Türkiye’nin dört bir yanında ortaya çıkan Jeotermal Enerji Santralleri’ne (JES)tepkilerin yoğunlaştığı bu günlerde JES’lerin zararsız olduğu iddiaları yapılmaya başlandı. Bu iddialardan biri de ‘Gelecek Yenilenebilir Enerjide Platformu’ndan geldi. Platform, jeotermal enerjinin küresel ısınma ve hava kirliliğinin ilacı olduğunu belirten bir açıklama yaptı. Platformun açıklamasında, Mayıs 2019 itibariyle karbondioksit miktarı insanlığın ortaya çıkışından bu yana kaydedilen en yüksek seviyeye eriştiği ve iklim krizine karşı, uzmanların çözüm için tek yol olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını gösterdiklerini belirtti. JES’leri yenilenebilir kaynaklar arasında saydıklarını söyleyen platform, jeotermal enerji üreten 5 ülkeden birisinin Türkiye olduğunu vurguladı.
Gerçekler ters yüz edildi
Platform, JES’ler hakkında bilinen birçok şeyin yanlış olduğunu iddia etti. JES’lerin doğaltemiz bir enerji kaynağı ve sürdürülebilir, güvenilir, çevre dostu yerli bir enerji üretim biçimi olduğu söyledi. Jeotermal enerji üretilirken doğaya zarar verilmediği, yerel su rejimi ve yüzey üzerinde olası etkilerini ortadan kaldırmak için jeotermal su ile yeraltı suları kesinlikle birbirine karıştırılmadığı yine platformun iddiaları arasında yer aldı. JES’lerin karbon salınımına neden olmadığı ve bu nedenle de temiz enerji olduğu belirtildi. Çevreye zarar vermediği, havaya sadece su buharı saldığı, kullanılan sıvının yeniden yer altına basıldığı ve yüzyıllardır insanların kaplıcalara gittiğini ve zararlı olamayacağı iddialarını öne sürerken gerçeklerden söz etmediği ve yapılan açıklama ile gerçekleriters yüz ettiği görüldü.
Platform illegal mi?
Platformun 2016 yılında kurulduğu ve geçtiğimiz günlerde yeni sözcü seçtiği basında yer alırken platfromla ilgili ne bir web sitesi var ne de internettaramamızda seçim haberi dışında herhangi bir habere de rastlamadık. Bu durum ise platform illegal mi sorusunu ortaya çıkardı.İddia ettiklerinin tamamı sonuçları bakımından JES kurulmuş bölgelerdeki halkın yaşadıklarına bakıldığında birer yalan olduğu görülebilmekte. Platformun üyelerinin sözcü dışında kimler olduğu bilinmiyor. Ancak muhtemelen son yıllarda sermaye kesimlerinin kafa bulandırmak adına kurdurduğu ya da desteklediği platformlardan biri olabileceği belirtiliyor.
İnsanlar ölüyor
Üzüm ve incir üreticilerinin JES’lerden dolayı üretim kapasitelerinin yarı yarıya düştüğünü belirten köylülerin isyanı açıkça ortadayken yapılan açıklama manidar olarak niteleniyor. Germencik’te yeraltı sularında arsenik dahil birçok ağır metalin yüksek oranda çıkmış olması yeraltı sularına zarar verilmiyor iddiasınıtek başına yalanlamaya yetiyor. Menderes Nehri’ne bırakılan jeotermal sıvının yüzbinlerce balığın ölmesine yol açtığı ise bilinen bir gerçek. Aydın Tabip Odası’nın açıkladığı verilerde, Aydın ilinde jeotermal santraller faaliyete başladığından bu yana, il genelinde ölüm oranları geçmişe göre yüzde 30 artarken, kanser vakalarının ise, Türkiye ortalamasının yaklaşık 2.5 katına ulaşmış olduğu paylaşılmıştı.
