Cumartesi Anneleri’ne bu hafta, İran, Rusya, Kıbrıs ve Lübnan’dan gelen kayıp yakınları destek verdi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 738’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis engeli üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Sokak, polisler tarafından her hafta olduğu gibi yine ablukaya alındı.
Eyleme gelenler, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfil taşıdı. Bu haftaki eyleme, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve milletvekilleri Oya Ersoy, Hüda Kaya ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Ali Şeker ve Sezgin Tanrıkulu destek verdi. Eyleme Lübnan, İran, Rusya ve Kıbrıs’tan gelen kayıp yakınları da dayanışmada bulundu.
Türkiye sözleşmesi
Bu haftaki eylemde Diyarbakır’dan Lice’ye giderken 1994 yılında askerlerce gözaltına alınan ve kendisinden bir kez daha haber alınmayan 29 yaşındaki beş çocuk babası Ahmet Tekin’in akıbeti soruldu.
Basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe yaptı. 17-31 Mayıs’ın Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası olduğunu hatırlatan Tepe, “Kayıplar haftası vesilesiyle bir kez daha hatırlatıyoruz: İnsanlığa karşı İşlenmiş sistematik suçlar, yalnız bu suça maruz kalan kişi ve gruplar için ağır bir travma yaratmakla kalmaz, toplumun tamamını derinden etkileyen toplumsal bellek yaraları da oluşturur. Bu yaraları sarmak, inkar edilen, üzeri örtülen suçları açığa çıkarmak ve bu suçlarla yüzleşip hesaplaşmakla mümkündür. İhlal rejimini ayakta tutan inkar ve cezasızlık geleneği son bulmadan barışa yönelik bir gelecek umudu yaratmak mümkün değildir. Kayıplar haftası vesilesiyle; devlet gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul edinceye kadar, gözaltında kaybedilen insanlarımızın bulundukları yerler tespit edilinceye kadar, onlardan kalanlar ailelerine gereken saygıyla iade edilinceye kadar, bu suçun tüm aktörleri adil bir yargılama sonucunda cezalandırılıncaya kadar mücadele etme kararlılığımızı tekrarlıyoruz. Israrla talep ediyoruz: Gözaltında kaybetme fiilinin insanlığa karşı işlenen suç olarak düzenlenmesine, önlenmesine ve cezalandırılmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılsın. Bir daha hiç kimse gözaltında kaybedilmesin. Türkiye, imzalamaktan kaçındığı, Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi’ni imzalasın, onaylasın ve uygulasın” dedi.
Yarım asırlık hikaye
Tepe, yarım asırdır kayıp olan Ahmet Tekin’in kaybedilme hikayesini ve ailesinin verdiği hukuki mücadeleyi şu sözlerle anlattı:
“738.haftamızda çeyrek asırdır süren bir inkar ve cezasızlık dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz. 29 yaşındaki biri henüz doğmamış beş çocuk babası Ahmet Tekin Lice/Kıyıköy/Yıldız mezrasında yaşıyordu. 1994 yılının Mayıs ayında Diyarbakır’dan Lice’ye gitmek üzere yola çıktı. Bindiği otobüs Sarnap Köyü yakınlarında askeri bir panzer tarafından durduruldu. Askerler Ahmet Tekin’i otobüsten indirip gözaltına aldıktan sonra sürücü ve yolculara ‘siz gidin Ahmet bizim misafirimiz olacak’ dedi. Olayı duyan anne Kıymet Tekin oğlunu sormak için Lice Jandarma Komutanlığı’na gitti. Orada Ahmet’i gözleri bağlı bir biçimde askerlerin arasında gördü. Ayrıca onu gözaltına alındıktan sonra Lice Jandarma Komutanlığı’nda gören tanıklar da vardı. Ancak Ahmet Tekin’in gözaltına alındığı bugüne kadar inkar edildi. Ailenin tüm başvurulan sonuçsuz kaldı. Olayı aydınlatacak etkin bir soruşturma ve kovuşturma faaliyeti yürütülmedi. Ahmet Tekin’in akıbeti karanlıkta bırakıldı ve onu kaybedenler cezasızlıkla korundu.
Ahmet Tekin dosyasındaki 25 yıllık cezasızlık son bulsun; Ahmet Tekin’in akıbeti açıklansın, failleri cezalandırılsın! Adalet sistemi Ahmet Tekin ve tüm kayıplarımız için kamuoyunun vicdanını tatmin edecek kararları tesis edinceye kadar; onları kaybedenler, kaybetme iklimini yaratanlar hesap verinceye kadar hakikat ve adalet mücadelemizden ve 39 haftadır bize yasaklanan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
Bize bir gün hesap verecekler
Tepe’nin ardından 1995’te gözaltına alındıktan sonra kendisinde bir daha haber alınmayan Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun söz aldı. Yine Mayıs ayında ve kayıplar haftasında olduklarını dile getiren Tosun, “Bize bir gün hesap verecekler. Bize hesap verene kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.
Hakikat ve adalet çağrısı
Ardından İran’dan gelen kayıp yakını Shadi Sadr konuştu. Sadr, “On yıllardır burada kayıplarınızın başına neler geldiğini öğrenmek için bekliyorsunuz, tıpkı İran’da olduğu gibi. On yıllardır kayıplarınızın fotoğraflarını tutarak adalet istediniz, tıpkı İran’daki gibi. Hakikat ve adalet evrensel bir mücadeledir. Sizin sesinizin yanında olacağız” diye konuştu.
Mücadele vurgusu
Lübnan’da kayıp yakınlarıyla birlikte mücadele eden aktivist Nona Nasseraldin de, yaptığı konuşmada, şunları dile getirdi: “Ben sizi çok yakından tanıyorum. Nereden tanıdığımı soracaksınız, biliyorum. Ben Lübnan’da kaybedilenlerin ailelerini, kardeşlerini, yakınlarını, annelerini ve babalarını tanıyorum. Sizi oradan biliyorum. Yakınlarınızın akıbetini öğrenmek sizin en doğal hakkınız. Açıklamanızda yer alıyordu ‘hak’ talebi. Hak talep etmeniz en gerçekçi hakkınız. Dünyanın başka yerlerinde de sizinle aynı acıyı paylaşanlar var. Bu davalar hiçbir yerde kendi başına çözülmedi, hepsi mücadeleyle çözüldü.”