Bu sistemin 90 küsur yıldır Kürtle başı belada! Kürdü nereye koyacağını, nasıl tanımlayacağını şaşırmış durumda. Sistemle aynı yatağa giren herkes Kürdü tanımlama krizi yaşıyor. Kürtler için neler neler söylenmedi ki:
Hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir (1923 Mustafa Kemal. Henüz Cumhuriyet’in ilk yılları)
Aslen Türk olup Kürtlüğe yenilmeye başlayanlar (1925 Şark Islahat Planı)
Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkı (60-70’li yılların ezberi)
Kart Kurt/Kırt Kürt (1980 Evren rejimi… sonrası için anonim)
Dağ Türkü (Ulusalcı Kemalistler… sonrasi için anonim)
Şaki-Eşkiya/Terörist (90 yıllık ezberin özeti. Kürdün egemenlerin dilindeki ikinci adı)
Ülkemizin doğusunda yaşayanlar (Arada kalan liberaller)
Kürt realitesini tanıyoruz (Demirel 1993)
Kürt vardır ama Türk vatandaşıdır. Türk olmak için illa Türk ırkından gelmek gerekmez (Demirel 2005)
Etle tırnak gibiyiz (Yöneten herkes… Kürt burada kesilip atılan tırnak)
Olsun be sen de insansın (Sistemin milliyetçilikle zehirlediği yurdum insanı)
Geri kalmışlık, aşiretçilik, feodalizm (Perinçekgiller)
GAP bölgesi insanı (Ekonomik kalkınmacılar)
Ümmetin bir parçası/Selahattin Eyubi’nin torunları/Din kardeşlerimiz (Erbakan ekolünden gelen siyasal islamcılar)
Kürt kardeşlerimiz (Sahte. Herkesin sıkıştığında kendisine rağmen yaptığı tanımlama)
Ciğerparelerim (Bahçeli… fazlasıyla zorlama)
Benim de Kürt arkadaşlarım var (Ayrım yapmadığını göstermeye çalışırken ayrımcılığını dışa vuranlar)
Türkiye Cumhuriyeti aşığı Kürt kökenli vatandaşlarımız (İsmail Küçükkaya)
Kökenli (Kürtler ve dostları hariç herkes)
Kürt de olsa (Erdoğan 2019)
Bu listeyi uzatmak mümkün. Neticede şaka değil, Kürtlerin dağ Türkleri olduğunu kanıtlamak için koca koca “profesörler” toplaşıp televizyon programları yaptı vakti zamanında. Erdoğan, “Kürt de olsa seviyorum onları” diyerek “Kart Kurt” tanımlamalarını şimdilik başka bir yere taşıdı. Erdoğan’ın bu sevgisine Kürtler sessiz kalamazdı ki onlar da bir büyük sevgi ile bu sevgiye anında karşılık verdi. Kendilerine böyle muamele çekenleri ne kadar çok sevdiğini 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde tarihi bir ders vererek gösterdi.
Kürtler sadece bu isimlendirmelerle yaralanan, onurları kırılan insanlar değil. Aynı zamanda 90’lı yıllarda evleri, köyleri, yaşam alanları yakılıp-yıkılarak, bir kısmı öldürülen bir kısmı metropollere sürülen, tarihlerini acılı hatıralarında ve bilinçlerinde taşıyan insanlar. Feleğin çemberinden geçmiş, ateşle sınanmış, çoluğu çoluğu elinden alınmış, işkencelere maruz bırakılmış bir halk. Öyle iki tatlı söze, iki göz kırpmaya aldanmayacak kadar büyük bir deneyime sahip bir topluluk. İşte bu halk 90’lı yıllarda “ya bitecek ya bitecek” diyerek evlerini yakan, onların kaderi ile oynayan Çiller ve ekibini hak ettiği yere gönderdi. 2019’da da Çiller ile kol kola girip Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de aynı şeyi yaptığını hatırlatan iktidar sahiplerini de Çiller’in yanına göndereceğinin işaretini verdi.
Bitirilmek için metropollere sürülen Kürtler 30 yıl sonra metropollerin kaderini belirliyor. Hak eden her siyasetçiyi ya vezir ya da rezil ediyor. Kürtlerin, 2007 yılından beri her seçimin tartışmasız gündemi olmasının nedeni de bu. Seçimler Kürdistan’la başlıyor, operasyonlarla devam ediyor, en son seçimde de görüldüğü gibi Öcalan ile bitiyor.
Bu halkı bu kadar büyük bir güç haline getiren ise, onun ideolojisi ve arkasına aldığı paradigmadır. 100 yıldır Kürdü bitirmek için uygulanmayan politika kalmadı. Katliamlar ölümler, sürgünler, bitmeyen oyunlar, tükenmeyen planlar, sayılamayacak kadar çok operasyon… Pek çok halk Kürtlerin maruz kaldığı saldırının yarısı kadar saldırıya uğrayınca tarih oldu. Kürtler ise her saldırıdan güçlenerek çıkmayı başardı. Öcalan sayesinde. Kürtler, Öcalan’ın yarattığı düşünce sistemiyle bugünkü konumuna geldi. Hani İstanbul seçimlerinden iki gün önce iktidarın mektubunu paylaştığı ve sonra da “Kürt dinlemedi” dedikleri Öcalan. Hiç kimse ham hayal kurmasın. Bugün Türkiye’nin kaderini belirleyen Kürtler, Öcalan’ın fikirlerini takip eden Kürtlerdir. Bu insanlar 40 yıldır Öcalan’ı dinledikleri için bunca işkence ve saldırıyı yaşadı. Bunca ölüme uğradı. O yüzden İstanbul seçimlerinin kaderini belirleyen ve Erdoğan’ın “Kürt de olsa” dediği Kürtler, Öcalan Kürtleridir. Kürtler Öcalan’ı dinlemekle kalmıyor, Suriye’de, Şengal’de, Güney’de Öcalan’ı gerçekleştiriyor, onun fikirlerini hayata geçiriyor. Bu konuda yetersiz olabilirler, Öcalan’a tam cevap olamayabilirler ama mutlak anlamda başarının Öcalan ile geleceğini biliyorlar. O nedenle İstanbul seçimlerinde de Kürtler bir kez daha Öcalan’ı dinledi ve onun işaret ettiği gibi demokrasiden yana tutum belirledi.