Kurkut davasının duruşması bugün Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Davada Kurkut’un annesi sanık polisle ilk kez yüzleşti
Diyarbakır’da katıldığı 21 Mart 2017 yılı Newruz kutlaması sırasında Kemal Kurkut’a ateş ederek ölümüne neden olan polis Y.Ş.’nin “olası kastla öldürmek” suçlamasıyla yargılandığı dava duruşması Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi görüldü. Duruşmada, Kurkut’un annesi Secan Kurkut, ağabeyi Ferhat Kurkut, avukatları ile sanık polis Y. Ş. ve avukatı hazır bulundu.
Çok sayıda polisin izlediği duruşmada, Ulusal Kriminal Büro’nun Kurkut’un yerden seken mermiyle öldürüldüğüne ilişkin mahkeme istemiyle düzenlediği son rapor, mahkemeye ulaştı.
Ölümünün ardından hazırlanan otopsi raporunda ‘vücuduna yukarıdan giren mermi sonucu’ yaşamını yitirdiği saptanan Kurkut’a dair Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) istenen raporda, Kurkut’un ‘yerden seken merminin vücuda alttan girmesiyle’ hayatını kaybettiği belirtilmişti. İşlenen cinayete ilişkin hazırladığı ilk raporunda “doğrudan ateşle” öldüğünü saptayan Ulusal Kriminal Büro ise, mahkemenin istemi üzerine hazırladığı ikinci raporunda bu kez Kurkut’un “yerden seken merminin vücuda girmesi” sonucu öldüğünü savundu.
Davaya bakan mahkeme, söz konusu bu kurumlardan gelen raporlardaki çelişkiler üzerine bugün görülen duruşmada mahkeme, ATK Genel Kurulu’ndan yeni bir bilirkişi raporu düzenlemesini istedi.
Suçsuz olduğunu söyledi
Duruşmada hazırladığı yazılı savunmayı mahkemeye sunan sanık polis, kısmi olarak da sözlü savunma yaptı. Sözlü savunmasında Ulusal Kriminal Büro tarafından olaya ilişkin hazırlanan iki rapor arasında çelişkiler bulunması nedeniyle raporu kabul etmediğini ifade eden zanlı Y.Ş., TÜBİTAK tarafından yeni bir rapor hazırlanmasını istedi. Suçsuz olduğunu savunan Y. Ş. beraatini talep etti.
Anne Kurkut sanık polisle yüzleşti
Sanık polis Y.Ş. ile bu duruşmada ilk kez yüz yüze gelen Secan Kurkut ise, mahkeme başkanının kendisine söz vermesiyle birlikte sanığa yönelik sözler sarf etti. “Adalet, sadece adalet istiyorum. Kendinizi benim yerime koyun” diyen anne Kurkut, daha sonra sanık polise dönerek tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Katil! Neden vurdun? Kemal sana ne yaptı. İnşallah vicdan azabı çekersin. Benim gibi İnşallah ciğerin yanar.”
Secan Kurkut, bu sözleri sonrasında mahkeme başkanının isteği üzerine jandarmalar tarafından duruşma salonundan çıkartıldı.
Bilir kişi raporu
Kurkut ailesinin avukatı Mehmet Emin Aktar, yaptığı savunmada mahkemenin Ulusal Kriminal Büro’dan neden ikinci bir rapor talep ettiğini anlayamadıklarını söyledi. Ulusal Kriminal Büro’nun ilk raporunda görüntülü bir anlatıma yer verdiğini ve gayet açık bir anlatımla olayı anlattığını belirten Aktar, ilk raporda sanığın hareketlerinden nereyi hedef alarak ateş ettiğinin açık biçimde anlatıldığını kaydetti. Aktar, “Birinci rapor anlaşılmaz değildir. Ancak ikinci raporda, bilirkişi devletin kendilerinden ne istediğini anlıyor. Devletin söz konusu birinci rapordan rahatsız olduğunu anlayarak ikinci raporu düzenlemiştir. İkinci raporda neden görüntülere yer verilmiyor. İkinci rapor tipi, bir vazife çıkarma işidir” diye konuştu.
Kemal Kurkut’un vücudunda deforme olmuş mermi nüvesinin bulunduğu yönündeki raporları da hatırlatan Aktar, merminin deforme olmasının yerden sekmeye bağlandığını, ancak direk ateşle kemiğe çarpan merminin de deforme olabileceğine dikkat çekti. Fakat mahkemenin bunu sormadığını dile getiren Aktar, raporlar arasındaki çelişkilere dikkat çekti.
