrasi güçleri ve Kürtler acısından benzer bir durum bugün de vardır. O nedenle Kürtlerin blok olarak davranmaları ve tüm demokrasi güçleriyle birlikte “Üçüncü Yol”un mücadele hattında birleşmeleri gereklidir. Kürtler ne Kemalistlerin “İslam’a” yönelen politikalarının içinde olmalı ne de “Türk-İslam” anlayışı üzerinde yükselen yeni Osmancılık anlayışına çanak tutmalıdır. Üçüncü Yol’un yaşamla buluşmasını burada aramak gerekir. Bu sadece yapısal karmaşayı ortadan kaldırmakla kalmayacak “Üçüncü Yol” fikriyatının derli toplu bir şekilde tartışılmasını da sağlayacaktır. Üçüncü Yol fikriyatının esas olarak önümüzdeki dönemde demokratik bir Türkiye’nin hangi zeminde yürümesinin zorunlu olduğunu göstermesi gerekir. Örneğin Türkiye’nin bekası ve güvenliğinin silahlanma yarışında olmadığını, Türkiye’nin hak, hukuk ve eşitlik çerçevesinde kendi vatandaşına nasıl hizmet edeceği ve Ortadoğu arenasında nerede durması gerektiğini bilmekten geçer. İnsan onuruna yakışır bir şekilde ekonomik sorunları hangi yöntemle çözeceğini anlatmaktan geçer. Halkları baskı altında tutan ve cinsiyet ayrımcılığını meşrulaştıran sosyo-psikolojik durumları nasıl ortadan kaldırmaya çalışacağını ve biat kültürünü nasıl yok edeceğini göstermekten geçer. Farklı politik duruşları yok sayan, baskıya ve yok saymaya dayanan tekçi yasaların değişmesi için gerekli olan altyapı çalışmaları yürüten çabayı öne almaktan geçer…
Bütün bu pratik görevlerin yanında toplumsal bir içerik olarak Üçüncü Yol’un sadece toplumların sorununu çözen bir düşüncenin ötesinde toplumların sorun yaratmaması için gerekli olan ekonomik, politik ve kültürel bir konuma yükselmeleri için gerekli olan nitel değişimi pratik politika haline getiren bir çalışmayı içerecektir.