PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın HDP’ye yönelik mesajını değerlendiren HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Çiçek, ‘Her türden ayrıştırıcı politikalara karşı biz Üçüncü Yol savunucusuyuz. Bu Üçüncü Yol’un adı Demokrasi İttifakı’dır. Özgün, özgürlükçü ve özgürleştirici bir yoldur’ dedi
Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 18 Haziran’da İmralı adasına giderek, müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşme gerçekleştirdi. Yapılan görüşmede HDP’ye verilmek üzere verilen mesajın Anadolu Ajansı (AA) üzerinden sızdırılması manipülasyona yol açtı. HDP’nin İstanbul seçiminde “tarafsız” kalması yönünde algı oluşturmaya çalışan AKP medyasının kısa bir süre içinde kamuoyunu yanılttığı teşhir oldu. HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek, Öcalan’ın mesajını ve ardından yaşanan tartışmaları değerlendirdi.
‘Çözümü sakatlayan bir rol oynuyor’
Öcalan’ın avukatları aracılığıyla paylaştığı hususların yeni şeyler olmadığını ve bir tarihsel süreklilik arz ettiğini dile getiren Çiçek, “Sayın Öcalan sadece İmralı sürecinde değil, aslıda 90’lı yılların başından itibaren Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümüyle, Türkiye’nin genel demokrasi meselesini iç içe alan, derin, felsefik, tarihsel referansları güçlü, güncel siyaset tartışmalarını da fazlasıyla aşan bir okumaya sahip. Bu açıklamaların İstanbul seçimlerinin arifesinde iktidar ve yandaşı medya organlarınca tartışılmaya açılması, bunun aracı haline getirilmesi, bir iktidar ve egemenlik devşirme aracı haline getirilmesi başlı başına ciddi bir problem. Çünkü, Sayın Öcalan’ın başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’deki demokratikleşme problemlerine dair perspektiflerinin güncel siyasal hedefler temelinde ve sığlığında değerlendirilmesi aslında Türkiye’nin temel demokratikleşme problemlerinin çözümünü de sakatlayan bir rol oynuyor. Sayın Öcalan’ın bu açıklamalarına taraflı tarafsız, niyetli niyetsiz bir bütün olarak daha güncel siyasal öncelikleri temelinde yaklaşan her siyaset, her kişi, her anlayış aslında Türkiye’de demokratikleşmenin önündeki engellerin ortadan kaldırılması olasılığını zayıflatıyor ve bu tartışmalara spekülatif oyunlar üzerinden girenler bu çözüm olasılığının zayıflamasının objektif öznesi oluyor. Sadece Türkiye’de değil Ortadoğu’da ve Dünya’da bir siyasal ve ekonomik kriz var, dolayısıyla halklar lehine bir demokratikleşme sorunu var. O nedenle bu krizli ortamdan demokratik bir çıkışa ihtiyaç var. Türkiye’de bu kriz içinde yönünü şaşırmış bir ülke. Sayın Öcalan da açıklamalarıyla yön tayin ediyor. Türkiye’deki bütün toplumsal kesimler bu çıkmazdan, krizden çıkmak istiyorsa Sayın Öcalan’ın açıklamalarını bir demokrasi ittifakı çıkışının formülü olarak okunması gerektiği kanısındayız. Bunun altını çok net çizmek gerekiyor” diye belirtti.
‘Tüm siyasal ve örgütlü çevrelere söylüyor’
Öcalan’ın avukatları yaptığı son görüşmelerde verdiği mesajlarında bir birini destekleyen perspektifleri gördüklerini dile getiren Çiçek, “Sayın Öcalan bu açıklamalarında hiçbir zaman İstanbul seçimlerine, güncel siyasete değinmedi. Çünkü bunu çok aşan bir durum olduğunu, Türkiye’nin demokratikleşme sorunlarının güncel siyasi meseleleri aşan bir mesele olduğunu sık sık vurguladı. Aslında toplumsal uzlaşı dediği, kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı her türlü siyasetten uzak durulması gerektiği vurgusunu sadece HDP’ye değil tüm siyasal ve örgütlü çevrelere söylüyor” dedi.
