Bir sefer de işsizlik, yoksulluk ya da istatistiklerden başka bir şey yazalım diye niyet etmeye görelim; “Reis”i bitse damadı, damadı bitse yandaşı işçi düşmanlığıyla kadın düşmanlığıyla gündemimizi işgal etmeye koyuluyor. Öyle de şeyler söylüyorlar ki “hayır efendim yalan söylüyorsunuz”, “rica ederim saçma sapan konuşmayın” demek için kâğıda kaleme sarılmak zorunda kalıyoruz.
Geçen hafta kalabalık bir alanda bir kadın Cumhurbaşkanı’na sesleniyor: “İki üniversite bitirdim iş bulamıyorum işsizim.” Erdoğan’ın yanıtı “Herkes iş bulacak diye bir şey var mı” oluyor. Ardından genç kadına “Kocan şu anda ne iş yapıyor?” diye soran Erdoğan, “Şu anda işi var, çalışıyor ama çıktığında iş bulma lüksü yok” yanıtını alınca “Gördün mü” yanıtını veriyor.
İşsizlik siteminin üniversite mezunu bir kadından gelmesi şaşırtıcı değil. Çünkü işsizlikle ilgili verilerde de sıkça tekrarlandığı üzere Türkiye’de en işsiz toplumsal katman üniversite mezunu kadınlar. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) verilerine göre kadınlar içerisinde en işsiz kesimi ise genel ve meslek lisesi mezunu kadınlar oluşturuyor. Zaten kadın emeğinin değersizleştirilmesi, AKP’nin kurduğu çalışma düzeninde emeğin toptan güvensizleştirilmesi stratejisinin ana dinamiklerden birisi oldu. Nitelikli kadın işgücü bu stratejinin ana hedeflerinden birisiydi. AKP bunu yaparken muhafazakâr erkek egemen ideolojiyle beslediği atmosferden güç aldığı için Erdoğan’ın genç kadına kocasının işini sorması da bizi şaşırtmadı. Elbette Erdoğan’ın yanıtı erkek egemenliğinin meşhur ‘hanenin geçiminin erkeğin görevi olduğu’ diskurunu yinelemek olacaktı.
Erdoğan’ın bu sitem karşısındaki yanıtının ilk bölümüne dönecek olursak ne demişti “işsiziz” isyanına. “Herkes iş bulacak diye bir şey var mı?” Valla yok Bakan-Damat hariç herkes de zaten bunu söylüyor. “İş bulamıyoruz, işsizlik de giderek artıyor” diyoruz. TÜİK’in Şubat 2019 işsizlik verilerine göre % 14.7 ile ülke tarihinin en yüksek ikinci işsizlik oranı gerçekleşti. Şubat döneminde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 376 bin kişi artarak 4 milyon 730 bin kişi olurken işsizlik oranı da geçen yıl şubata göre yüzde 4.1 artmış görünüyor. Türkiye bu denli derin işsizliği daha önce %14,8’lik oranla 2009’daki küresel krizde yaşamıştı. Anlayacağınız ikinci en kötüyle de tarihe geçmiş olduk.
DİSK-AR tarafından açıklanan güncel işsizlik raporunda işsiz sayısı 1 Milyon 400 bin artarken istihdamda da 800 bin kişilik bir azalma olduğu görülüyor. İşsizlikte yaşanan bu “sert artış”, daralan istihdam oranı ve yüksek enflasyon, krizin ne denli büyük ve derin olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Ama gelin de bunu bakan Albayrak’a anlatın. 23 Mayıs’ta İvme Finansman Paketi’nin tanıtımı toplantısında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bir hafta önce bu rakamlar açıklanmamış gibi beyanlarda bulundu. “İşsizlikte en kötüyü geride bıraktık” dedi.
Manzara bu denli vahimken işsizlikten şikâyet edenlerin sokakta azarlanması, havuz medyasında döndürülerek verilen “en kötüyü geride bıraktık”lı koca yalanlar gerçeği örtmeye yetmiyor. Seçim kampanyalarını yer sofralarında elleri semaya açarak yapan iktidar, işsizliğin yol açtığı yıkım ve yoksulluğu tartıştırmamaya çalışsa da işsiz ordusu hem sayısal olarak hem de yol açtığı sorunlarla büyüyor. İşsizlik ve geçim sıkıntısı yüzünden artan intiharlar da maalesef bu tabloyu yakıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
İktidar inanılamayacak kadar büyük yalanlar söyledikçe yalanı bir propaganda enstrümanı olarak kullanan Hitler’in Propaganda Bakanı Gobels’e atıflar yapmışlığımız çok oldu. Fakat aynı Gobels propaganda da yalanla ilgili şu düşüncelerin de sahibi: “… bazen gerçekler ya da olayların bizzat kendileri söylenenlerin sahteliğini meydana vurabilirler.” Sanırım AKP bu Nazi kıyamcısının öngördüğü noktaya çoktan vardı. Biz de artık yalanı anlatmaktan fazlasını yapmak üzere yola çıkmalıyız.