Süresiz açlık grevleri ve ölüm oruçları büyük bir kararlılıkla sürerken, dışarda da tutuklu anneleri öncülüğünde başlayan toplumsal hareketlilik gün geçtikçe büyüyüp, kitleselleşiyor. Belki de hala istenilen düzeyde bir toplumsal hareketlilikten bahsedemeyiz ama annelerin direnişi ve bu direnişlere karşı kolluk kuvvetlerinin gayri insani yaklaşımları kamuoyu vicdanını etkiliyor ve AKP iktidarını oldukça zorluyor.
Devlet Bahçeli’nin ‘’avukatlar görüştürülebilir’’ çıkışı ve Adalet Bakanı’nın ‘’avukatların İmralı’ya gidişi konusunda hukuki kısıtlamalar ortadan kaldırıldı’’ biçimindeki açıklaması, yaşanan zorlanmanın bariz göstergesidir. Ancak AKP iktidarı tutukluların taleplerini karşılayacağına, tecridi ortadan kaldıracağına ve bu konuda kendi yasalarına uyacağına Ali-Cengiz oyunlarıyla, bir şekilde direnişi bitirmenin ve rahat bir nefes almanın uğraşı içindedir. Ancak işin ciddiyetini hala anlamadıkları görülüyor. Bir kereliğine avukatlarla görüşme yapılmasıyla direnişin bitebileceğini umuyorlar.
Adalet Bakanı’na sormak gerekiyor; ‘’madem hukuki kısıtlamalar ortadan kaldırıldı, o zaman 2 Mayıs’tan bu yana neden avukatlar İmralı’ya gidemiyor. 10 Mayıs’ta avukatlara tebliğ edilen ailelerle görüş yasağını nasıl izah edeceksiniz.’’AKP iktidarının şunu çok iyi anlaması gerekiyor. İçerde ve dışarda direnişte olanlar oldukça kararlıdır. Talepleri tümden karşılanmayana kadar eylemlerinden vazgeçmeyeceklerdir. Kaldı ki talepleri de çok net ve somuttur. Kendi yasalarında hükümlülere tanınan haklardan Sayın Abdullah Öcalan ve yanındaki 3 tutuklunun da yararlanmasını talep ediyorlar. Bu kadar somut, net, meşru, hukuki açıdan bir sorun teşkil etmeyen taleplerdir. Bu talep karşılanmadan, yani İmralı tecridi tümden ortadan kalkmadan direnişin bitirilebileceği düşüncesi ham hayaldir.
8 insan bu direnişte yaşamını yitirmiştir. Binlerce insan kalıcı sakatlıklar pahasına aylardır büyük bir kararlılıkla yürütüyor bu direnişi ve ‘’bedeli ne olursa olsun sonuç almadan bitirmeyeceğiz’’ diyorlar. Tüm bunlar ortadayken göstermelik kimi şeylerle ve içi boş söylemlerle direnişin biteceğini düşünmek tam bir akıl tutulmasıdır. Oysa ki böylesine bir direnişin nasıl sonuçlanacağının tecrübesi vardır.
Direnişçiler bellidir, dışarda Sayın Leyla Güven ve içerde tutuklular bu işin muhatabıdırlar. AKP İktidarı ancak direnişçileri muhatap alarak, onların taleplerini karşılayarak ve vereceği güvencelerle onları ikna ederek bu direnişi bitirebilir. Bu konuda aydınlar ve toplumda karşılığı olan sivil toplum örgütleri de arabuluculuk göreviyle çözüm konusunda rahatlatıcı rol oynayabilirler. Ya da direkt ilgili Bakan çıkıp ‘’tüm hükümlülerin yararlandığı haklardan Sayın Öcalan ve yanındaki tutsaklarda bundan böyle yararlanacaklardır’’ deyip, hemen bu söylemini pratikleştirerek de açlık grevi ve ölüm orucu direnişinin sonlandırılmasını sağlayabilir. Bunun dışındaki her türlü yol ve uğraş zaman kaybıdır ve direnişin daha da büyütülmesinin gerekçesidir.
Öte yandan hepimizde şu gerçeği görmeliyiz. Direnişi büyütürsek, direnişçilerin sesi olabilirsek, kitlesel direnişleri ortaya çıkarabilirsek, tutukluların analarının yanında kitlesel olarak saf tutarsak AKP iktidarına o zaman geri adım attırabiliriz. Zaten şu ana kadarki tüm gelişmeleri yaratan da direnişin kendisidir. O yüzden AKP tüm psikolojik savaş yöntemleriyle direnişi bitirmek istiyor. Çünkü biliyor ve görüyor ki kendisini çöküşe götüren ve nefessiz bırakan bu direniştir, bu direnişin ortaya çıkardığı sonuçlardır. Direnen analara saldırması da, son avukat görüşü de, Bahçeli’nin çıkışı da, Adalet Bakanı’nın son açıklaması da tümüyle direnişi bitirmeyi ve rahat bir nefes almayı amaçlamaktadır.
Madem direniştir AKP’nin nefesini kesen, o halde direniş saflarını sıklaştırarak AKP’ye nefes aldırmamak ve tecridin tümden ortadan kaldırılmasına odaklanmak takılınacak en doğru tavırdır. Bu konuda ne ‘’AKP adım atmaz’’ karamsarlığına kapılmalıyız, ne de ‘’bakın açıklamalar yapılıyor, görüş yapılıyor, bu sorunu AKP bir şekilde çözer’’ gibi boş beklentilere girmemeliyiz. Çünkü her iki yaklaşım da sonuçta mücadelesizliğe tekabül ediyor ve AKP’ye hizmet ediyor. Yaşanan süreçte de gördük ki sonuç alan tek yol direnişi büyütmektir. Öyleyse gün direniş saflarını sıklaştırma günüdür…