Gülistan Azak/Diyarbakır-Jinnews
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden ihraç edilen kadınların mücadelesi “Hakikatin Gücü” belgeseli ile beyaz perdeye yansıdı. Kolektif bir emeğin ürünü olan belgesel, aynı zamanda bir sözlü tarih projesi. Belgeselin yönetmeni Deniz Çankaya Salmanlı konuştu. İhraçların bir rakamdan ibaret olmadığını ifade eden Deniz, Türkiye’de insan hayatının bir gecede değişebildiğini söyledi
Belgeselin ortaya çıkış amacından bahsedebilir misiniz?
Hakikatin Gücü, Mayıs 2017 tarihinde İstanbul direniş alanlarının aslında bir ürünü olarak çıktı. 15 Temmuz 2016 ile birlikte devreye konulan KHK’lerle yüz binlerce kişi işlerinden oldu, çeşitli kurumlara kayyımlar atandı, gazeteler kapatıldı ve böylece Olağanüstü Hal denilen duruma alıştırılmaya çalışıldık. Bu duruma direnen KESK’li direnişçiler vardı. Kent meydanlarında Bakırköy, Kadıköy ve Kartal’da haftanın dört günü alana çıktılar, imza topladılar. OHAL ve KHK’lerin hukuksuzluğuna dair seslerini duyurmaya çalıştılar. Sokaklarda olmalarının nedeni ise seslerini duyurabilecekleri mecraların olmamasıydı. Devletin bütün aygıtları tamamen karşılarındaydı ve basın yoktu. Bu nedenle sokaklarda doğrudan halka sorunlarını aktardılar. Halka aktardıklarını da “Hakikatin Gücü” çekimlerinde kamera karşısında aktardılar. Görevlerinden alınmış 13 KESK’li kadın neler yaşadıklarını anlattı. Aslında insan hikayeleri tüm bunlar. OHAL sonrasında bir kez daha görüldü ki, emekçiler mesleklerini gerçekten çok seviyorlar ve ihraçlar ülke için büyük kayıp. İhraç edilen kamu emekçilerinin tamamı mesleklerini gelecekte yapabilme isteğiyle elde ettiler. Çok severek, isteyerek ve zor koşullarda yaptıkları bu meslekleri bir gece vakti resmi gazeteye bir ek listeyle bütün hayatları değişti. Bir gecede hayatlarının büyük ölçüde değiştiğine tanıklık ettiler. En garabet yanı ise herhangi bir suçlarının olup olmadığı belli olmaksızın, mahkemesiz, en temel hukuk doktrini olan masumiyet karinesi tamamen çiğnenmesiydi. Ve hala suçlarının ne olduğunu bilmiyorlar. Dünya tarihine geçecek bir hukuksuzluk örneği.
Bu hukuksuzluk hala uluslararası mahkemelerle zincirlenmeye devam ediyor. Çünkü AHİM kendilerine çok yoğun açılıp ve kazanılacağı kesin davaların önünü kesmek için iç hukuk yolları tamamlansın diye OHAL komisyonu kuruldu ve hala sonuçlar çıkmadı. Ve biz bu acı gerçekle yaşıyor ve alışıyoruz. Bence alışmamalıyız. Bu haksız ve hukuksuzluk bir tek ihraç edilenlerin sorunu değil, bu bizim geleceğimizin ve tüm kamunun ciddi bir sorunu. Ve belgeselde aslında insan hikayeleri üzerinden büyük resme ve büyük resimde nelerin olduğuna dair iz sürdük. Biraz uzunca bir belgesel ama zaten bu uzunca bir süreç. Bu nedenle popüler kültürün herhangi bir tuzağına düşmeden sözlü tarih belgeseli olarak tarihe eklemek istiyoruz. Biz sözümüzü bu belgesele not ediyoruz. 13 kadın direnişçi üzerinden bu belgeseli anlattık. 5 Ekim 2017 Dünya Öğretmenler Günü’nde ilk gösterimi oldu. Her ne kadar devlet onları öğretmenlikten ihraç etmiş olsa da bizler onları bu günlerinde selamladık. Biz bunu kabul etmediğimizi bir kez daha gösterdik.