Savunmasının devamında Aktar’ın hazırlanan ilk raporlar üzerinden cinayete dair “Biz de bir kanaat oluşmuştur. Siz de kanaat oluşmamış mıdır?” diye sorduğı mahkeme Başkanı; “Biz de tereddütler vardır” yanıtını verdi.
Görüntülerin izlenmesini istedi
Yargılamanın mevcut şekliyle yürümesi durumunda yargılamadan bir adil bir sonuç çıkma inançlarını yitirdiklerini dile getiren Aktar, söz konusu görüntülerin duruşma salonunda izlenip incelenerek sonuca varılabileceğini belirterek, görüntülerin mahkeme salonunda izlenmesini talep etti.
Katılan avukatı Reyhan Yalçındağ ise, savunmasında faillerin kolluk güçleri olduğu durumlarda faillerin korunması üzerinde durdu.
‘Yaşam hakkını savunuyoruz’
Yalçındağ, davanın bugüne kadarki seyri için “Mesele sadece olay tarihinde yaşanan bir mevzu değildir. Bu dosya sadece bir tanesidir. Bir her seferinde, faillin kolluk olduğu durumlarda sistematik bir biçimde devlet aklı tarafından korunduğunu söylüyoruz. Bu tür durumlarda net bulgular başka tarafa çekiliyor. Cezasızlık politikası işletiliyor. Davalar ya düşürülüyor, ya takipsizlik, ya hükmün açıklanmasının geriye bırakılması, beraat, zaman aşımı gibi bir süreç işletiliyor. Bu dosyada arpa boyu yol alabilmiş değiliz. Devletin sivili öldüren, yaşam hakkını küstahça yok eden akla karşıyız” dedi.
‘Neden kurşun? Bunun cevabını verebilir misiniz?’
Böylesi bir olayda polisin ateşli silah kullanmasının ‘yasak silahlar’ kapsamında olduğuna da dikkat çeken Yalçındağ, “Raporu, kurşunun sekme biçimini bir kenara bırakalım, bunu tartışmayalım. Neden kurşun kullanılıyor. Biri bunun cevabını verebilir mi? Elinde bıçakta olabilir” diye sordu.
‘Ateş edilmeden durdurula bilinirdi’
Düzenlenen miting, toplantı, gösteri gibi etkinliklerde, katılımcıların alana alınmasında kurulan güvenlik kapılarında kolluğun hoyrat tutumuna maruz kalındığını dile getiren Av. Yalçındağ, Kemal Kurkut’un da böyle bir durumla karşılaşmış olabileceğini, bu duruma tepki göstermek ve üzerinde tehlikeli bir şey bulunmadığını göstermek için üzerini çıkarttığını ifade etti. O durumda Kurkut’un ateş edilmeden de durdurulabileceğine söyleyen Yalçındağ, “Yakın dövüş tekniklerini bilen binlerce polis memurunun olduğu bir yerden bahsediyoruz. Herhangi bir yöntemle etkisiz hale getirebilirdi. Orada TOMA’da mevcut, su da kullanılabilirdi. Sanık niçin silah kullanıyor? Kullanılması yasak olan bir silah kullanılmıştır. Polisin toplumsal gösterilerde bu kentte aşırı ve orantısız güç kullandığı bir dosyada, Abdullah Yaşa’nın başvurusu neticesinde AİHM verdiği kararda, toplumsal müdahalelerde yasaklı silahların kullanıldığına ilişkin karar vererek Türkiye mahkum edildi. Gaz fişeği kullanılmaması yönünde 2006 yılında karar verilmiş. Ancak 2019 yılı olmasına rağmen silah kullanılabilmektedir. Annenin ya da adaletin peşinde olan bizlerin feveranı bundandır” ifadelerini kullandı.
Sanığın öldürme kastıyla hareket ettiğini söyleyen Yalçındağ, “Sanığın sistematik bir şekilde korunduğunu, bunun bir devlet aklı olduğunu düşünmekteyiz. Binlerce insanın demokratik hakkını kullandığı için cezaevinde olduğu, ancak yaşam hakkının ihlal edildiği bir dosyada sanık sanık tutuksuz yargılanmaktadır” dedi.
Mahkeme yeni rapor istedi
Yapılan savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, sanığın tutuklanma talebini reddetti. Mahkeme, düzenlenen raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) Genel Kurulu tarafından yeni bir rapor düzenlemesi konusunda kuruma müzakere yazılmasına karar vererek duruşmayı erteledi.