Ağustos 1973’te, hapishane komutanı hücreye girip “Panagulis, affedildin” dediğinde, istifini bile bozmamıştı hiç: “Niye? Ben kimseden af istemedim ki?” Yine de ertesi gün şatafatlı bir tören için karargâha zorla götürdüler onu. İlk bulduğu sandalyeye çöktü hemen ve “Ayağa kalk!” dediklerinde de istifini bozmadı. Sonunda vazgeçtiler. Tören bitti. “Panagulis, özgürsün. Eşyalarını al” dediler ama o eşya taşımak zorunda olmadığını söyledi. “Sonra çantalarımı alıp hamallar gibi kapıya götürdüler. Eğlenceliydi, çünkü çantalardan birinin içine, yazdığım son şiirleri ve testerelerimi saklamıştım. Küçük testereler, bak. Ama işe yarıyorlar.” Yunanistan cuntası lideri Papadopulos’a yönelik başarısız suikast girişimi, Aleksandros Panagulis’e her günü işkencelerle geçen 5 yıla mal olmuştu.
Teknik bir aksaklık
Panagulis, 1939’da Atina’ya komşu olan Glyfada şehrinde Yunan ordusundan Vassilios Panagoulis ve Athena’nın oğlu olarak dünyaya gelmişti. Kardeşi Georgios da subaydı ve cuntanın kurbanlarından biriydi. Panagulis, gençliğinden beri hep mücadele içinde oldu. 1967’de Albaylar Cuntası başa geldiğinde, yine aktif bir rol üstlendi. Ordudan ayrılarak Ulusal Direniş adlı bir örgüt kurdu ve arkadaşlarıyla birlikte Varkiza’da Papadopulos’a suikast kararı aldılar. Eylem iyi planlanmıştı ama bazı teknik aletler bozulunca işler ters gitti. Panagulis, yola yerleştirdiği bombaları, hedefi göremeyeceği bir noktadan patlatmak zorunda kalacaktı ve ayrıca konumlanacağı yer polis kaynıyordu. Yine de yaptı ve kararlaştırdıkları gibi denize atladı. Ama bu arada onu 5 dakikadan fazla beklemeyecek olan sürat teknesi uzaklaşmıştı. Geriye doğru yüzüp sahildeki mağaralardan birine girdi. Ancak tesadüfen bir asker onu gördü ve yakalandı. Bu arada Papadopulos paçayı kurtarmıştı!
Kesintisiz direniş Böylece işkence dönemi başladı. 10 ay boyunca cuntanın gizli servisi ESA, Panagulis’e akıl almaz işkenceler uyguladı ama sert bir direnişle karşılaştı. Panagulis, hiç ama hiç geri adım atmadı ve tek bir yoldaşının bile adını vermedi. Çok sonraları, Oriana Fallaci’ye verdiği röportajda, “Ölmek kafamdan geçen son fikirdi” diyordu. “Sadece pes etmemeyi, konuşmamayı ve isyan etmeyi düşünüyordum. Her seferinde ben de onları dövdüm. Küfür ettilerse ben de ettim. Demir masaya bağlanmamışsam eğer, tekmeledim, ısırdım.” Sonunda, ‘Heykelleri konuşturan adam’ olarak nam salmış Teofiloyannakos bile teslim oldu. “Yapacak bir şey yok. Panagulis konuşmayacak.” Nihayet, çıkarıldığı mahkemede hızla idam cezasına çarptırıldı ama yükselen uluslararası tepkiler yüzünden cunta infazı gerçekleştiremedi. Panagulis de ‘af dilekçesi yazma’ seçeneğini hep reddetti. İnfazın ertelendiği ise üç yıl boyunca ona hiç söylenmedi. Onu çürüterek öldürmeye karar vermişlerdi ve işkenceye bir gün olsun ara vermediler. Bu arada o, gizlice, sonradan kendisine ödüller kazandıran, Thedorakis tarafından bestelenen şiirler yazıyor ve direnişten hiç vazgeçmiyordu. “Kendimi asla mağlup hissetmedim. Savaşmayı hiç bırakmadım. Kaçmak için her zaman yeni yollar hayal etmeme yardımcı olan bu enerjiydi.” Birçok kez kaçmayı denedi. Hatta bir defasında, 1969’da, genç bir gardiyanın yardımıyla başardı ve Atina’ya ulaştı. Ancak orada evine sığındığı bir hain tarafından ihbar edildi ve yakalandı.
Özgürlük ve cinayet
Sonunda, uluslararası baskılara dayanamayan cunta, Ağustos 1973’te Panagulis’i de kapsayan bir genel af ilan ettiğinde, aradan 5 yıl geçmişti ve o hala kaçış planları yapmakla meşguldü. İtalya’ya giden Panagulis, orada ünlü gazeteci Oriana Fallaci’ye uzun bir röportaj verdi. Daha sonra kitap haline getirilen bu röportajla birlikte bir aşk ilişkisi de başlamış oldu. Röportajında, “Saldırı sırasında ben bir insanı öldürmeyi hiç istemedim, zaten bir insanı öldüremem, ben bir tiranı öldürmek istedim” diyordu. Sonra, Yunanistan’a döndü; küçük bir partiden milletvekili seçildi ve sürekli olarak cuntayla işbirliği yapan politikacılara saldırdı, belgelerle bunları kanıtladı. Böylece baskıların da hedefi oldu. Nihayet, 1 Mayıs 1976’da Atina’da bir araba kazasıyla öldürüldü. Yunanistan basınında araba kazasının Panagoulis’i susturmak için hazırlandığı yazıldı. Cenazesi tam bir gövde gösterisine dönüşürken, Atina’da bir buçuk milyon kişi Alekos’u son yolculuğuna uğurladı. Papadopulos’a gelince… Eski cunta şefi, 1999’da yaşlı bir bunak olarak hücresinde öldüğünde, her şeyi unutmuş olsa bile en azından şunu hatırlıyor olmalıydı: Lüzumsuz yaşamını 80’ine kadar sürdürmesinin tek sebebi kablolardaki birkaç aksaklıktı!