Belgeselin hazırlık aşaması nasıl gelişti?
Bunu sendikal bir faaliyet olarak görebilirsiniz. Çünkü filmin sahibi KESK Haber-Sen ve KESK Kadın Meclisi. Dostlarla herhangi bir para biriminin geçmediği 1 liranın dahi harcanmadığı bir belgesel oldu. Dostlarla bir araya geldik, çekimlerimizi yaptık. Kurgu aşaması biraz uzun sürse de gösterimimizi tamamladık. Bu belgesel aslında sendikal bir üründür
Belgeselin mesajı nedir, mesajınızın halka ulaştığını düşünüyor musunuz?
Belgeselin ilk galası 5 Ekim 2017 Dünya Öğretmenler Günü’nde gerçekleşti. Bu sırada direniş alanları devam ediyordu. Daha sonra ise müdahale edildi. Belgesele karşı tepkilere çok da kulak asmadığımızı açıkça belirtmek isterim. Sözümüzü söylemek zorundayız. Alanlarda da bu böyleydi. Belgeseli biz tamamen belge niteliğinde bir kenara not ettik. Belgeselimizi tarihe not ettik. Tarihi günlerden geçiyoruz. Hala bitmiş değil. Kısmi OHAL deniliyor ama OHAL’in hala tam anlamıyla devam ettiğini görebiliyoruz. Gazeteciler, seçilmişler cezaevinde. Belediyelere kayyımlar atanıyor. Yerel seçimler oldu ama biliyorsunuz seçilenlerin elinden KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbataları alındı. KHK’lilerin elinden neredeyse seçme ve seçilme hakları alınacak. Dediğim gibi bu duruma alışmamalıyız. Hak gaspları var. Bu durum bir hak mücadelesi. Belgeselde bu hak mücadelesine tanıklık etmek istiyor açıkçası. Belgesel dediğim gibi kolektif bir ruh ile ortaya çıkardık. İnsan Hakları Festivali’nde, işçi festivalinde halk ile buluştu. Mesajımızın net olduğunu düşünüyorum. Direniş mücadelemizin halk tarafından görüldüğünü ve filmimizin de bu mesajı doğrudan yansıttığı kanaatindeyim.
Belgesel çalışmalarınız devam edecek mi?
Video aktivizmi gelecek dönemde belki gazeteciliğin yerini dahi alabilecek bir yöntem olabilir. Artık her şey değişiyor. Sosyal mecralar artık çok etkili. Video aktivizmi diyelim, yalnızca belgesel demeyelim. Bu çalışma çok önemli bence. Belgelerin yok edilmesini önlemek gerek. Video aktivizmine de belgesellere de devam edeceğiz. Ama biz güzel şeyleri de yapmak istiyoruz. Çünkü dünyayı güzelliklerin kurtaracağına inanıyoruz. Yani umuyorum ki, güzel olan her şeyin belgesellerini yapmaya devam edeceğiz.
Evrensel hukuk sistemi herkes için gerekli
Ülkede gerçekten büyük acılar ve hak gaspları yaşanıyor. Bu durumun altını ısrarla çizmek istiyorum. Çünkü bazen KHK mağduriyeti deniyor. Ben bu kelimenin doğru olduğunu düşünmüyorum ve katılmıyorum. Bence mağduriyet diye bir şey yok. Devlet eliyle yapılan hak gaspları var. Çok önemli. Seyahat hakkı, yaşam hakkı, çalışma hakkı, adil yargılanma hakkı masumiyet karinesi ihlal edilerek gasp edildi. Ve tüm bunların ivedilikle düzeltilip evrensel hukuk sisteminin herkes ama herkes için geçerli olmasını istiyoruz. Barış, özgürlük, adalet istiyoruz.