DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve zindanlardaki binlerce siyasi tutuklu ve hükümlü İmralı’daki tecridi kırmak için süresiz-dönüşümsüz açlık grevi yaptılar. Amaçlarına büyük oranda ulaştılar. Zaten Kürtler bu eylemlerin açığa çıkardığı öfke ile AKP iktidarına 17 yıllık tarihinin en büyük yenilgisini yaşattılar. Aslında AKP iktidarını düşürdüler. Çünkü Türkiye’de İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Hatay gibi büyükşehirleri kaybeden iktidar olamaz, iktidarlarını sürdüremez.
AKP İstanbul seçimlerini iptal ettirerek iktidardan bu düşüşünü örtmek istese de artık ok yaydan çıkmıştır. İstanbul seçimlerini baskı ve zorla alsalar da bu iktidar düşük iktidardır. Kaldı ki demokrasi güçleri ve Kürtler İstanbul’u oylarıyla alacaklar ve AKP’nin zorla, hileyle almasına fırsat vermeyeceklerdir. İstanbul’da Kürtler ve demokrasi güçleri bu konuda kararlı görünüyorlar. HDP’nin tutumu 31 Mart’taki gibi nettir. İçine sindirmeseler de, zorlansalar da Kürtler gidip oylarını İmamoğlu’na verecekler, demek de yanlıştır. Çünkü İstanbul belediye başkanı İmamoğlu seçilse de Kürtler oylarını kendilerine vermiş olacaklardır. Bu açıdan İmamoğlu’na verilen oyları CHP’ye verilmiş oylar gibi ele almak yanlıştır.
Hatta Amed’de HDP’ye verdikleri oydan daha fazla kendilerine oy vermiş olacaklardır. Kürtlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesine bundan daha fazla hizmet edecek bir seçim bulunamaz. Bu açıdan Kürtlerin önüne tarihi bir fırsat çıkmıştır. Şimdi İstanbul’da AKP’ye büyük tekme vurma zamanıdır. Bu büyük tekme Kürt tekmesi olacaktır. Kürtler bu tarihi fırsatı kaçırmamalıdır. İstanbul seçimleri aynı zamanda Kürt halkının Türkiye halkları ve demokrasi güçleri ile buluşmasıdır. Türkiye’nin siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşamını belirleyen bu şehirlerin halkıyla buluşmak Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı için büyük bir kazanım olacaktır. Bu şehirler sadece siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak Türkiye’nin motoru değildir; demokratikleşmenin motoru da bu şehirlerdir.
Kürtler tarihi stratejik bir çıkışla Kürt düşmanı güçlerin Kürtler hakkında yarattığı imajı 31 Mart’ta önemli oranda kırdılar; 23 Haziran’da da 31 Mart hamlesini tamamlayarak Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü önündeki engelleri aşmalıdırlar. Türkiye’nin bu büyükşehirleri ekseninde Türkiye halklarıyla buluşan Kürtlerin özgür ve demokratik yaşamını hiçbir güç engelleyemeyecektir. Kürt düşmanlığı üzerinden iktidarlarını sürdüren güçlerin politikaları boşa çıkarılacaktır. Böylece siyaset normalleşecek ve demokratik rayına oturacaktır. Bu açıdan Kürtler önlerine çıkan bu tarihi fırsatı kaçırmamalıdır. Kürt düşmanları ve demokrasi karşıtlarının en temel politikaları Kürtlerle Türkiye demokrasi güçlerinin ortaklaşmasını önlemektir. Çünkü varlıklarını Kürtlerle demokrasi güçlerinin bir araya gelmemesi koşullarında sürdürüyorlar. Şu anda Türkiye’de, hatta dünyada Türkiye’nin demokratikleşmesi için Kürtlerin tutumu çok önemli görülmektedir.
Kürtlerle buluşmadan Türkiye’de demokratikleşmenin gelişemeyeceğinin görülmesi önemlidir. Kuşkusuz Kürtlerin tutumu ve rolü her zaman böyleydi. Ancak bunun görülmesi engelleniyordu. 31 Mart seçimleri bu engelleri yıkmıştır. Kürtler yürütülen kara propagandayı ve bölücülük masalını yıkmıştır. 23 Haziran’da bu rolünü daha etkin hale getirdiğinde Türkiye’nin siyasi sınırları içinde Kürt sorununun çözümünün önüne geçmek zorlaşacaktır. Zaten MHP ile bütünleşmiş, ortaklık yapan bir AKP’ye hiçbir Kürt’ün oy vermemesi gerekir.
AKP MHP’lileşmiştir. Kürtler de MHP’ye oy vermezler. MHP nasıl kaybedecekse o yönde oylarını kullanacaklardır. İstanbul’da Kürtler tek başlarına AKP-MHP ittifakına kaybettiremiyorsa tabi ki bunu İmamoğlu ile yapacaklardır. Kürtler de özgürlük ve demokrasi mücadelesini güçlendirecek doğrultuda politika yapmalıdır. Kuşkusuz direnmek önemlidir, ama politika yapmak da önemlidir.
Bugün en doğru politika 31 Mart’ta ortaya konulmuştur. Bazıları Kürtler politika yapmasın diyor. Politika yapmamak kara kadere boyun eğmektir. Herkes politika yapacak ama Kürtler yapmayacak. İşte bu köleliğe boyun eğmektir. Kaldı ki Kürtlerin yaptığı politika doğru, ahlaki ve vicdanidir. En az bunlar kadar önemli olan ise demokratikleşmenin önünü açmaktır.
Dolayısıyla bu politika hem Türkiye halklarının hem de Kürt halkının ortak çıkarınadır. Bu açıdan Kürtler için tecridi kıralım, faşizmi yıkalım hamlesinin en önemli adımı da İstanbul’da AKP’ye kaybettirmekten geçecektir. AKP şu anda Kürt düşmanı bir politika uygulamaktadır. Zaten bu nedenle şu anda en büyük destekçisi MHP ve bilinen Kürt düşmanlarıdır. Bu açıdan Kürtler hiçbir tereddüt etmeden sandığa gidip oy vermelidirler. Çünkü bu oy kendilerine verilmiş bir oydur. AKP-MHP ittifakına kaybettiren oy Kürde, Kürt sorununun çözümüne, Kürdün özgür ve demokratik yaşamına verilmiş bir oydur. Bu açıdan gönül rahatlığıyla ve büyük bir coşkuyla sandığa gidip İmamoğlu’na oy vermelidirler. Oy vermek de yetmez, demokrasi güçleriyle birlikte verdikleri oylara sahip çıkmalıdırlar.