Şimdi de DERSİM adına taktılar, PONTOS’dan sonra. Acaba dünyada kendi coğrafyası ile takıntılı olan bir başka ülke daha var mıdır?
12 Eylül döneminde ERMENİSTAN adına takmışlardı. Yabancı turist rehberlerinin göz altına alındığı olmuştu. Ellerinde tarihi Ermenistan’ın zikredildiği haritalar var diye.
Kürdistan adı zaten zinhar yasaktı. Bırakın adını, Kenan Evren Paşası, Kürt dilini yasaklayan özel bir yasa çıkarttırmıştı. Kürtçeyi yasaklayan yasada bile “Kürtçe” dememek için, acaip takla atmışlardı.
Ana Britannaca Ansiklopedisi’nin Türkiye basımına dava açtılar, tarihi Ermenistan gösteriliyor diye. La Rousse Ansiklopedisi’nin Türkiye’ye girişini yasakladılar.
Bir yandan da Yeni Osmanlı geçinmeler. Dersim bir Osmanlı vilayeti idi ve çok daha geniş bir sahayı kapsıyordu.
Osmanlı haritalarında Arap alfabesi ile kocaman Kürdistan yazıyordu.
Yeni Çağ gazetesinin 2001 yılındaki Ergenekoncu Pontos kampanyası yeniden başlatıldı, Perçunçeng takımı geri kalır mı? Tabii onlar da atakta.
Pontoslu demek Elen demek değil illaki, tam bir coğrafya tanımı.
Biz Karadenizli deriz, öğünürüz Karadenizli olmakla, Yunanistan’da Pontoslu derler.
İllaki Elen demek değil.
Ama elbette Elence konuşan Karadenizliler de vardır. Ve hala da konuşulur 70 bin dolayında Karadenizli tarafından.
Ve öğünülmesi gereken kültürel zenginliklerimizden biridir. Dövünülmesi gereken değil.
Üstelik koyu Müslümanlardır da.
Yine döndük 28 Şubat günlerine, 28 Şubat Paşaları Pontos’a takmışlardı.
1996 yılında Pontoslu yazar Andreadis, 1. İzmir Kitap Fuarı’nın Onur Konuğu idi ve Ege’de estirilen savaş rüzgarlarına HAYIR diyordu. Tabu kırıcı Belge Yayınları’nın ve TÜYAP’ın onur konuğu olarak. Bir sürü Karadenizli geliyordu Trabzon’dan onu dinlemeye.
28 Şubat paşaları onu persona non grata ilan edip, 40 kez ziyaret ettiği ve sevdiği anavatanını ziyareti yasakladılar. (*)
İstanbullu Prof Sarris’in Ömer Asan’ın “Pontos Kültürü” kitabına yazdığı önsöze taktılar, vay sen nasıl “Elen” dersin bağzı Karadenizlilere diye. Sarris’in annesi, Falih Rıfkı’ının eşinin, Latife hanımın falan arkadaşı idi. Hatta Sarris, üniversite yıllarında CHP’li idi 59’larda. Kim takar!
Linç programları düzenlendi Andreadis için ceviz kabuğu doldurmayan programlarında. Sonunda Yeni Çağ takımı, dava açtırmayı yasaklatmayı başardı Ömer Asan’ın kitabına. Ayşe Nur Zarakolu, savcılıktan son daveti, ölüm döşeğinde aldı. (**)
2002 erken seçimlerinde başa oynayan devlet, Meclis’e bile giremedi. Pontos davası da beraat ile bitti.
Şimdi aynı takım, tarihçi Prof. Fotiadis’in kitabına taktı kafayı (***). Muhbirliğe soyundular. Vay, bu kitabı şu kitabevinde gördük, yok şunda gördük diye. Bu arada Ankara’da düzenlenecek olan konferansı yasaklatmayı başardılar. Cevizoğlu’dan nöbeti, Takan’lar (ne yapsın yani takmasın mı?), Avarlar falan aldılar.
Muhbirlik eskiden utanma /ar duygusu hala ölmediği için örtülü, gizli kapaklı yapılırdı.
Şimdi alenen, bağıra çağıra yapılıyor.
Kitapevleri de alelacele iadeler yapıyorlar. Ülkemizin gelişmiş varlıklı semtlerinde.
2006/7 de atakta oldukları dönemde, Kadıköy/Caddebostan gibi yerlerde, gelip, bu kitabı neden bulunduruyorsunuz diye sıkıştırırdı bazı sözde “okurlar”, Ermeni Soykırımı’na ilişkin kitaplara dair. Onlar da bize “aman sol mol yollayın da, Ermeni falan yollamayın” derlerdi, İstanbul’un en “aydın” semtinden.
Artık kitap yasaklamaya, mahkemeye vermeye gerek yok. Muhbirlerimizin “tepki”si, kitapların toplu iadesi, dağıtılmaması için yeterli oluyor. Kitaba da dava açılmıyor, tüm ihbarlara karşın.
Ülkemizin de “demokratik” makyajı bozulmamış oluyor. Bak, “böylesi kitaplar bile çıkıyor” denilerek.
(*) Andreadis’in istenmeyen adam ilan edilmesinin hikayesi için Bk: Yorgo Andreadis, İstenmeyen Adam, Belge Yayınları 2005
(**) Ömer Asan, Pontos Kültürü, Belge Yayınları 1996.
(***) Fotiadis, Pontos Rumlarına Yönelik Soykırım, Belge Yayınları 2018.