Cezaevlerindeki oda baskınlarına ilişkin konuşan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, ‘Eğer yarın ya da diğer gün cezaevlerinde kötü haberler gelirse, hükümet bunun altında kalır’ dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni, açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin yoğun olduğu birçok cezaevinde arama adı altında yapılan provokatif yaklaşımlara dair Mezopotamya Ajansı‘na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
Özellikle açlık grevi ile ölüm orucu eylemcilerinin yoğun bulunduğu cezaevlerinde baskınların yoğunlaştığını söyleyen Çepni, yine HDP olarak tüm çabalarına rağmen söz konusu cezaevleri idarelerinin kendileri ile görüşmediğini aktardı. Çepni, “Bu tür saldırıların kimseye faydası olmayacaktır. Bu uygulamalarda ancak kriz, kaos, ayrışma çıkar” dedi.
Cezaevlerindeki baskınların son iki günde yoğunlaştığı bilgisini paylaşan Çepni, bazı cezaevlerinde günde iki kez baskın yapıldığını belirtti. Çepni, “Bize gelen bilgilere göre, baskınlar gerekçesiz yapılıyor. Cezaevi idaresi tarafından verilen radyolar toplatılıyor, yataklar yerlere atılıyor. Yani gerekçesiz bir şekilde cezaevlerinde baskı uygulanmaya çalışılıyor. Bu tür uygulamaları geçmişten de biliyoruz” diye konuştu.
‘Kötü haberler gelirse hükümet altında kalır’
Açlık grevi ile ölüm orucuna giren eylemcilerin taleplerinin karşılanması gereken bir dönemde cezaevlerine yapılan baskınlarla savaşın derinleştirilmeye çalışıldığının altını çizen Çepni, şu ifadeleri kullandı: “Eğer yarın ya da diğer gün cezaevlerinden kötü haberler gelirse, kötü bir durum yaşanırsa, hükümet bunun altında kalır. Hükümet bunun sorumlusudur. Aynı zamanda tüm demokrasi güçleri de bunun altında kalır. Çünkü cezaevlerindeki arkadaşlarımızın başka çareleri kalmadığı için, böylesi bir eyleme başvurdular. Normalde bu görev bizim, yani dışarıdaki demokrasi güçlerinin görevidir. Dolayısıyla durum ciddidir. O yüzden hükümetin hızlıca adım atması lazımdır. Hükümet şu anda, şu dakikada adım atmalı ve görüşme sağlanmalıdır.”
‘Amaç pozisyonunu sağlamlaştırmak’
Cezaevlerine dönük saldırıların 2000 yılında gerçekleşen saldırıları akıllara getirdiğini ifade eden Çepni, şunları söyledi: “Biliyorsunuz daha önce 2000 yılında ölüm oruçları başlamış, ve orada açlık grevindeki tutuklulara fiili saldırılar gerçekleşmişti. O dönemde oluşturulan heyetlerde açlık grevcilerinin taleplerinin karşılanacağı söyleniyordu. O zaman da herkes sorunun çözüldüğünü beklerken, fiili saldırılar gerçekleşti. Şimdi de buna benzer bir tablo var. Ve bu bizi endişelendiriyor. Şimdi bir tarafta ‘çözüm’ diyerek aile ve kamuoyunu oyalarken, diğer taraftan saldırıları yapıyor. Dolayısıyla Türkiye bu durumlara aşina. Devlet kendi pozisyonunu sağlamlaştırmak için cezaevlerine saldırıyor. Cezaevleri onlar için bir propaganda aracı. Bir algı yaratma aracı. Bugün de aynı şeylerle karşı karşıyayız. Yani yapılanlar toplumsal anlamda savaşı örgütlemektir.”
‘Aklımıza 7 Haziran, 1 Kasım süreci geliyor’
“Tam çözüm beklerken, bir saldırı gerçekleşti” diyen Çepni, sözlerine şöyle devam etti: ”Fakat aynı zamanda Bir de Süleyman Soylu ‘Bizim de çok tahmin edemeyeceğimiz kötü olaylar olabilir’ dedi. Yine bir başka açıklamasında IŞİD’in bugüne kadar hiç olmadığı kadar Türkiye’de hareketli olduğunu söyledi. Tabi aklımıza 7 Haziran, 1 Kasım süreci geliyor. Hükümet bir yandan 23 Haziran’da bir seçim kararı aldı şimdi bu seçim ile durumu değiştirmek istiyorlar. Kazanmak isteyen AKP–MHP ittifakı da daha önceki hareketlerinde bildiğimiz bir tarzları var. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin seçim başarısı, AKP’yi iktidardan etmişti. Bunlar o dönem olağanüstü bir süreç başlattılar. Başta HDP olmak üzere büyük saldırılar, büyük katliamlar yaptılar. Bir terör estirdiler HDP üzerinde. O yöntemle bir başarı sağladılar kendilerine göre. Şimdi aynısını bugün planlıyorlar. Hem cezaevleri hem de dışarıyı terörize ederek yapmaya çalışıyorlar. Dolayısı ile bir taraftan Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamalar, bir taraftan da cezaevlerine dönük bu saldırı konsepti bir biriyle örtüşüyor.”
‘Aynı sonucu vermez’
Çepni, 7 Haziran ile 1 Kasım seçim sürecinde yaşatılan kaosun bir benzerinin bugün için aynı sonucu vermeyeceğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Çünkü 31 Mart seçimlerinde vermedi. Çünkü 31 Mart seçiminde tümüyle bir ‘beka sorunu’ ile seçimi çalışması yürüttüler ama tutmadı. Böylece kitleden oy istediler fakat olmadı. Çünkü halk yoksullaştığını, Sarayın varsıllaştığını gördü. AKP artık rıza üretemiyor. Din kullandılar tutmadı, beka kullandı tutmadı. Başarılı olmaları mümkün değildir. Fakat bunu sağlayacak olan HDP ve demokrasi güçleri, bunda doğru sonucu çıkarmasak, kuşkusuz AKP başarılı olabilir. HDP nasıl ki 7 Haziran’dan bu yana tüm oyunları bozduysa, bugün de aynısını yapacaktır.”