“Silahlar patladığı sırada tabutu taşıyanlar arasında Muş milletvekili Burhan Garip Şavlı vardı. Ordu milletvekili Ertuğrul Günay vardı. Onları hatırlıyorum. Bir panik başladı. Şavlı’nın yaralandığı anlaşıldı. Arkadaşlarımız tabutu bir yere koydular. Silah sesleri devam ediyordu. Herkes bir yere sığınıp korunmaya çalıştı. Ecevit’i bazı milletvekilleri kordon altına aldı. Korumalı bir köşeye götürdü…”
Yer, Nevşehir. Altan Öymen anlatıyor. Bir cenaze töreni… Tabutun içindeki kişi, CHP Nevşehir İl Başkanı Mehmet Zeki Tekiner’dir… Ama yalnızca bir cenaze töreni değil bu; isterseniz bu yazıyı Nevşehir ve Orta Anadolu’nun karanlık bir tünele girişinin hikayesi olarak da okuyabilirsiniz…
Ölüm listesindeydi
1929’da Nevşehir’de doğan Tekiner, çocukluğunu da orada geçirdi. Daha sonra lise için Ankara’ya gitti ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olana kadar da orada kaldı. Bir süre Besni’de savcılık yaptıktan sonra da avukatlık yapmak üzere Nevşehir’e döndü. Başından beri CHP’liydi. 1973’te Nevşehir milletvekili, 1977’den sonra da yeniden il başkanıydı. Tekiner’in hedef olması için pek çok sebep vardı. Nevşehir’de sadece sol davalara değil yoksul köylülerin de davalarına bakan tek avukattı. Sendikaların ve TÖB-DER üyesi öğretmenlerin de avukatlığını üstlenmesinin ötesinde, Tekiner’in halkla ilişkileri de avukatlığın ötesinde gelişkindi. Böylece onun adı, MHP’nin ‘ölüm listeleri’nin Nevşehir bölümünde ilk sıraya yazılmıştı.
Bütün çete bir arada!
Aynı günlerde Nevşehir üzerine planlar yapılıyordu. Kenti soldan temizleyip ‘kale’ yapmaya kafaya koyan Muhsin Yazıcıoğlu ve ekibi, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın Ülkücü Gençlik Derneği’ni kapatma ihtimaline karşı 9 Mart 1980’de Ülkü Yolu Derneği’ni kurduğunda genel merkez olarak Nevşehir’i belirlemiş, Nevşehirli olan Abdullah Çatlı ve Ömer Ay gibi kadrolar da şehre çöreklenmiş haldeydi. Emniyet müdürü zaten ülkücülere yakındı ama bilgi-işlem merkezindeki komiser çok daha tanıdıktı: İbrahim Şahin! Öyle ki, artık Türkiye’nin neresinde aranan bir katil varsa saklanmak için ilk adresi Nevşehir oluyordu. Konya Cezaevi firarisi Mehmet Onur Miman da onlardan biriydi. Miman ve bir başka katil olan Uğur Coşkun bir süre sonra Ömer Ay tarafından Tekiner’i öldürmekle görevlendirildi. Aslında daha önceden bir deneme yapılmıştı. Tekiner, 11 Şubat 1980 günü evinin kapısında kurşunlanmış, fakat saldırganların beceriksizliği nedeniyle kurşunlar kasığına ve bacağına isabet etmişti.
Bu defa işi sağlama bağlamak istiyorlardı. Ömer Ay, Çatlı’nın arabasıyla ikisini keşfe götürüp silahlar veriyor, Zeki Tekiner’i gösteriyordu. Ama bir süre görev yerine getirilemedi yine de. Miman daha sonradan ifadesinde, “Talimatı almamızdan uzun süre geçmişti ve Ömer Ay bizi sürekli sıkıştırıyordu. Talimatı aldıktan sonra da geri dönmek ve yapmamak mümkün değildi. Korkulduğu, becerilemediği şeklinde yorumlanabilirdi” diye anlatıyordu durumu. Sonunda, 17 Haziran 1980 günü, bir bakkal dükkanında vurdular onu. Tekiner’i korumaya çalışan bakkal Yavuz Yükselbaba da öldürüldü o gün.
Tabutta 13 kurşun!
Ama daha korkunç olan cenazeydi! Faşistlerin Tekiner’e olan nefreti o kadar fazlaydı ki, cenaze törenine de saldırdılar. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve bazı milletvekillerinin de katıldığı cenaze alayına ateş açıldı. Dokuz kişi yaralandı ama asıl önemlisi, Tekiner’in tabutunda tam 13 kurşun deliğinin olmasıydı! Çatlı ve ekibi işi bu kadar ileri götürmüşlerdi! Olaydan sonra CHP’lilerin görüştükleri vali, “önemli bir şey değil, bastırdık” demekle yetinirken Ecevit, akşam saatlerine kadar Nevşehir’de kaldı. Yükselbaba’nın cenazesi orada defnedildi, Tekiner ise Ankara’da. Katillerden Miman sonradan yakalandı ama asıl azmettiriciler ortadan kayboldu. Kaybolanlardan biri, Ömer Ay, sonradan Ağca’ya yardım edenler arasında ortaya çıkarken, Çatlı’nın yaptıkları ve taşıdığı devlet kimlikleri ise artık biliniyor. Abdullah Çatlı, Ömer Ay, Mehmet Şener ve Mehmet Ali Ağca gibilerine verilen sahte pasaportların Nevşehir Emniyeti’nde hazırlandığı ve altında Şahin’in imzasının olduğu ortaya çıkmıştı. Daha sonra ‘yandığı’ açıklanan pasaport şubesi hakkında bilgi isteyen Tekiner’in kızı Aylin Tekiner’e ise “özel ve aile hayatı” gerekçe gösterilerek, ret yanıtı verildi
Sonraları anlaşıldı ki, bu yalnızca CHP’li bir politikacının öldürülmesinden ibaret değildi. Aslında yapılan şey, seçilmiş bir kentin soldan temizlenip kirli ilişkilerin merkezi haline getirilmesi operasyonuydu. Bugün Orta Anadolu’nun çoraklığına bakarken aklımızdan çıkarmamamız gereken bir gerçek bu.