Jeotermal ölüm demek
JES’ler için yeraltının 4 bin metre altına kadar inilerek elde edilen sıvının su olmadığı, bu sıvının yeraltında bulunan ağırmetalleri içeren magmaya yakın akışkan olduğu bilinmektedir. Bu akışkanın içerdiği ağırmetallerin ise bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür ve tuzdur. JES’lerin kurulduğu bölgelerde yoğunlaşan irili ufaklı binlerce depremin nedeninin de JES’ler olduğu iddiaları ise haritalarla depremlerin yoğunlaştığı alanlar üzerinden görülebiliyor. Platform insanların kaplıcalara gittiğini belirtirken bir başka yalana daha imza atıyor. Kaplıca sularının yeraltının 50- 100 metre altından alındığı ve bu suların ağır metaller içermediği bilinirken JES’leri bu yolla zararsızmış gibi göstermeye çalışması dikkat çekiyor.
Nöbete başlayacaklar
Aydın merkez ilçesi Efeler’e bir kilometre uzaklıkta olan Yılmazköy jeotermal santral istilası altında. Köyü de içine alan ve Dikilitaş Mevki olarak isimlendirilen bölgede 5 yıl önce birkaç köylünün arazilerini satmaya başlamasıyla JES’ler kuruldu. Maren Ken-Kipaş adlı şirket JES borularını köy içinde evlerin arasından, yolların kenarından, altından, üstünden, derelerden geçirerek kurmuş. Tüm köyü JES’e boğan şirket bununla da yetinmeyip Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne ait olan su kanalı üzerinden protokol imzaladığını ileri sürerek, tarım arazilerinin ortasından bora döşeme çalışmalarına başladı. Köylüler günlerdir tarlalarının kıyısından geçecek olan borulara karşı çıkıyor.
Yılmazköylü olan Aydın Çevre ve Kültür Platformu (AYÇEP) Üyesi Şermin Çetin, şirketin elinde ÇED raporu, kamulaştırma kararı ve mahkeme kararı bulunmamasına rağmen JES barosu döşemek için ağaç kesmeye başladıklarını kaydetti. Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Nimet Ölmez’e konuşan Çetin, “Biz bu kanalı zamanında sulama kanalı olsun diye DSİ’ye yer verdik. Sonrada JES döşesinler diye vermedik. JES kanuna göre tarım arazilerinin olduğu belli bir uzaklık mesafesi olması gerekiyor. Bunlar hiçbir şeyi kanuna göre yapmıyorlar, kanuna uysalar bu işlemlerin hiçbirini yapamazlar. Beş gün önce köye geldiler. Özellikle boruların arazilerinin kıyısından neredeyse içinden geçecek olan köylüler karşı koymaya başladı. Karşı koymalarına rağmen kimi çalışmalar yapılmış burada. En önemlisi meyve veren zeytin ağaçlarını kesmişler. Bizimle onlarla arasında olaylar yaşandı. Jandarma geldi karakola götürdüler. İfadelerimiz alındı. Ama sonuna kadar bu şirketten şikayetçiyiz” ifadelerini kullandı.
Çetin, Türkiye’nin en verimli topraklarının zehirlendiğine dikkat çekerek, “Bakın nereden bakarsak bakalım bu iş yanlış. Köyün içindeki kanaldan su geçiyor. Köylüler bu kanalın suyuyla toprak sulaması yapıyor. Peki bu JES boruları kanalın etrafına kurulmaya başlandığında onların açılan vanaları var, o vanalardan zehirli gazlar çıkıyor. İster istemez o vanaları açmak zorundalar. Bu kimyasal akıntılar bizim su kanalımıza karışacak. Sadece DSİ’nin izin vermesiyle olacak bir iş değil. Çevre Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere her yerden izin almaları gerekir. Bile bile bizi zehirliyorlar. Bu bir cinayettir” diye belirtti. Çetin, şirketin tüm faaliyetlerine karşı ellerinde onlarca mahkeme kararı olmasına rağmen JES’leri durduramadıklarını ifade etti.
JES borularının arazisinden geçtiğini belirten Ali Şahan, günlerdir çalışma yapmak isteyen şirket yetkililerine karşı direndiğini söyledi. Köyün tamamen JES’ler tarafından işgal edildiğini belirten Şahan, “Gece saatlerinde bu borulardan köye yayılan bir lağım kokusu var. Bütün köyü zehirliyor bu koku. Hepimiz kanser hastalığıyla karşı karşıya kaldık. Bu JES yetmezmiş gibi bir de yenilerini yapmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. Şahan, JES’lere karşı köylüler olarak örgütlenerek nöbete başlayacaklarını duyurdu
EKOLOJİ SERVİSİ