TÜPRAŞ sözleşmesi ve kamu görüşmeleri
Türkiye’nin 500 büyük şirketi arasında üretim, satış ve karlılık kriterleri açısından birinci olan TÜPRAŞ’ta 18 Ocak’ta başlayan toplu sözleşme görüşmeleri 10 maddede anlaşma olmadığı için haziran sonunda Yüksek Hakem Kurulu’na gitti. İşçilere göre, bu maddeler 40 yıllık mücadele sonucu elde edilen kazanımlar… “Toplu sözleşme süreçlerinin süresini 2 yıldan 3 yıla, Vardiya sistemindeki çalışma süresini 40’tan 42 saate çıkartmak ve 3 yılda sekiz defa mazeret izin hakkımızı dörde düşürmek, Ücret için ilk 6 ay yüzde 5 zam.” İşveren masaya oturmak için bu üç maddenin müzakereye açık tutulmasını şart koştu. Sonunda iş Yüksek Hakem Kurulu’na (YHK) vardı. Nasıl? Zorunlu tahkim yoluyla. Yani o işyeri ya da işkolu grev yasağı kapsamına alınmıştır. Bunu da kamu güvenliği, mili sağlık ya da doğal felakete dayandırıyor. ‘TÜPRAŞ bunların hangisine giriyor’ diye sorulsa: Yanıt “E” şıkkı; yani hiçbiri. Niye YKH? Çünkü işveren daha çok kar etmek istiyor. Bunu da ucuz işgücü ve daha çok emek sömürüsü üzerinden yapıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Temmuz 2017’de TOBB’daki konuşmasını hatırlayalım: “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.” Başka söze gerek var mı? Bu kadar açık. Peki işçi cephesi? Yarısından fazlası AKP ve MHP’ye oy veriyor.
Vergide adalet yine ertelendi
Hükümetin bütçede dengeyi sağlamak amacıyla planladığı ultra lüks konuta ve yüksek gelirlilere ek vergiyi yine erteledi. Bu karar AKP hükümetinin krizden çıkış için yine inşaata sarılacağını gösterirken, vergi alımının yine adil olmayacağını ortaya koydu. Zengine ek gelir ertelenirken, çalışana ek vergi anlamına gelen gelir vergisi dilimi uygulaması ise yürürlükte. Vergi dilimi uygulamasına gelince; Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2019 için belirlediği Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde en düşük gelir vergisi dilimi 18 bin lira olarak saptanmıştı. Devlet memurlarının aylık brüt maaşlarından her yıl ocak ayında yüzde 15 oranında gelir vergisi kesilirken, yılın ilerleyen aylarında (maaş durumlarına göre farklı aylarda) yüzde 20 oranında gelir vergisi kesilmekte ve izleyen aylarda bu oran bazı memurlar için yüzde 27’ye yükselebilmektedir. Asgari ücretli için vergi diliminin değişmesi eylül itibariyle söz konusu.
Hükümet böylece keseri yine emekçi payına sallıyor. Ayrıca bu vergi dilimleri belirlenirken de başka bir eşitsizlik var. Örneğin vergi dilimleri belirlenirken, ekonomik büyüme, milli gelir artışı ya da enflasyon yerine üretici fiyat endeksindeki ortalama artışı almaktadır. Bu da emekçinin aleyhine yol açmaktadır
Buna karşın milyarca TL geliri olan şirketler için 2018 yılına kadar yüzde 20 sabit oranlı kurumlar vergisi uygulanmıştır. Kurumlar vergisi oranı 2018-2021 dönemi için yüzde 22 olarak belirlense de ultra lüks konutlar ile yüksek gelirlilere ek verginin ertelenmesinde olduğu gibi yine uygulanması zor. İş bununla da bitmiyor. Teşvikler, KDV iadeleri, indirimler, hibeler ve sübvansiyonlar eklendiğinde işverenlerin cebinden çıkan miktar daha da azalıyor. Dolayısıyla vergi gelirinin büyük bir kısmı emekçilerin sırtından elde edilecek.
Şimdi dayanışma zamanı
Tarihî gelişim içinde İngiliz işçi hareketi üç tekerlek üzerinde ilerledi: ‘Sendikacılık, Kooperatifçilik ve Politika.’ Sendikalar, işçilerin ücret ve çalışma şartlarına ilişkin haklarını korumaya ve geliştirmeye çalışırken; kooperatifler de tüketim alanında işçilerin iktisadi durumlarını geliştirerek, daha iyi bir hayat seviyesine yükselmelerini sağlamada onlara yardımcı oldu.
1800’lerin ortalarındaki bu yaklaşım, bugün işçi sınıfı ve emekçilerin içinde bulunduğu çıkmazda yine önemli bir çıkış olarak duruyor. Ancak bu noktaya yeniden dönüş için, emekçilerin fabrika ayarlarına geri dönmesi gerekiyor. Bunun da en önemli kriteri emekçi yapılanmasının merkezine dayanışmayı yerleştirmekten geçiyor. Bugün Türkiye’deki işçi sınıfı hiç olmadığı kadar dayanışmadan uzak; bir o kadar da dayanışmaya muhtaç. Kapitalizm, toplumu katmanlara ayırıp dayanışmayı en dip noktaya vardırırken, aynı şeyi karşı cephedeki işçi sınıfı arasında da yaratmayı başarmış durumda. Emekçiler kır kent ;kamu-özel; kadrolu-sözleşmeli; beyaz yakalı-mavi yakalı; kadın işçi erkek işçi; sigortalı-sigortasız; aylıkçı gündelikçi; tam gün-par time işçi, tarım işçisi-sanayi işçisi vb. Kapitalizme karşı olan işçiye gelince, bir başına ve uzak.