‘Devletin değil halkların bekası’
Öcalan’ın “Demokrasi ittifakı” vurgusunu yeni yapmadığını hatırlatan Çiçek, “Sanki yeni bir ifadeymiş gibi, yeni bir söylemmiş gibi, partimizin politikası bu konuda yeniymiş gibi bir algı yaratılması aslında egemenlikçi, sığ anlayışın toplumu ve siyaseti nasıl esir aldığı anlamına geliyor. Kuruluşundan bu yana HDP seçim süreçleri olsun, olmasın Türkiye’nin demokratikleşme problemlerine en köklü, en kalıcı çözüm üreten bir parti. Bu yeni bir durum değildir. Demokrasi ittifakı bizler için egemenlikçi, iktidarcı, devletçi anlayışın dışında durarak, Türkiye’yi var eden bütün kimlikleri, siyasi görüşleri, yapıları içine kattığı, devletin bekasını değil, halklarını bekasını önüne koyan bir noktadan bakıyor. HDP zaten bir demokrasi ittifakı partisidir. HDP bileşenleri itibariyle zaten bir ittifak partisidir. Türkiye’yi kendi bağrında tarifleyen bir parti. Dışa dönük de Türkiye’nin bütün toplumsal kesimlerini, eşitlik, adalet ve özgürlük temelinde yan yana getirmeye çalışan yegane parti. Bu yönüyle bir Türkiye partisidir. Israrla bunu da derinleştirmeye çalışan bir partiye Sayın Öcalan bir önerme yapıyor. Öcalan’ın ana vurgusu olan demokratik uzlaşma ile toplumun dönüştürülmesi, dönüşen toplumun siyaseti de dönüştüreceği gibi bir diyalektiği içeriyor. Bu yönüyle toplumsal dönüşüm siyasal dönüşümü zorlayan bir kapsayıcılık ve belirleyicilik içeriyor. O nedenle yıllarca Demokratik Toplum Örgütlenmesine bu kadar önem verdi. Dolayısıyla kendi duruşu güncel siyaset sığlığını ve ihtiraslarını aşan bir içeriktedir” diye konuştu.
‘İktidar oyunu-spekülasyonu’
AA üzerinden servis edilen habere tepki gösteren Çiçek, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan’ın avukatları İmralı adasında görüşme yaptıktan sonra, daha bu görüşmenin sonuçları, doğrudan vekil-müvekkil mahremiyeti çerçevesinde toplumla, kamuoyuyla paylaşılmadan devlete bağlı bir ajansın, Anadolu Ajansı’nın adete bir casusluk filmini andırır gibi bir çabayla kamuoyuna servis etmesi aslında Kürt meselesinin ve demokratikleşme sorunlarımızın çözümünün aslında bizler için ne kadar zor olduğunu da gösteriyor. Çünkü orada şu mantık var. Anadolu Ajansı’nın yaptığı habercilik değil. Hukuk çerçevesinde bir defa düşünelim; hukuk şunu söyler ‘vekil-müvekkil ilişkisi mahremdir. Müvekkilin rızası olmadan vekil açıklama yapmaz’. Aynı zamanda söz konusu olan mektup alış verişini bilenler belli. Avukatlar, cezaevi savcılığı ve cezaevi idaresi. Hukuk anlamında devleti sorumlu kılan bir alanda, bir ajansın eline bu metnin ya da açıklamaların geçmesi, aslında seçimler öncesi bir iktidar oyunu-spekülasyonu olarak ortaya çıkıyor. Yine, Sayın Öcalan’ın toplumsal karşılığını kendi oy rantına, seçimi kazanma rantına çevirme gibi bir basitliği de gösteriyor. Hem Sayın Öcalan’ın oradaki duruşuna, Kürt halkının demokrasi mücadelesine, hem de Türkiye demokrasi mücadelesine hakaret, ihanet var. AA’nın haberi siyasetin ne kadar hukuk ve etik dışına çıktığının da göstergesidir. Hem hukuk, hem ahlak, hem de politika dışıdır ortaya çıkan bu tablo. Basın etiği ve politika etiği açısından sorgulanması gereken bir mesele.”
