Karadeniz’de haziran ayı ortalama 19 derece civarında olan deniz suyu sıcaklığı bu yıl 26 dereceye kadar yükseldi. Uzmanlar, ısınan suyun yükselerek atmosferin dengesini bozduğu, bunun da aşırı yağışlarla birlikte sel ve heyelanlara neden olduğu belirtti. Uzmanlar, mevsim normallerinin üzerinde seyreden deniz suyu sıcaklığı ile ısınan suyun yükselerek atmosferin dengesini bozduğu ve oluşan lokal şiddetli yağışlarla birlikte can ve mal kayıplarına neden olan sel ve heyelanları tetiklediğine dikkat çekiyor.
Karadeniz, Akdeniz oldu
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) eski öğretim üyesi, Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Karadeniz’in haziran ayında su sıcaklığının 26 dereceye çıktığını belirterek ısınan suyun yükselerek atmosferde dengesizliğe neden olduğunu söyledi. İklim değişiklikleri nedeni ile Doğu Karadeniz bölgesinin daha çok ısındığını ve bu ısınmanın ani yağışlara neden olduğunu belirten Bektaş, “Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmaların ortak sonucuna bakıldığı zaman Karadeniz’in küresel ısınmaya bağlı olarak sürekli ısındığını görüyoruz. Özellikle Doğu Karadeniz bölgesi, Batı Karadeniz bölgesine oranla daha çok ısınıyor. Kıyaslama yapacak olursak Doğu Akdeniz ile Doğu Karadeniz’in su sıcaklığı aynı durumda. Isınan su yükselerek atmosferde dengesizliğe neden olmakta ve kıyı kenarlarında yağışlara sebebiyet vermektedir. Bilimsel çalışmalar bunu ortaya koymaktadır” dedi.
Felaket hafife alınıyor
Meteoroloji Trabzon 11. Bölge Müdürü Abdullah Ceylan, deniz suyunun ısınmasının yağışlar üzerinde etkili olduğunu belirterek “Deniz suyu önceki yıllara oranla arttı. Deniz suyu üzerindeki artış da yağışlarda önemli bir etken olmaktadır. Ama sadece olay deniz suyunun ısınmasına bağlanamaz” dedi. Son bir haftadır metrekareye düşen 60 kilogram yağışın toprağı yeterince doyurduğunu ve heyelan riski oluştuğunu ifade eden Ceylan, “Son bir haftadır bölgemizde kuvvetli yağışlar mevcut. Dolayısıyla yağışlar bölgemizin de topografik özelliği olarak yer yer istemediğimiz üzücü olaylara neden oldu. Çok bulutlu kuvvetli sağanak yağışlar bölgemizde lokal olarak metrekareye 60 kilograma varan yağışların düşmesine neden oldu” diye belirtti. Ceylan’ın son yıllarda yaşanan felaketlerin nerden kaynaklandığını bilmemesinin mümkün olmadığı ve bu nedenle iktidarın yok edici yüzünü saklamak adına konuyu hafife aldığı toplantıya katılan ve ismini vermek istemeyen bazı kişilerce belirtildi.
Karadeniz ölü bir göle dönüşüyor
Geçtiğimiz yıl Karadeniz’de oksijen azlığı nedeniyle ekolojik dengenin tehdit altında olduğu uyarısı yapılmıştı. Karadeniz 436 bin 400 km yüzölçümüyle geniş bir alanı kapsıyor. Fas ya da İsveç gibi ülkelerin büyüklüğüne eşdeğer olan Karadeniz’in yüzeyindeki ‘az tuzlu su’, âdeta bir kapak işlevi görüyor ve dipteki tuzlu suyla yüzey arasında oksijen alışverişi gerçekleşmiyor. Oksijene ihtiyaç duyan organizmalar da Karadeniz’in dibinde varlıklarını sürdüremiyor. Bu durum su organizmalarının yaşam alanını önemli ölçüde daraltıyor. Tuna gibi pek çok tatlı su nehri Karadeniz’e dökülürken, Tuna Nehri’nde son dönem ortaya çıkan su azalması ve Karadeniz bölgesinde yapılan ve karayla denizin arasında adeta duvar olan otoyol da bu durumun yaratıcılarından. Ayrıca bölgede inşa edilen yüzlerce HES nedeniyle dağlardan denize ulaşan oksijenli temiz sular artık yeterince denize ulaşamıyor. Deniz katmanları arasındaki geçirgenliği kolaylaştıracak sert rüzgârlar ya da ‘düşük yüzey ısısı’ gibi meterolojik olaylar da yeterince gerçekleşmiyor. Canlıların bulunduğu tabakanın derinliği, 1955 yılında deniz yüzeyinden 140 metre derinlerde iken günümüzde “ölü bölge” yüzeyden 90 metre sonra başlıyor
Asıl sorun yok sayılmış
Toplantıda Karadeniz sularının ısınması küresel ısınmaya bağlanırken, bölgesel ısı değişiminin nedenleri üzerinde durulmaması dikkat çekti. Uzmanlar, Karadeniz sahil yolu, barajlar ve HES’ler nedeniyle bölgesel bir iklim değişimi yaşandığını, bu durumun küresel ısınmayla birlikte etkisinin çok daha fazla arttığını belirtiyorlar. Karadeniz dağlarından özgürce akan ve denizle buluşarak deniz suyu ısısını dengede tutan suların denize ulaşma miktarı her geçen gün azalırken bunun nedeninin ise 400’e yakın HES, onlarca baraj inşa edilmesi olduğu ifade ediliyor. Kıyı kesiminde ortaya çıkan heyelanların ise otoyol yapımı ile dere yataklarının daraltılıp azaltılması sonucu arttığı belirtiliyor.
EKOLOJİ SERVİSİ