Diyarbakır Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Helin Yapıcı, 2 yıl 2 aydır duruşmalara getirilmiyor. Duruma tepki gösteren Avukat Cemile Turhanlı Balsak, tutukluluk sürecinin cezalandırmaya dönüştürüldüğünü kaydetti.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında mahsur kalan ve tahliyeleri ardından gözaltına alınan çoğu çocuk 19’u tutuklu 40 kişi hakkında açılan davanın duruşması Mayıs 2017’den bu yana Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Çatışmaların sona ermesiyle mahsur kaldıkları Sur’dan çıkarken gözaltına alınanlar, “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla suçlanırken, daha sonra “Adam öldürmeye teşebbüs”, “Adam öldürme” ve “Direkt anayasal düzeni değiştirme” gibi gerekçelerle hazırlanan ek iddianame yine dava dosyasıyla birleştirildi.
Sur ana davasında yaklaşık 3 buçuk yıldır yargılanan sanıklardan biri de 19 Mart 2016 yılında gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Helin Yapıcı. Davanın Mayıs 2017’deki ilk duruşmasına katılan Yapıcı ve diğer kişiler, özyönetime dair savunma yapmak isterken jandarmalar tarafından darp edilerek salondan çıkarıldı. İlk duruşmanın ardından Diyarbakır D ve E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan birçok kişi başka cezaevlerine nakledilirken, Yapıcı ise Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi. İlk duruşmanın ardından şu ana kadar geçen 10 duruşmaya katılamayan Yapıcı, şu an ise Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor.
‘Mahkemenin sürekli müdahalesi var’
Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Helin Yapıcı’nın avukatı Cemile Turhallı Balsak, Sur ana davasında ilk duruşmadan itibaren adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dikkat çekerek, “İlk duruşmadan itibaren müvekkilim ve diğer sanıklar mahkemenin savunmalara yönelik sürekli müdahaleleriyle karşılaştı. Sadece sanıklar değil avukatlar da bu müdahaleyle karşı karşıya kaldı” diye belirtti.
‘Avukatlara da doğrudan müdahale ediliyor’
Adil yargılamanın en önemli ayağının “savunma hakkı” olduğunun altını çizen Turhallı, savunma tarafına doğrudan bir müdahale olduğu takdirde adil yargılamadan bahsedilemeyeceğini söyledi. Duruşmalarda avukatların da mahkemenin müdahalesine maruz kaldığına dikkat çeken Turhallı, “Yargılamanın en önemli öznesi sanıktır. Kişi kendine yönelik iddialara yanıt verme ve gerekçesini oluşturma hakkı vardır. Söz hakkı verilmeyerek de adil yargılanma hakkı ihlal edilir. Mahkemenin savunmanın yapılmamasına dönük yaptığı doğrudan müdahale savunmayı kısıtlama ve adil yargılanma ihlalidir. Sadece sanıklar değil avukatlar da bu müdahaleyle karşı karşıya kaldı” ifadelerini kullandı.
‘Segbis’le dahi hazır edilmiyor’
Birinci duruşma itibariyle müvekkilinin hiçbir şekilde duruşmalarda hazır edilmediğini hatırlatan Turhallı, “Nakilden sonra müvekkilim SEGBİS’le dahi duruşmada hazır edilmedi. 10 Haziran 2019’da 10’uncu duruşma görüldü. Hazır edilmesi için bir ara kararın oluşturmasını talep ediyoruz. Müvekkil tutuklu olarak 3 yıldan fazla bir süredir yargılanıyor. Bu durum kişi özgürlüğü güvenlik hakkına yapılan doğrudan müdahaledir. Tüm duruşmalarda tutuklu sanığın hazır edilmesi gerektiği gerçeği var” dedi.
Yargılama şeklinin bir yargılamaya dönüştüğüne işaret eden Turhallı, “Birçok talebimiz de her defasında mahkeme tarafından reddediliyor. Yargılanan kişinin bizzat duruşma salonunda veya SEGBİS ile hazır bulundurulması dahi ortadan kaldırılmış. Şekli bir yargılayama var. Avukatlar olarak sadece tutuklamaya ilişkin bir takım beyanlarda bulunuyoruz. Müvekkillerin neden hazır edilmediği ve SEGBİS bağlantısının kurulmadığına ilişkin bir açıklama yapılmış değil. SEGBİS’de sorun var denilerek geçiştiriliyor. SEGBİS’le hazır edilmiyorsa ara karar oluşturulup bizzat hazır edilsinler demek lazım. ‘Örgüt üyeliği’ ve ‘Anayasal düzeni değiştirmek’ yani TCK 302 ile ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorlar” diye konuştu.
‘Delil yaratma kuşkusu var’
Müvekkiline ilişkin delil yaratılmaya çalışıldığına dikkat çeken Turhallı, şunları söyledi: “İlk iddianame sonrası müvekkile ait olduğu söylenen parmak izine ait tutanaklar çıktı. Parmak izi olduğu iddia edilen bütün uzmanlık raporlarının tarihleri elle atılmış. Çoğu sanık açısından da parmak izine ilişkin hazırlanan raporlarda tarih elle atılmış. Mahkemelerde defalarca buna dikkat çekmeye, delilin tartışmalı bir delil olduğunu ifade ettik. Siz kişiyi yakalarsınız geçmişe dönük tarih atarsınız. Bu delil yaratma kuşkusunu yaratıyor. Mahkeme her türlü şüpheyi şeffaflaştırmak, netleştirmek zorundadır. Aksi halde dayanak alınmaması gereken bir bilgidir.”
Yapıcı ve diğer sanıklar hakkında aynı fiillere ilişkin hazırlanan iddianamelerin ise reddedilmesi gerektiğini belirten Turhallı, farklı bir delil yokken hazırlanan iddianamelerle daha ciddi bir dava yürütülüyor seyrinin verdirilmeye çalışıldığını dile getirdi.
‘Süreç cezalandırmaya dönüşmüştür’
Sur ana davasında yargılananların sürekli başka cezaevlerine sevk edilmelerinin savunma hakkını ortadan kaldırdığını ifade eden Turhallı, “Savunma hakkı koşullarının yaratılmasının aksine artık tutuklama süreci bizim açımızdan cezalandırmaya dönüşmüştür. Savunma hakkından da avukattan da faydalanamıyor. Dolayısıyla tamamen bir infaz rejimi yürüyormuşçasına bir yargılama süreci var” dedi.
MA / Aydın Atay