‘İmralı gerçeği ortağı çıktı’
Bu haberle bir gerçekliğin daha ortaya çıktığını sözlerine ekleyen Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “AA’nın verdiği haber aslında şunu da gösteriyor. 6 Mayıs YSK kararında da çokça tartışıldı aslında. Bir sözümüz de Türkiye’deki aydınlara, yazarlara, Türkiye’nin özgür geleceğinden yana olan herkese. AA’nın yaptığı haber 20 yıllık İmralı sisteminin bir işkence ve tecrit sistemi olduğunu tekrar ifşa etti. Aynı zamanda iktidarın hukuk ilkelerini aşan siyasal keyfiliğin hüküm sürdüğü bir ada cezaevi gerçekliği tekrardan orta yere serildi. Kendisini savunma hakkı tanınmayan, söz hakkı olmayan, sıklıkla kendi düşüncesini aktarma şansı olmayan Sayın Öcalan’ın sözleri üzerinden bu kadar spekülasyon yaratılması İmralı’daki tecridin boyutunu ve İmralı ada cezaevi sisteminin gayri ahlakiliğini de gözler önüne seriyor. Bütün duyarlı kamuoyunun aslında bu son AA’nın haberinden sonra İmralı’daki iktidar keyfiliğine karşı da bir demokrasi ve hukuk mücadele yürütmesi gerekiyor. Sayın Öcalan’ın toplumla iletişim kanalları doğru kurulmadığı sürece bu mesele hep bu şekilde speküle edilecek. Bu sorun çözülmek isteniyorsa Sayın Öcalan’ın önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.”
‘Öcalan Özal’ı, Çilleri’i, Demirel’i uyardı’
Çiçek, “Sayın Öcalan’ın avukat arkadaşlarımızla görüşmesi, uzun yıllar sonra görüşlerini, fikirlerini paylaşması, bu zeminin ortaya çıkması, sadece Türkiye’deki iktidar mücadelesi sonucu ortaya çıkmadı. Sadece içerde bir sıkışmanın sonucu değil. Bunun bir Ortadoğu boyutu var, bunun uluslararası boyutu var. Kürt meselesi zaten bugün uluslararası bir problem haline geldi. Tekrardan şunu söylemek lazım. Bu güncele sıkışmış yaklaşım tarzı birçok meselenin sağlıklı tartışmasını da engelliyor. Anormal bir ortam var. Herkes kendi mahallesine göre tartışıyor. Ama hakikat yok. Hangi hakikat yok? Sayın Öcalan hakikati yok, O’nun siyaset tarzının hakikati yok. Herkes Sayın Öcalan ve HDP’yi tartışıyor. Ama bu tartışmanın bir tarafından ne Sayın Öcalan ne de HDP var, ne Kürtler, ne de demokrasi güçleri var. Burada ne ahlaki ne de hukuki bir durum var ortada. Sonra da aralarında iktidar kavgası var diye safsatalara başvuruyorlar. Yıllardır yaratılmaya çalışılan bu algının bir politik garabet ve kara mizah olduğunu halen de görmemeleri ve bu yöntemlerin sorunların çözümünden ziyade çözümsüzlüğü derinleştirdiğinin idrak edilmemesi bir o kadar da acıtıcı. Erdoğan’dan önceki iktidarlarda bunu yaptı aslında. Özellikle son kırk yılda kendisinin toplumsal çözümünü dayatmış bir meselenin bu kadar dar, güncel siyasete sıkışma aralığından bakılması, birçok iktidarın düşmesine de mal oldu. Sayın Öcalan bu konuda çok uyardı. Özal’ı, Çiller’i, Demirel’i, Erbakan’ı uyardı. Erdoğan’ın aslında bugün bu kadar zorlanmasının nedeni de Kürt sorunun çözümsüzlüğü. Kürt sorununu demokratik kıstaslarda ele alamaması, bunun çözüm zeminin yaratamaması. Zorlanmasındaki temel sorun da Kürt sorunundaki bu tekçilik hali” diye konuştu.
‘Demokratikleşme sorunu partiler üstüdür’
Türkiye’nin demokratikleşmesi sorununun partiler üstü, devleti ilgilendiren bir mesele olduğunu sözlerine ekleyen Çiçek, şunları dile getirdi: “Sayın Öcalan’ın duruşu partiler üstüdür o yüzden. Partileri aşan, Türkiye’nin bir bütün olarak, devlet olarak, toplum olarak, partiler olarak demokratik dönüşümü zorlayan bir duruştur. Türkiye’deki hakim siyasal yaklaşımlar, bir başka ifadeyle iki tarihsel blok, kendi içerisinde çatışmacı, tekleştirici, ayrıştırıcı, bozucu, ahlaki olarak çürütücüdür. Bir partinin çıkarı ülke ve toplum çıkarının önüne geçebiliyor. Sayın Öcalan HDP’nin fikriyatının kurucu mimarlarındandır. Bu fikri ve politik yakınlığı olan HDP’ye eleştirileri ve önerilerini de bu sorumluluk minvalinde ele almak gerek.”
