TTB Merkez Konseyi Üyesi Halis Yerlikaya, açlık grevi sonrası hastaneye getirilmesi gereken tutukluların getirilmediğini vurgulayarak, hem tutukluları hem de cezaevlerini beslenme için TTB’nin belirlediği yollara uyulması konusunda uyardı
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle, Leyla Güven’in öncülüğünde başlatılan ve 3 bine yakın tutuklunun katılımıyla cezaevlerine ve ülke dışına yayılan açlık grevi eylemleri, 8 yıl arada sonra iki kez avukatlarıyla görüştürülen Öcalan’ın çağrısı üzerine 26 Mayıs’ta sonlandırıldı. Diyarbakır D Tipi ile Kadın Kapalı cezaevlerinde eylemlerini sonlandıran 38 tutuklu, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirilerek, tedavi altına alındı. Tedavilerinin ardından tutuklular ring araçlarına bindirilerek cezaevine geri gönderildi. Açlık grevinde bulunan ve hastaneye getirilmesi gereken tutukluların getirilmediğini vurgulayan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Halis Yerlikaya, tutukluların cezaevinde oral (ağız) yoldan beslenmeye başlarken algoritmalara uymaları gerektiğini söyledi.
‘Ciddi sıkıntılarla karşılaştık’
Açlık grevi eyleminin tutuklular tarafından bir hak arama yöntemi olarak kullanıldığını belirten Yerlikaya, açlık grevinin tutuklular üzerine ciddi sağlık risklerinin taşıdığını ve ölüm orucuyla birlikte bu riskin yaşamı tehdit edecek düzeye ulaştığını bildiklerini söyledi. Açlık grevi eyleminin sonuçlandıktan sonraki beslenme sürecinin çok özellikli ve özen gerektiren bir iş olduğunu ifade eden Yerlikaya, “Çok uzun süre açlık grevinde kalan mahpusların sağlıkları için, olumsuzluk yaşamamaları için ve beslenme sürecinde sıkıntılarla karşılamamaları için açlık grevinin kişilerin vücutları üzerindeki yarattığı tahribatlar önlenmesi ve yapılması için bir takım özel algoritmalar da hazırladık. Tabi bu algoritmalar hem dünyada hem de bizim ülkemizdeki deneyimler ışığında oluşturmaya çalıştık. Açlık grevi süreci sonuçlandıktan sonra bu algoritmaya uyulması için hem hekimler ve sağlık örgütleri hem de bütün hak temelli mücadele eden örgütlerle birlikte çalışma yürüttük, ama çoğu yerde ciddi sıkıntılarla karşılaştık” şeklinde konuştu.
Kelepçeli muayene dayatması
Hastaneye sevklerle ilgili ciddi sorunların olduğunu ve birçok cezaevinde yönetimlerin tutukluları hastanelere sevk etmeme eğiliminde olduklarını belirten Yerlikaya, açlık grevindekilerinde çok ciddi kilo kayıplarının olduğunu ve enfeksiyonlara karşı risk taşıdıklarını söyledi. Birçok yerde tutuklulara kelepçeli muayene ve benzeri dayatmaların olduğunu ifade eden Yerlikaya, “Diyarbakır’da mahpusların hastaneye geliş anında darp edilen eylemcilerin görüntülerinin yansıdığını biliyoruz. Yine Tarsus’ta ring araçlarıyla cezaevlerine sevklerinin olduğunu işte 6-8 saat ring aracının içinde kelepçeli şekilde mahpusların tutulduğunu biliyoruz. Bütün bunlar tabi çok ciddi olumsuzluklar barındırıyor. Patnos Cezaevi’nde ölüm orucunda olanlar da ilk açlık grevi sonlandırıldığında hastaneye sevklerinin gerçekleşmediğini gördük. Tabi Türkiye’nin neredeyse 90’a yakın cezaevinde var olan açlık grevi sürecinde çoğunda bu olumsuzluklarla karşılaştık. Yine çoğu yerde bütün eylemcilerin tetkiklerinin yapılıp yeniden cezaevine gönderildiğini biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Hak ihlalleri
Açlık grevi boyunca hak ihalelerinin yaşandığını belirten Yerlikaya, açlık grevinde bulunan ve hastaneye getirilmesi gereken tutukluların getirilmediğini söyledi. Yerlikaya, açlık grevi sürecinin 10 günde tamamlanmayacağını belirterek, “Uzun süreli bir açlığın her bir birey bazında değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü bütün herkesin aynı şekilde etkilenmediğini de biliyoruz. Farklı farklı şikâyetlerde oluyor. Bir ay, üç ay hatta altı aya kadar geçen süreç içerisinde bu eylemcilerin izlenmesi ve sağlık kurumlarının kontrol edilmesi, kontrol altında olması gerekiyor. Özellikle şikâyetleri olduğu zaman mutlaka ilişkili veya ilişkisiz olduğu düşünürlerse özellikler açlık grevinde bulunmuş kişilerin hastanelere sevklerini istemeleri gerekiyor. Yeniden beslenmeye geçiş sürecinin yavaş olması, az az gıda alınması, sıvı şeylerle başlanması ve eğer bir şikâyet oluşmaması durumunda yeniden katı gıdaların alınması şeklinde tamamlanması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Açlık grevi sonlandıktan sonra beslenme ve tedavi için özel algoritma önerisine değinen Yerlikaya, açlık grevi sonlandıktan sonra beslenmeyi şu şekilde anlattı: “14 günün altında tekrar beslenmeye başlandığında sorun yaşanmaz. Serbest bir şekilde yer, içer, 15-28 günlük AG sonra yeniden beslenirken doktor ve diyetisyen kontrolü gerekir, kan tahlili ile elektrolit eksiği saptanmalı, beslenme 20 kalori/kg/gün’den az olmalıdır. Vücut ağırlığının yüzde 10’undan fazla kilo kaybedildiyse kliniğe yatırmak gerekebilir. 10 günden fazla AG yapıldıysa beslenmeye başlandığında 10 kalori/kg/gün gıda alınmalıdır. Sonraki her gün için 5 kalori/kg/gün artış yapılmalıdır. Özetle AG öncesi günlük yenilen gıdanın yüzde 50’si alınabilir. Kural olarak az miktarda başlanıp yavaş arttırılarak devam edilmelidir.”
Kaynak: MA