Özgün müzisyen Yunus Dişkaya, Kürt Şair Fêrîkê Ûsiv’in eserlerine ses vererek yeni bir albüm çıkardı. ‘Piyasa karşıtı’ olmayı tercih eden Dişkaya, yaptığı çalışmaları internet üzerinden paylaşıyor
Dilhan Yılmaz /İstanbul
Cegerxwîn, Arjen Arî, Kamiran Ali Bedirxan, Karacaoğlan, Sabahattin Ali ve Ömer Hayyam’ın eserlerine ses veren özgün müzisyen Yunus Dişkaya, yeni albümü ‘HasretDefter’i (Hesretdefter) çıkardı. Dişkaya, bu kez Kürt şair Fêrîkê Ûsiv’den besleniyor. Üç diskten oluşan albüm 15 parça ve albümün tamamı Kürt şair Fêrîkê Ûsiv’in eserlerinden oluşuyor. ‘Piyasa karşıtı’ olmayı tercih eden Dişkaya, çalışmalarını internet siteleri üzerinden paylaşıyor. Gazetemize konuşan Dişkaya, Kürtçe gibi göğün gazabı altında var olmaya çalışan her şeyi kendisine daha yakın bulduğunu söyleyerek, “Bu coğrafyanın bütün mazlum ‘halkları’ sesini sanatta bulmayacaksa, sanat ne için var ki” ifadelerini kullandı.
Tekrara zorluyor
Sadece albümün ilk kısmını paylaştığını ve şu anda 18 parçadan oluşan ikincisinin kayıt çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Dişkaya, “Bu albümden de beş parçanın kaydı bitti ve yayımlandı” dedi. Yeni albümde neredeyse bütün paraçalarında Fêrîkê Ûsiv’in eserlerine yer veren Dişkaya, bunun olmsuz yanlarının da olduğunu ifade ediyor: “Teknik olarak üçü tek bir albüm olsa da, aynı şairden bu denli çok parçayı aralıksız kaydetmek hem çok yorucu ve hem de tekrara zorluyor.”
Merhamet duymama…
Dişkaya, parçalarında Cegerxwîn’den Ömer Hayyam’a, Karacaoğlan’a kadar birçok şairin eserlerine yer vermesini şöyle açıklıyor: “Hepsinin ortak özelliği; şiirlerini sevmem. Genellikle insanlarla ortaklaşmama, insan yaşamına merhamet duymama, ve insana dair bir hoşgörüyü diri tutmama yardımcı olan yazarlardır. Ama şairlerde, yazarlarda, genel olarak iyi ve güzel bulduğum sanatçılar arasında ek bir hiyerarşik değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Kimisini daha çok severim ama bu onu sanatsal olarak ötekilerden daha üst bir statüye kavuşturmaz. Sanatta bu tür bir iyiler arası hiyerarşik değerlendirmenin sanatın varlık sebeplerini sorgulatır bir niteliğe sahip olduğunu düşünüyorum” dedi.
Göğün gazabı altında
Kürt şairleri ve Kürtçe müziği ise ayrıca değerlendiren Dişkaya, “Kürtçe yaptığım albümler kısmen de olsa, bir tür toplumsal ‘diyet’in, ‘mahçubiyet’in parçası. Kürtçe, insanların hayatları pahasına bugüne taşıdıkları bir dil. Kürtçe olan her şey, ağıldaki hayvandan tarlada kovalanan kargaya, buzdolabındaki sebzeden çatıdaki yorgan döşeğe, devlet dairesinde arıtılmış bir göğün gazabı altında var olmaya çabalıyor” diye belirtti.
Derinden hissettiklerimiz
“Kürt olmasaydım da Kürtçe bir şeyler üretmeye çalışırdım” diyen Dişkaya, bunu da şöyle açıklıyor: “Çingeneler, Ermeniler, Aleviler, eşcinseller, kadınlar, kediler, köpekler, kuşlar, böcekler, iklimler, umutlar, sevinçler… Bu coğrafyanın bütün mazlum ‘halkları’ sesini sanatta bulmayacaksa, sanat ne için var ki? Elbette insan en çok kendisine en yakın olanı daha derinden hissediyor. ‘Kürt olmasaydım…’ gibi bir varsayımsal bir kimlikle cümle kurma imkânınız yok.”
Benimsemediklerim var
Dişkaya, müzikte enstrümantalist olarak herhangi bir tarzının olmadığını söylüyor. Aksine benimsemediği bazı tarzlar olduğunu söyleyen Dişkaya, “Arabesk ve elektronik müzikten hoşlanmadığımı söyleyebilirim. Bu kategorilerde tek tük sevdiğim parçalar olmuştur ama onlar da müzikal olarak o tarzların dışında kaldıkları için. Albümden çok tek tek parçalar yönlendirir beni, bütün olarak belli bir tarza veya ‘konsept’e oturtmaya çalışmam. Ama albümler genellikle bir kişinin şiirleri üzerine oturduğundan bir şekilde bir iç tutarlılığa ve farklılığa sahip oluyorlar. Şairler arasındaki farklılıkların müzikal olarak da yansıdığını düşünüyorum” diye belirtti.
Tek bir enstrüman…
Yaptığı müziklerin genelde kendi tercihlerinin sonucu olarak ortaya çıktığını ancak mevcut imkânların zorladığını söyleyen Dişkaya, “Ama kısmen de olsa, ki bence müziğin duyumunda bu ‘kısmen’ olan en az diğeri kadar belirleyicidir, mevcudun dayattığı bir sonuç. Elimdeki enstrümanlar, enstrümantalist olarak kapasitem, kayıt ekipmanım ve kayıt/ses işleme bilgim ile sınırlanmış bir müzik yapıyorum. Mevcuttan maksimum sonucu elde etmeye çalışıyorum ama sanat, normalde, kanaatkârlıkla yapılan bir iş değildir. Tek bir enstrüman (örneğin bir üflemeli ya da tuşlu çalgı), yaptığınız müziğin hem duyumunu hem de biçimini değiştirebilir” diyerek durumu özetledi.
Şirketlerin dayatmalarına alternatif
Bu arada Dişkaya bandröllü albüm çıkarmıyor. Müziklerini Soundcloud ve sosyal medya hesaplarından flac formatta paylaşıyor. Dişkaya parçalarını bu şekilde paylaşmasını da şöyle yorumluyor: “Bir şirketin ‘müzisyen’ olmayan ve olmak da istemeyen birinin albümlerini basmak istemesine bağlı bir mesele.”