‘Fikrikatımızın eksik okunmasıdır’
HDP’nin demokratik siyaset, demokratik müzakere ve demokratik uzlaşı üzerine kurulu olduğunu vurgulayan Çiçek, devamında şunları ifade etti: “HDP seçmeninin ve HDP’de vücut bulan demokratik mücadele ısrarındaki rolünü taraflı tarafsız görenlerin, bu rolü sadece getirip seçimlere indirgemesi partimizi haksızlık olduğu kadar, fikriyatımızın eksik okuması olarak da değerlendirilebilir. Bu minvalde asıl sorumluluğumuz 23 Haziran seçimlerinden sonra başlıyor. Sandık sonuçlarının Türkiye’deki demokratik değişime nasıl etki edeceği sorgulanmalı, görülmelidir. Seçimler üzerinden ortaya çıkan bu tabloyu kim, hangi partinin nasıl kullanacağı önemlidir. Bizler açısından yeni bir durum değil. Onun için HDP’siz HDP’yi, Öcalan’sız Öcalan’ı tartışmanın sığlığını görüyoruz. Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunun çözümü sadece HDP’nin sorunu değil ki, Karadenizlinin, Egelinin de sorunu. Sadece bir partinin, Kürt halkının problemi değil ki. Bu herkesin sorunu. Çünkü herkes bu rantçı, iktidar devşirmeci ve parti çıkarlarını halkın çıkarlarının önüne koyan siyasetin çözümsüzlüğünün ekonomik, kültürel, siyasal, ekolojik, ahlaki olarak olumsuz sonuçlarına ortak katlanıyor. Sayın Öcalan da yıllarca bunlara vurgu yapıyor.”
‘Üçüncü yol demokrasi ittifakıdır’
“Her türden milliyetçi, ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı politikalara karşı bir üçüncü yol savunucusuyuz” diye devam eden Çiçek, sözlerini şöyle tamamladı: “Aslında bu üçüncü yol sadece Türkiye için değil, Türkiye’de savunulan bir şey değil. HDP ve HDK’nin demokratik ulus ve demokratik özerklik perspektifi bağlamında bütün coğrafya da, bütün küreselde savunduğu ve doğru bulduğu bir yol. Sayın Öcalan buna yıllar önce Dünya Demokratik Uluslar Birliği dedi. Küresel kapitalist hegemonyaya ve onun Ortadoğu’daki ulus devletçi saç ayaklarına karşı bir üçüncü yol. Sonuçta bu iki iktidar merkezileşmesi işbirliği halinde görülebilirler ama kendi içerisinde çelişkiler de içerir. Bir tarafta bölgesel ulus statükoculuğu, öbür taraftan kapitalist küresel hegemonya. Bu iki çizgi dışındaki çizgiye üçüncü yol çizgisi dedi. Türkiye’de de demokratik ulus çizgisi ekseninde ne geleneksel, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar kendisini var etmiş, çözüm geliştirememiş laik beyaz Türk milliyetçiliği ne de AKP şahsında ortaya çıkan son 20 yıllık süreçte iktidar kılınmış İslamcı-Türkçü milliyetçilik. Bu iki çizginin de toplumsal merkezli bir mücadeleyle demokratik temelde dönüştürülmesi olarak özetlenecek bir kurucu formülasyon olarak özetlenebilir yaklaşımı. Bu yaklaşımın seçim sürecindeki stratejimizi ve taktiklerimizi olumsuz etkileyecek ne olabilir ki. Bilakis bu yaklaşım tarzımız bizi güçlendirdiği ve politik düzey kazandırdığı için son seçimlerde bu kadar başarı elde edebildik. Bu yol özgün, özgürlükçü ve özgürleştirici bir yoldur. Bu iki milliyetçiliği de aşan iki milliyetçiliğinde panzehrini oluşturmaya çalışan demokratik ulus paradigmasına dayanan, toplumdaki bütün farklılıkları özgür birliktelik etrafında hedefleyen bir üçüncü yol. Bu üçüncü yolun adı demokrasi ittifakıdır. Demokrasi ittifakı bizim İstanbul seçim stratejimizdir. Özetle ve sonuçla seçime günler kala bizim stratejimizde ve taktik adımlarımızda değişen bir şey yoktur.”
MA / Yasin Kobulan – Sadiye Eser