HDP Eşbaşkanı Temelli, İstanbul seçimi öncesinde herkese demokrasi ve barış mücadelesini yükseltme üzere çağrısı yaptı.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin Adana İl Örgütü tarafından düzenlenen Çukurova Örgütlenme Konferansı’na katıldı. “Demokratik siyasetle faşizmi yıkalım, Türkiye’yi demokratikleştirelim” şiarıyla Şirin Park Otel’de gerçekleştirilen konferansta partili milletvekilleri Pero Dündar, Fatma Kurtulan, Tülay Hatimoğulları ve Kemal Peköz’ün yanı sıra Mersin, Osmaniye ve Hatay il yönetimleri ile Halkların Demokratik Kongresi (HDK) yöneticileri yer aldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, yoğun bir siyasal süreç içinde olsalar da, değişmeyen gündemlerinin örgütlenme olduğunu vurguladı. Örgütlenmenin önemi üzerinde duran Temelli, “Eğer siyasete doğru yerden, sağlıklı, güçlü bir şekilde müdahale etmek istiyorsanız sağlıklı, güçlü, doğru ilişkiler üzerine yapılandırılmış bir örgütlenmeye ihtiyaç duyarsınız” dedi.
Dünya kapitalizminin sıkıştığını ve çözüm üretemediği için savaşı dayatmaya devam ettiğini belirten Temelli, ”Bu sıkışmışlığın en ağır bedelini Ortadoğu halkları ödüyor.”
Temelli’nin konuşmasından satır başları şöyle:
”Ortadoğu’ya dönüp baktığımızda da tabi ki Kürt meselesini, Kürt halkının katlanmak zorunda kaldığı mağduriyetler zincirini ve düşmanlık, savaş politikalarını görüyoruz. Bugün Suriye, Irak, İran’ın içinde bulunduğu bu açmaz bununla açıklanıyor. Ama tüm bunlara karşı siyaset üretecek, bu gidişata dur diyebilecek fikriyata baktığımızda da bir çözümü görebiliyoruz.
Tecridin kaldırılması
200 gün boyunca bu ülkede açlık grevi vardı ve bu açlık grevi Türkiye’de mutlak tecridin sonlandırılmasına yönelikti. Dönüp baktığımızda Türkiye’de son 4 yıl boyunca mutlak tecrit koşulu yaşandı. Yani İmralı’ya, Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit. Peki, neden 4 yıl boyunca bu ülke tecritle yaşadı? İşte en temel mesele; çözümsüzlüğe mahkum olmuş çözüm üretemeyen iktidarların başvurduğu en önemli yöntemlerden biri siyaseti tasfiye etmektir. Toplumu siyasetsiz kılmaktır ve bunu yapmanın bir yöntemi de tecrittir. Tecrit politikalarının kırılması siyasetin önünü açacak en önemli hamleydi. Mutlak tecridin kırılması konusunda emeği geçen, 200 gün boyunca açlık grevinde olan, cezaevinde olan tüm yoldaşlarımı, tüm mahkumları, anneleri, tüm örgütümüzü bir kez daha kutluyorum.
Suriye meselesi
Sorunlarımız büyük, “savaş politikaları” dedik. İçinde yaşadığımız durumu belki de en iyi özetleyen mesele Suriye meselesidir. Stratejik derinlik diye ortaya çıkıp sonra büyük bir sığlığa herkesi mahkum eden, dünya siyasetinde eşi benzeri görülmemiş bir itibarsızlığa Türkiye’yi sürükleyen bu iktidar bugün Suriye meselesini çözümsüzlüğe mahkum etme peşinde. Suriye halklarının taleplerini görmezden gelerek Suriye’ye de kendi tekçi anlayışını dayatma peşindedir. Yani orada yaşayan halkları, başta Kürt halkı, Süryanileri, Arapları, Alevileri yok sayma peşindedir. Afrin’de uyguladığı anlayışı tüm Suriye’ye dayatma peşindedir. Oysa bugün Suriye barışa muhtaç. Suriye barışının önünü açmak için Demokratik Suriye Anayasası üzerinde ortaklaşacak bir zemini var etmek, ona katkı sunmak gerekiyor.
Ne zaman seçim yaklaşsa…
Ne zaman bir seçim yaklaşsa hemen bir harekat başlatıyorlar ve ona da uyduruk isim vererek bunun kamuoyunda adeta PR çalışmasını yapıyorlar. Evet, bugün Pençe Harekatı nedeniyle o bölgede yaşayan insanlar büyük bir riskle karşı karşıyalar. Yerlerinden yurtlarından ediliyorlar, yaşamlarını yitiriyorlar. Bu harekatın yapılma gerekçesine baktığınızda işte İstanbul seçimidir. İstanbul seçimine yönelik bir senaryo ile karşı karşıyayız. Tıpkı daha önce Afrin’de, Cerablus’ta olduğu gibi. İktidarlarını devam ettirmek için Kürt meselesini, demokrasi meselesini çözümsüzlüğe mahkum eden, tekçi anlayışlarını iktidarda tutmak için sürekli olarak bir düşmanlık politikası izliyorlar.
İnsanlar ölmüş umurlarında değil
Bu politikaların sürdürebilmesi için de her geçen gün ülkeyi, ülke insanını mağdur etmeye daha fazla yoksullaştırmaya da devam ediyorlar. Yolsuzluk almış başını gitmiş. Her yanından sorun fışkıran bir ülke haline gelmiş durumdayız. Bütün dünya Türkiye’deki bu akıl almaz gidişatı anlamaya, yol göstermeye çalışıyor. Her seferinde Türkiye uluslararası ilişkiler düzleminde, uluslararası hukuk düzleminde düzgün adımlar atacağı yerde hala müflis tüccar anlayışıyla pazarlık peşinde. Oradan S-400 alayım, öbür taraftan F-35 anlaşması yapayım. Yeter ki savaş devam etsin, yeter ki ben iktidarda kalayım. Ama ülke insanı ölmüş, ülke insanı yoksulluğa mahkum edilmiş umurlarında değil. Her geçen gün bunun yeni örneklerini görüyoruz.
İstanbul seçimi
31 Mart yerel seçimlerine giderken bir strateji ortaya koyduk. İddiamız Türkiye’nin demokratikleşmesi iddiasıydı. 3-5 belediye kazanma meselesi değildi. Belediye meclis üyeliklerinde sandalye hesabı değildi. Mesele çok netti. Türkiye’de demokrasi meselesi, Kürt meselesi vardır, Türkiye’de barış meselesi vardır. Bunlara dair çözüm üretmeliyiz. Bunu da kim yapacak? Kuşkusuz HDP yapacak. Öyle de oldu. Ortaya koyduğumuz strateji ile Türkiye demokrasisi açısından önemli bir adım attık. Yeni bir siyasi kulvarın yolunu açtık.
Şimdi İstanbul seçimlerine giderken çağrımız aynı minvaldedir. Gelin yan yana, omuz omuza verelim. Demokrasi, barış mücadelesini yükseltelim. Bu meseleyi ancak hep birlikte çözebiliriz. “Bunu yapmanın yolu Demokrasi İttifakıdır” dedik. Bu ittifak çerçevesinde tüm demokrasi güçlerine, toplumsal muhalefete, muhalefet partilerine, sivil toplum örgütlerine, Türkiye’de demokrasiden yana siyaset yapacak kim varsa herkese çağrı yapıyoruz. Şimdi bunun zamanıdır. Tüm bu meselelere yanıt üretme zamanıdır.
Temelli’nin konuşması ardından konferans basına kapalı olarak devam etti.
HABER MERKEZİ