Sabır ve tahammül günlük yaşamımızda çok fazla kullanmak zorunda kaldığımız kavramlar. Sabır ve tahammül birbirine çok benzer kavramlar ama ikisi arasında büyük farklar var. Anlam bakımından çok yakın gibi görünen her iki kavram da hissediş, uygulama ve geleceği yaratırkenki etkileri bakımından da aralarında dağlar kadar fark var. Ve sabreden insan ile tahammül eden insanın kendi geleceklerini yaratma potansiyellerinde de çarpıcı farklar vardır. Sabretmek ve tahammül etmek birer tercihtir. Durumlar aynı olsa bile sabreden insanın davranışı ve hissiyatı ile aynı duruma tahammül eden insanınki birbirinden farklıdır.
Kişiden bir şeyler alır
Sabır, önümüze koyduğumuz hedefe ulaşırken karşımıza çıkan zorluklar, sıkıntılar, moral bozukluklarına rağmen gösterdiğimiz çaba olduğunu ve hedefe ulaşacağımız noktaya olan inancımızın asla azalmaması olduğunu söyleyebiliriz. Ancak tahammül kendini kötü hissettiren bir his ve bir boyun eğiş olarak tanımlanır. Tahammülsüz kişiler birini veya bir şeyi kaybetmekten korktuğu için rahatını bozmak istemez. İstemediği için de olumsuzluklar karşısından bir kabulleniş durumu sergiler. Tahammül bir yük olduğu gibi tahammül eden insan özgür olamaz. Çünkü tahammül insanı aşağı çektiği gibi tahammül ettikleri de kişinin kendisinden bir şeyler götürüyor.
İki ayrımı bilmek gerek
Sabır ise güçlendiriyor. Sabreden kişi isteğine doğru yol alır. Sabırlı olan kişiler genel olarak kimseyi kendinden üstün görmediği gibi kendisini de kimseden aşağıda görmez. Hayatındaki insanların onun hayatında ve kendisinin de diğer insanların hayatında bir tesadüf eseri bulunmadığını bilir. Bundan dolayı yaşam öğretmenlerine ve öğretmenliğine saygı duyar. Yaşam için gözü gelecektedir ve hep bir hedefi vardır. Hedefe ulaşmaya çalışırken karşısına çıkan engellere, sorunlara çözüm odaklı bir yaklaşımla, sükûnetle sabreder. Hedefe ulaşmak için geçen zamanın boşa geçen zaman olmadığını tecrübe eder. Çünkü sabretmek çözüm odaklıdır. Tahammül etmek ise kadercilik olarak tanımlanır. Sabrettiğiniz de seçim sizdedir. Tahammül ettiğinizde ise boyun eğen tarafsınızdır. Bu ayrım üzerine düşünmekte fayda var.
İnsan pratiği ile çözer İnsanların tahammül kredilerini son zerresine kadar kullanıp artık sınıra dayandıklarında ya da böyle bir krediye sahip olacak kişilik yapıları en başından beri var olmadığında bu isyan cümlesiyle karşılaşırız. İki olasılık da baş etmesi zor durumlardır ve bazen çözüm için kökten değişim gerekir. Tahammüllü insanlar verici oldukları ve karşı tarafın her koşulunu kabul edip yerine getirdikleri sürece sevilip değer göreceklerini düşünür. Fikir tartışmalarına girmektense kabullenmek onlar için daha güvenli bir alandır. Bu yüzden her türlü ilişkilerinde sabit durumu korumak adına farkında olmadan kendi tahammül sınırlarını daraltırlar, sonunda da tüketirler. Ancak bu durumun aşılması kişinin kendi pratiği ile çözülebilecek bir durumdur. Belirsizliğe tahammül edememek ise depresyon ve anksiyetenin özünün bir bölümüdür.
Her iki kavramı Şems-i Tebrizi’nin dip sözüyle noktalayım.
Anladım ki: İnsanlar; Susanı korkak. Görmezden geleni aptal. Affetmeyi bileni, çantada keklik sanıyorlar.
Oysa ki; biz istediğimiz kadar hayatımızdalar.
Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar…
Gülcan Dereli