Seçimlere üç gün kala tahminlerde bulunmak çok riskli bir durum olduğu kadar tahmin edilenin dışında bir sonucun ortaya çıkması olasılığı da bir o kadar güven sarsıcı olabilir. Ama HDP’nin bu seçimlerin kazananı olacağı hususuna peşinen vurgu yapma töhmeti altına seve seve girerim. Onun için başka tahminlerde bulunmak yerine seçimlerde belirleyici olan HDP’nin konumu özgünlüğünde birkaç şey söylemenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bilindiği gibi HDP kuruluş fikriyatı itibariyle coğrafyamızın unutulmuş veya ötekileştirilmiş bütün kesimlerini içine alan ve ihtivası geniş bir bileşenler hukukunu oluşturan tek siyasi iradedir. Bugüne kadar izlediği siyaset ve verdiği mücadele kısa sürede birçok kesime ulaşmayı başarmıştır. Yeni bir siyasi hareket olarak dokunduğu bütün kesimleri etkileyip zamanla içine doğru çeken bir güce ulaşmıştır. Katıldığı ilk seçimlerle birlikte bunu kanıtlamış ve verdiği mücadeleyle de dirayetli bir sahiplenme tavrını ortaya koymuştur. Üç gün sonra yapılacak olan seçimlerde elde edeceği başarı hiç şüphesiz beş yılı aşkın bir süredir istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü mücadelesi sayesinde olacaktır.
Özellikle coğrafyamızın kaderi haline gelmiş olan savaşa karşı tutumu ve halklar arasındaki eşitliği savunma cesareti onu evrensel değerlere uzanan bir köprü olarak var etmiştir. Bilakis Ortadoğu özgünlüğünde halkların, inançların, kadınların ve emekçilerin mücadelesine uzanmış olması ve ezilenlerle yan yana durması onu çağımızın önemli siyasi hareketlerinden biri kılmıştır. Özellikle Demirtaş’ın son TRT konuşmasında ana hatlarıyla görüldüğü gibi HDP bütün meydan okumalara karşın barışçıl direnişçi çizgisini net bir şekilde korumaya devam etmektedir. Demirtaş’ın ifade ettiğini salt metaforik olarak ele almamak gerekir. Onun söyledikleri, önemli bir mücadelenin mirası olarak sarf edilmiş ve ciddiye alınması gereken sözlerdir. Dolayısıyla karanlığı aydınlıkla, korkuyu cesaretle, savaşı barış ve demokrasiyle yeneceğini ve tekçilik yerine halkların birlik ve beraberliğini kuracağını söylemesi önemli bir geleneğin devamıdır. Demirtaş’ın konuşmasında da berraklaştığı üzere mevcut ceberut erkin ve derin devletin bütün baskı metotlarına ve hukuk dışılığına rağmen oluşan manzara sanıldığının tam tersini göstermektedir. Yani HDP, bitkinlik yerine direngen ve mücadeleci bir siyasi ve sivil akım olarak kendini var etmiştir. Buna bağlı olarak son üç yılda hükümet tarafından uygulanan baskılar HDP açısından bütünleştirici bir etki yaratmıştır. Bunun yanı sıra hükümetin başvurduğu bütün şiddet yöntemlerine karşın HDP, barışçıl siyasi çizgisinden ödün vermeden halkların kardeşliğine ve dünya barışına tutunmaya devam etmiştir. Hükümet cenahından planlı bir şekilde yaratılan gerilim hatlarının nefrete dönüşmemesi için HDP önleyici ve öncü bir rol üstlenmiştir. Ağır yıkımlar ve telafisi mümkün olmayan kayıplara rağmen HDP demokrasi ve barışla olan bağını inatla sürdürmüş ve coğrafyanın direniş mozaiğini örerek mücadeleye devam etmiştir.
HDP evrensel değerlerin yanı sıra iyi komşuluğun, hoşgörünün, dayanışma ve paylaşımın kültürü olan kadim değerlerden yana olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Kadim değerlerin bileşkesi olarak gördüğü evrensel temel hakların bilinciyle meselelere dokunmaya özen göstermiştir. Zira bu bilinç her şeyden önce “doğal kabul”, gelenek ve görenek, hak ve hukuk, adalet, dayanışma, paylaşım, eşitlik, özgürlük vb. evrensel mütearifeleri içeren ve insanlığın bugüne kadar geliştirdiği medeniyet iddiasına taşımıştır. Ayrıca kendi siyasi çizgisinin ana ekseni olarak tarif ettiği kadimlik mozaiğinin seküler değerlerle onarıcı bir ilişki kurmasının önünü açtığı için hemen hemen her kesime hitap etmektedir. Gelecek ütopyası hem evrensel hem de kadim değerler olan ve bu bağlamda yönetsel önermeler yapan siyasi ve sosyal hareketlerin büyük başarılar elde edecekleri bir çağa doğru uzanıyoruz.
HDP’nin kuruluş ilkelerine bakıldığında kadim değerlerle evrensellik ilişkisinin ne kadar kuvvetli ve ayrılmaz bir ilişki olduğu net olarak ortaya çıkmaktadır. Başta eş genel başkanları olmak üzere binlerce yöneticisinin cezaevlerine atılması ve siyaset kurumu için önemli olan birçok normatif kurulun işlevsiz hale getirilmesine rağmen mücadeleye devam etmesi bile önemli bir varlık ve direniş işaretidir. Buradan hareketle baskılar ve şiddet arttıkça HDP’nin çoğulcu yapısı bir siyasi kimlik birliğine dönüşerek kalıcılaşmıştır. Her geçen gün kapsamı giderek büyüyen bu siyasi hat zamanla toplumsal bir kenetlenmeyi beraberinde getirecektir. Dolayısıyla söz konusu kenetlenmenin en önemli adımlarından biri de despotizme karşı verilen demokrasi mücadelesi ve onun estetik direnişidir. Bu direniş, kazanmayı hak eden bir duruştur.