KAYY-DER’in Beykoz’daki festivaline katılan bini aşkın kişi, Kürt Böreği eşliğinde Kürtçe müzik, şiir, dinleyerek, tiyatro izleyip halay çekerek unutmayacakları bir gün geçirdi.
Hüseyin Deniz/İstanbul
KAYY-DER’in düzenlediği “Kürt Börek Festivali”nin 4.’sü perşembe günü Beykoz Cumhuriyet Köy’ünde gerçekleştirildi. 1990’lı yıllardan bu yana aralıksız faaliyet yürüten KAYYDER, sadece bir dayanışma derneği değil, 1800’lü yıllardan bu yana bir arada kalmayı sağlayarak, kendi kültürünü, tarihini ve inançsal değerlerini anadiliyle bugüne kadar taşımayı sürdüren ender sivil toplum örgütlerinden biri.
Açılımı Kiğı, Karakoçan, Adaklı, Yayla Dere, Yedisu ilçeleri Sosyal Dayanışma, Yardımlaşma, Kalkındırma ve Kültür Derneği olan KAYY-DER, künyedeki faaliyetlerin tümünde kendini var etmeye devam ediyor, müzik grupları, kadın dengbejleriyle, Koma Dilan govend ekibiyle, erbane, tiyatro (Şano) çalışmaları, yöresel yemekleri, giyim ve kuşamları yani bir cümle kültürü kendi anadilinde yeni kuşaklara aktarmak için emek vermeyi sürdürüyor. KAYYDER’in eşbaşkanı koltuğunda ise Yeliz Vergili ve Tuncay Gökçe yer alıyor.
Buna son olarak Kürt Böreği Festivali eklendi. Kürt Böreği, aynı zamanda KAYY-DER’le özdeşleşmiş bir yiyecek. İstanbul’un vazgeçilmez yiyecekleri arasına girdi çoktan… Sayıları 4 bini aşan börekçileri bir araya getirme amacıyla başlayan arayış, bir festival ile yeni bir evrede. Perşembe günü bunun 4.’sü gerçekleştirildi. Kürt Böreği patentini alan KAYY-DER’in hedefinde Kürt börekçilerini bir kooperatif çatısı altında bir araya getirmek. Bununla hem bir dayanışma hem de daha güçlü projelere imza atma hedefi var. Dün bunun sevinci vardı KAYY-DER yönetici ve üyelerinde.
Baluken mesaj yolladı
Festival hem bu yan yana gelmeyi hem de yeniden üreterek var olmanın önemli bir aracı. Perşembe günü festivale gelenler, bu yönüyle de KAYY-DER’in farkını bir kez daha gözlemlemiş oldu. Festival, sabah saatlerinde dernek üyeleri olan börekçiler tarafından katılımcılara leziz Kürt böreği sunumuyla başladı. Öğleden sonraya kadar sürdü. Saat 11.00’a doğru program KAYY-DER ile özdeşleşmiş sanatçılardan Alican Bilgin’in sahne almasıyla başladı. Kilamları eşliğinde katılımcılar govend tuttu. KAYY-DER eşbaşkanları yaptıkları konuşmalarda KAYY-DER’in amaçlarına vurgu yaparken, dernek olarak toplumsal sorunlara duyarlılıklarını vurguladı. Eşbaşkanlar, bir an önce barışın sağlanması umudunu dile getirdi. Festivale şu anda tutuklu olan HDP eski Grup Başkan vekili İdris Baluken de bir mesaj gönderdi. Mesaj, büyük bir alkışla karşılık buldu. Festivale katkısı olanlara plaketlerin verildiği etkinliğe HDP Milletvekili Hüda Kaya, İstanbul İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek Doğu-Güneydoğu Dernekleri Federasyonu ve birçok yöre derneği temsilcisi katıldı. Kadın dengbejlerin büyük ilgi gördükleri festivalde, Kürt Böreği’nin durumu konu edinen tiyatro oyunu beğeni topladı. Semah grubunun ardından Festival, Sanatçı Özlem Dağlayan, Suat Karabıyık ve Orkestrası, Cahit Şerevdin, Aram Serhad’ın konserleri izledi. Ardından Erbane grubu sahne aldı. Festivalin kapanış perdesini ise davul-zurna eşliğinde tutulan halaylar çekti. KAYY-DER, 30 yıldır yayınladığı derginin de 50. Sayısını dün okurlarıyla buluşturarak, başka devamlılığa imza attı.
1800’lerden bu yana
1800’lü yıllarda Kürt hamalların hem pratik hem de ekonomik nedenlerle yiyecek ihtiyacını karşılamak için Kürtçe adı Kılor /Parxaç ile başlayıp geliştirilmiş bir hali İstanbul’da her caddede, artık aranır hale gelen Kürt Böreği… Hikayesi 1800’lü yıllara kadar uzanıyor. Bingöl’ün Kiğı ilçesine bağlı Bilice köyünden, yürüyerek önce Pülümür Muti Köprüsüne oradan Erzincan üzeri Trabzona kadar yürüyüp, buradan da gemi ile İstanbul’a sağ salim varanların ekmeği… Gelenlerin çoğu meslek yok. Köyde yaptıkları işlerin ise İstanbul’da fazla bir karşılığı yok. Gemiden indikleri Kasımpaşa ve Eminönü limanı onların işyeri haline dönüşüyor. Ellerinde başka bir meslek olmadığı için yapacakları tek şey var yük taşımacılığı yani hamallık.
Yazılı belgelere de geçer İstanbul’daki Kürt hamalları. Gidenler yerleşince peşinden yenilerini çağırırlar…. Kürt Böreği de işte bu süreçte doğuyor. Kilolarca ağırılığı taşıyanların yemek ihtiyacı kendini hissettiriyor. Hem zaman yok hem de fazla para yok. Bu ihtiyacın bir sonucu olarak kendisi de bir hamal olan Bilice’nin Alıkan köyünden Rengo (Sarışın olmasından kaynaklı Mehmet’e köyde verilen lakap.) evde pişirdiği Türkçe kete denilen Parxaç/Kılor’u kendi köylüsü hamallara vermesiyle başlar. Kimi anlatımlara göre, Rengo, köyde haylaz ve iş yapmayan biri olarak ağır işlerin altında kalkamadığı için köylüleri tarafından bu işi yapmaya yönlendirilir. Yük taşıyamıyorsan en azından bir işe yara diyorlar. Parğaçlar tutulur, Ancak kuruyunca yemesi zordur.
Bu arayışta, arkadaşları Rengo’ya parxaç’ı yağlı yaparsa daha besleyici ev yumuşak kalacağını söylerler. Rengo “kuleng” denilen sırtta taşınan kapalı ber kutunun/camekan içinde parxaçları satmaya başlar. İşte böyle başlar Kürt Böreği’nin yola çıkış serüveni. Bir süre sonra işler o kadar büyür ki Kuleng, yere iner tekerlekli “tevla” ile satılmaya başlar; o da yetmeyince iş büyüyünce dükkan açılır. Parxaç da Kürt hamalların bir yiyeceği olarak yeni haliyle büyük rağbet gördüğü için de doğallığında Kürt Böreği adını alır. Rengo giderek dönemin un piyasasında önenli bir kişi haline gelir ve artık Rengo değil Mehmed Efendi ismiyle tanınır. Ondan izinsiz kimse börek dükkanı açamaz. Bir külünk ile başlayan Kürt Böreği bugün sayıları 4 bini aşkın börekçi ile İstanbul’un vazgeçilmez yiyeceği arasında